Final.. Part 1/2

En başından başla
                                    

Dikkatle ördü Emir planını. Kimseyi şüpheye düşürmeden, işlerin tam da Asaf'ın istediği gibi gitmesine izin vererek. Bombanın içini boşalttı. Patladığında zarar vermeyecek bir kükürtle doldurdu içine. Sadece büyük bir gürültü kopacaktı. Ama kimseye zarar vermeyecekti. Eğer planı işe yararsa Eylül'ü kolaylıkla kurtarabilecekti.

Bir saat sonra plan tıkır tıkır işlediğin de Eylül'ün beş metre uzağında dururken düşündü. Artık Frida'yı neden bu kadar çok sevdiğini, sürekli bir yerlerde ondan alıntılar yaptığını biliyordu. Bu iki kadın acının tamamıydı.  Acı en çok onlara yakışıyordu. Ama bu acının ardında sormaya korktuğu bazı şeylerde vardı; Bu kız ne zamandan beri Emir'e bu kadar değer veriyordu? Bombaya doğru yürürken onu durdurmaya çalışmayı bırakıp kendine doğru koştuğunu görmüştü. Ne aptaldı.
Neden bu aptalı sevebilmişti?

Bu kelimeyi diline almayalı yıllar olmuştu. Bu yüzden ağzında garip bir tat bırakmıştı. Ama artık biliyordu. Hayal'in rüyalarına defalarca girip kurtar onu dediği kız, şu an karşısında kendini feda etmek üzere olan kızdı. Hayal bile onu görmüş, daha da ileri giderse ona güvenmişti. En başında beri uyarmaya çalışmıştı ama Emir anlamak istememiş, hep reddetmişti.

Şimdi anlıyordu.
Şimdi her şeyden emin olmuştu.
Eylül onun kaderine yazılmış bir mucizeydi.
Ve ondan vazgeçmeye niyeti yoktu. Bu yüzden Eylül ona koşarken hiç düşünmeden oda ona koştu. Vuslat hiç bu kadar sancılı olmamıştı.

Büyük bir patlama oldu. Normalde hiç zarar vermeyecek olan bu patlama Eylül'ü düşürdü. Korku, kalbine iyi gelmemişti.

"Eylül!" Diye bağırdı Emir onu kucağına alırken. "Aç gözlerini. Geçti." Dedi ama Eylül gözlerini açmadı. Kalbi o kadar cılız atıyordu ki Emir onu duyamadığı için paniğe kapıldı. Bunu düşünmeliydi. Kahretsin! Bunu nasıl gözden kaçırmıştı. Eylül'ün hasta kalbini hesaba katmamıştı. Eylül'ü kucağına alıp oradan koşarcasına uzaklaştığında kendine lanetler etti.

Zaman tik tak sesinde ilerlerken, sanki yelkovan yerinden oynamıyordu. Bir saat bile bir yıl gibi geliyordu sabırsızlığa. Yapacak tek bir şey vardı. Eylül'e yeni bir kalp gerekliydi. Artık eskisinin zamanı dolmuştu.

Bu yüzden Emir tekrar düşüncelere boğuldu. Rüyaların acı veren zamanlarına geri döndü. Ve gerçekler başına bir kabus gibi çöktü.

Emaneti yerine ulaştır.

Bir ses kulaklarında çınladığın da irkildi. Kalbinin ortasına ok gibi bir ağrı saplandığın da elini kalbinin üzerine sertçe bastırdı. Bu olabilir miydi? Hayal bu yüzden mi rüyalarına giriyordu? Kendini huzursuz hissederek alnını soğuk hastane duvarına yasladı. Kendini iyi hissetmiyordu.

"Emir?" Barış elini Emir'in omzuna koyduğun da irkildiğini farketti. Yorgunluktan mora dönmüş gözlerini kısıp Emir'in alnında biriken terlere baktı bir süre. Ceyda'yı kurtarmışlardı ama Eylül'ün durumu iyi değildi. Makinelerle yaşatılıyordu. Bunun da onu daha fazla yaşatmayacağını söylemişti doktor. Kalp nakli gerekiyordu. Elini yavaşça çekeceği sırada Emir onu bileğinden yakaladı.

"Hatırlıyor musun? Sana rüyamı anlatmıştım. Hayal'in bir şeyler söylediğinden bahsetmiştim. Hatırlıyor musun?" Emir Barış'ın bileğini öyle sıkı tutuyordu ki bırakırsa düşeceğinden emindi. Ayakları onu taşımakta zorlanıyordu.  Barış kekeledi. Onu ikinci kez böyle perişan görüyordu. Bu sahneyi daha önce de yaşamışlardı.

"Evet. Emir sen iyi misin?" Diye sordu ama Emir sabırsızdı. Gözlerinin içine bakıyor dostundan bir yardım bekliyordu. "Her gün onu kurtar dediğini sonrasında emaneti yerine ulaştır dediğini söylemiştin değil mi?"

"Bana onun ne anlama geldiğini söyle!" Emir'in gözlerinde ki ateş Barış'ı korkutmuştu. Elini çekmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Emir bir çeşit sinir krizi mi geçiriyordu? Bunun anlamını biliyor ama söylemeye cesaret edemiyordu. Ama aslında Emir'in bunu duymak istediğinden emindi. "Emanetin Hayal'in kalbi olduğunu söyleme!"

"Biliyorsun, Emir..." Barış'ın cümlesini tamamlamasına izin vermeden koşarak merdivenleri inmeye başladı. "Bunu sende biliyorsun. Gerçeklerden kaçma Emir!"

Soluk soluğa kendini dışarı atan Emir, dünyanın etrafında hızla döndüğünü hissetti. Öyle ki ayakta daha fazla duramayıp yere yığıldı. Yardıma gelenleri düşmanca bir inatla başından savuşturdu. Nefes almalıydı. Tek bir gerçek nefes. Ama yapamıyordu. Aldığı herbir nefesle ciğerlerin de yangın başlatmasına sebep oluyordu. Kor gibi yanan ateş midesini deliyordu.

Hayal yıllar önce bitkisel hayata girdiğin de organlarını ihtiyaç sahiplerine  bağışlamıştı Emir. Çünkü Hayal bunu çok istiyordu ve eğer bir gün ölürsem benim için başkalarını yaşat diye Emir'e sözler verdirmişti. Bunu saçma buluyordu çünkü Hayal'in öleceğini asla düşünmüyordu.  Ama o gerçek kapılarını çaldığın da istemese de bunu kabul etmiş organlarını bağışlamasını sağlamıştı. Sadece tek bir organ hariç.

Kalbini.

Onu saklıyor. Gerekli tüm malzemelerle o kalbi yaşatıyordu. Belki bu delilikti ama sevdiği kadının kalbini kendine saklamıştı. Yurt dışında en ünlü hastanelerden birinde muhafaza ediliyor ve yaşatılıyordu.

"Bunu mu istiyorsun Hayal? Gerçekten bunu mu istiyorsun?" Gözlerini açıp bir süre gökyüzüne baktı. Soğuk hava bile içimde ki yangını söndüremiyordu. Artık gerçekten bunun bir kader olduğuna emindi. Ve o kalp başından beri Eylül'e aitti. Şimdi sahibini bulmuştu.

Cebinden telefonu çıkarıp yurt dışında ki doktoru aradı. Durumu anlattı. Bir ihtimal kalp uyum sağlayabilirdi ama doktorun dediğine göre işe yaramazsa kalbi de kaybedecekti. Emir artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını düşündü ve gerekli her şeyi yapmalarını söyledi.

Hastaneye geri döndüğün de Barış'ın duvarları yumrukladığını görünce duraksadı. Birazdan duyacaklarını iyi biliyordu. Nedense buna kendini hazırlamıştı. Ama arkadaşını böyle gördüğü için biraz kendini suçluyordu. Çünkü bu planı kendi kurmuştu. Sonuçlarını göze almıştı. Ama zordu. Çok zor.

"Emir!" Dedi Barış ağlamaktan kendini çok sıktığı belli oluyordu. Emir yumruklarını sıktı. "Eylül. Kalbi dayanmamış." Dedi ve ağlamaya başladı. Emir sarsıldığını hissetse de güçlü durmaya çalıştı. "Ölmüş Emir! Bu nasıl olur?"

Bu kelimeden nefret etti Emir. Hayatında artık bu kelimenin varlığını istemiyor, benliğinden çıkarmak istiyordu. Ama hayat hep aynı yerden vurmaya devam ediyordu.

Ölüm en çok Eylül'le yakışmıyordu.

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin