❅11. Bölüm❅

Start from the beginning
                                    

    Cevap vereceğini sanmıyordum, gözlerini havuza dikti ve sessizce oturmaya başladı. Nasıl bir adamdı böyle, insanı sinir hastası edecek yeteneğe sahipti! "Bak Eylül, soru sormayı severim ama soru cevaplamayı sevmem. Eğer gitmeyeceksen  bunları  öğren." Bir  de  o vardı tabii,  otoparktaki olaydan sonra bana git demişti ve ben aptal gibi kalıyorum demiştim. "Gerçekten ölmek istiyorsun değil mi?" diye fısıldadı, başımı olumlu anlamda salladım hemen.  Dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben de istiyorum, belki de senden daha fazla ama ne yaptıysam olmadı. Vaktinden önce kimse ölemez." Ben de çok şey denemiştim ama hiç  başaramamıştım.   

 "Ne yapmam lazım o zaman?"   

 "Gitmen, belki yurt dışına çıkman, yeni bir hayat kurup her şeyi unutmaya çalışman gerekiyor. Bak bunu sana ilk ve son kez söyleyeceğim. Olması gereken oldu, onun ölüm vakti gelmişti. Hiç kimse bunun önüne geçemezdi. Giden gidiyor, kalana o acıyı iliklerine kadar yaşamak kalıyor ve yaşadım. Yaşamaya devam ediyorum, kalırsan sana da yaşatırım, çünkü bu elimde değil. Bencil bir adam değildim, ta ki seni tanıyana kadar. Belki de ilk ve son kez senin iyiliğini düşünüyorum, git ve bu fırsatı değerlendir."  

  "Pekâlâ," diye  fısıldadım,  sözün  bittiği  noktadaydım. Eğer  gitmeme  izin  veriyorsa  gidecektim.  Kalmamı  istese kalırdım ve benden intikam almasına izin verirdim. Vermiştim de ama madem git diyor... Ayağa kalktım ve telefonumu aldım. "Hoşça kalın." Hiçbir şey demeyince arkamı döndüm ve kapıya doğru yürümeye başladım. "Eylül." İsmim zayıfça dudaklarından döküldü, durdum ve zorla yutkunarak başımı kaldırdım. Ardından yavaşça arkamı döndüm.

    "Gittiğin yerde insanların damarına basma, biri seni çatıdan  atmaya  kalkarsa  geri  dönüşü  olmaz."  Dudaklarımda engel  olamadığım bir  gülümseme  oluştu.  "Siz de  insanları zorla asansöre tıkmayın." Gülümsedi ve başını hafifçe salladı, ışık yüzünü aydınlatıyordu. Mavi gözleri bir çift elmas gibiydi, kirli sakalı güzel yüzüne yakışıyordu ve dudakları... Dudakları gülümseyince nadide bir mücevhermiş gibi görünmeye başlamıştı gözüme. O konuşmadı, ben konuşmadım.  Topuk  sesim  kulaklarımda  çoğaldıkça  çoğaldı,  asla bitmeyecek bir gürültünün içine hapsolmuştum. Neden gergin ve kırgın hissediyordum?  Neden kalbim taşların altında eziliyormuş gibi hissediyordum? Neden... Neden üzülüyordum?  

     Betül'ü göremiyordum. Muhtemelen bir yerlerde çılgınlık yapıyordur. Neyse ki kendi arabamla gelmiştim, kimsenin dikkatini çekmemeye çalışarak villadan çıktım ve koşar adım arabaya ilerledim. Evet, sakindim. Ayrıca şu an mutlu olmam gerekti değil mi? Söz konusu Levent Köksal olunca iki medeni insan gibi konuşmamız fazlasıyla tuhaf gelmişti, derdini açıkça dile getirmişti ve her şey bitmişti. 

   Tabii bu işsiz kaldığım gerçeğini gözler önüne seriyordu. Sanırım bu takılmam gereken en son şeydi. Ah, Eylül neden hâlâ buradasın ki? Çalıştır şu aptal arabayı! İç sesimi dinleyip arabayı çalıştırdım ve bir süre sonra gördüğüm ilk bakkalın önünde durdum. Elime ne geldiyse aldım, sabaha kadar ne kadar şey yiyebilirsem yemek istiyordum. Ayrıca bulduğum tüm dram filmlerini izleyecektim. Hayatım yeterince acı dolu değilmiş gibi başkalarının hayatlarına ağlayacaktım. Öyle de yaptım. Pijamalarım, bilgisayarım ve bakkaldan aldığım ıvır zıvırlarım... İzlediğim film fazlasıyla dram içeriyordu depremde ailesini kaybeden insanların hayatını anlatıyordu ama ben odaklanamıyorum. Aklımda ne mi var? Levent Bey'i Ömer Bey'in odasında gördüğüm ilk an, kendi odamın perdesinde onu dikizlediğim an, beni toplantıda rezil ettiği an ve her şey!    

Her şey fazla anlamsız. Evet, hayatım boyunca mantıktan uzak yaşadım ve düşünmem gereken çoğu şeyi düşünmedim. İnsanlar beni araştırma delisi ve zeki biri olarak gördü hep. Bu imajı nasıl çizdim bilmiyorum ama o tabirden oldukça uzaktım. Her şey tesadüflerden ibaretti. Üniversite sınavında bile birkaç soru sallamıştım ve tutmuştu. Neden bilmiyorum, hayatı  bu  kadar  umursamıyorken  karşıma  işime  yarayan tesadüfler çıkıp duruyordu. 

SİYAH KAR (KITAP)Where stories live. Discover now