Biat.. Bölüm 2

5.1K 160 13
                                    

Playlist; Sofia Karlberg - crazy in love (dinleyerek okumanızı tavsiye ederim)

Medyada; EYLÜL KARAYEL

"

Yağmur, insanların içinde ki hüzünleri ortaya çıkarmakta usta bir doğa olayıydı. Kimilerinin göz yaşlarını gizler, kiminin katı duygularının altından sızıp, onları gözlerinden akıtırdı. Öyle bir olaydır ki bu, uğruna şiirler yazılıp, iç duygularını ortaya çıkarırdı. Bu konuda tecrübeliydi.

Şimdi mesela yağsa üzerimden sertçe, temizlese İstanbul'un bu nefes alınmaz pis havasını, belki, işte o zaman belki benim de duygularımın bir anlamı olurdu şu fani dünyada. Hayat o zaman belki daha yaşanılır bir yer olurdu.

Hayat o zaman benim için, daha yaşanılan bir yer olurdu.

Peki ben kim miyim?

Ben Eylül.

Hastalığı yüzünden dört duvar arasına hapsedilmek istenmiş, ama hep bir ayağını dışarıya çıkarmayı başarmış o aykırı kız.

Hiçliğin kıyısına sıkı sıkı tutulmuş, ölümün o soğuğuna karışmak için zaman kolluyordum. Öldükten sonra hayat var mıydı? Yoksa hayatım boyunca alışıla gelmiş o hiçliğin tadına bir kez daha mı varacaktım, bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı ki, artık savaşacak gücüm yoktu. Mutlak sonu beklemekten başka bir çaremin olmadığı gibi.

Bende iyi olabilirdim, sizin gibi içimde nefreti tutup, insanlara güler yüzümü gösterebilseydim.

Bende iyi olabilirdim, her an durmak için beni tehdit eden hasta bir kalbim olmasaydı.

Bende iyi olabilirdim, eğer babam dün gece bana tanımadığım bir adama güvenmemi isteyip, terkedip gitmeseydi.

Hergün aklımın almadığı olaylarla karşılaşıyordum. Hergün belki başımı belaya sokuyordum, hani kaybedecek bir şeyim yoktu ya? Ama bu bana bile fazla gelen bir olaydı, boyumu aşıyordu. Aklım almıyordu.

Salonun ortasında babamın gidişini idrak edebilmemin ardından bu yana, bomboş bir şekilde dikiliyordum. Açıklamalarının akıl alır yanı var mı diye düşünüyordum. Taki, kapım sert bir şekilde vurulana, beni yerimden bir kaç santim sıçratana kadar. Baş parmağımla damağımı kaldırdım ve karışan saçlarımı bir kez daha karıştırıp kapıya yöneldim. Aynada ki halime bir kez daha acıyıp hızla kapıyı açtım. Babamın gelebilme olasılığından başka hiçbir şey düşünmüyordum.

"Bekletilmekten hoşlanmam." Beni omzumdan itip davet beklemeden içeriye girdi. Bu, geçen gece önüme çıkan yeşil gözlü azrailimdi. Kapıda dikilmeyi bırakıp içeriye geçtim ama kapıyı kapatmadım. Ne olur ne olmaz diye, kapıya yakın bir yerde durdum. İnsanlara güvenmeyi bırakalı uzun zaman olmuştu.

"Burada ne işin var?" Eve girip gözleriyle etrafı taradı. Sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi bana bir süre cevap vermedi. Hatta bir kez olsun yüzüme bakmadı. Siyah deri ceketi koyu saçlarının altında iyi duruyordu. Ama şuan onu incelemenin ne yeri ne zamanıydı.

"Bodrum katı var mı?" Diye sordu aşağıya inen merdivenleri farkedip. Oraya yöneldi. Beni görmezden mi geliyordu? Benimle mi konuşuyordu yoksa sesli mi düşünüyordu anlamıyordum. Yüzüme baksa belki daha anlaşılır olabilirdi ama egosundan kafasını çeviremiyor olmalıydı.

"Sana soruyorum! Burada ne işin var?" Diye bağırdım bodrum kata inen yabancı adamın arkasından. Bende onunla beraber indim ama temkinliydim. Meyve bıçağını kazağımın içine sakladım. Babamın alelade güven dediği bu adama, öylece güvenecek değildim.

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin