Veryansınlar.. Bölüm 17

1.7K 108 5
                                    

"

Karşımda Emir'i gördüğüm o vakit istemeden de olsa geçmişe ayak basmıştım. Babama benziyordu. Aynı öfkeli bakışları, aynı dişlerini sıkışı. Sonra benim ürkek hallerim, korkumun esiri olmam. Bunlar tamamdı. Ama asıl olay, benim aynı kişi olmadığımla ilgiliydi. Evet Emir'i kızdırmak istemiyordum ve şuan belki çok yanlış bir durumun içinde de olabilirdik ama korkmuyordum. Hani zaman her şeyin ilacıydı ya? Zaman benim çocukluğumu da geri verir miydi? Siler miydi yaşanmışlığın izlerini?

Elimi tanımadığım adamın elinden çektim ve bir kaç adım Emir'in yanına yaklaştım. Negatif enerjisi beni geri itse de, ona bakmayı sürdürdüm. Sıktığı yumruklarını saklamak adına elini cebine attı ve mekanik bir ses tonuyla; "ne yapıyorsun?" Dedi. Surat ifadem belirgin bir şekilde değişirken etrafa boncuk gibi dağılan kelimeleri toparlamaya çalıştım.

"Sadece Barış'ı görmeye geldik." Sakin ses tonum, onun gözlerin de yanmaya başlayan ateşe bir şey ifade etmedi. Öfkeliydi. Ama anlamadığım nedenden ötürü oto kontrolünü sağlamaya çalışıyordu.

"Ne yapıyorsun Eylül?" Diye tekrarladı sorusunu yineleyerek. Sanırım cevabım onu tatmin etmemişti. Şuan burada ne yaptığımla ilgilenmiyordu, daha çok ne yapmaya çalıştığımı sorguluyordu. Aöa bilerek yaptığım bir şey yoktu. Bu sırada Barış'ın araya girmesiyle Emir elini havaya kaldırıp onu durdurdu ama gözlerini üzerimden çekmedi.

"Dostum, bana sürpriz yapmışlar sadece." Emir Barış'ı duymazdan geldi. Onun bu tavırlarına bir anlam yüklemek istedim ama beynim düşünme işlevine bir kaç dakika ara vermiş gibi görünüyordu. Halbuki bu sabah iyi bir ikili olduğumuzu, aramızda ki buzların yavaş yavaş eridiğini düşünmüştüm. Ama kendimi hesaba katmamıştım. Konu ben olunca insanların benden uzaklaşmalarının hep bir sebebi olurdu.

"Ona sordum." Dedi tok sesiyle. Gözleri hala üzerimdeydi. Nefesini sertçe dışarı verdiğin de ne yalan söyleyeyim biraz ürperdim.

"Barış haklı. Sadece onu ziyarete geldik. Haber vermediğim için üzgünüm ama artık haber verecek yaşı geçtiğimi düşünüyorum." Dediğim de kaşları alayla havaya kalktı. Bu beni biraz sinirlendirmiş olsa da, düz suratımı bozmadım. Babam gibi davranmayı kesmeliydi.

"Emir, benim hatam." Ceyda araya girmeye çalıştı kendini feda etmek isterce ama bu Emir'i etkilemedi. Şuan sadece ağzımdan çıkacaklar önemliydi onun için. Bu yüzden daha da gerildiğini görebiliyordum. Sessizliği andıran bu durgunluk bir kibritte alev alacağa benziyordu.

"Tamam beni korumanıza gerek yok." Diye kestirip attığım da Emir gözlerimin içini bakışlarıyla adeta dağlıyordu. "Beni kapatmaya çalıştığın mahzenden çıktım evet ama sonsuza kadar beni bir yerde tutamazsın."

"Baban bulunana kadar gerekirse seni kilitlerim Eylül. Başında bu belalar varken böyle aptal gibi etrafta dolaşman..." sustu. Gerekli kelimeleri bulmaya çalışıyor ama öfkesi buna izin vermiyordu. Kelimeler yeri geldiğin de iyi bir silaha dönüşebiliyordu. "Ne söylesem kafana eseni yapmaya devam edeceksin. Ben senin koruyucun değilim. Ben senin hiçbir şeyin değilim. Ama baban bulunana kadar bana katlanmak zorundasın!" Elini kapıya vurup arkasına bakmadan giderken yüzüğünün  bıraktığı o ses boğazıma bir düğüm attı.

"İyi öyleyse!" Diye bağırdım arkasından. "Ne halim varsa görürüm bende." Kapıya sinirle bir tekme attım. Neden bu kadar sinirlenmiştim? Hiçbir şeyimsin dediği için mi? Yüzüğünü taktığı için mi? Kafamın içinde kendimle çelişiyordum.

"Benim gitmem gerekiyor." Ceyda'nın sesini duyunca kafamı ona çevirdim. "Buse'nin ateşi çıkmış."

"Nasıl? Kötü mü?" Diye sordu Barış telaşla. Ceyda bir şey yok dermiş gibi kafasını salladı. "Hadi gidelim."

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin