Sahte.. Bölüm 25

1.6K 99 0
                                    

"
Ufaktı bedenlerimiz, bizi neden terk ettiniz?

Beş dakikalık zevk uğruna yıprattığınız pis ruhlarınız da bize hiç mi yer vermediniz?

Söyleyin bize. Anlamaz belki küçük beynimiz, yine sever sayar sizi. Ama Allah aşkına söyleyin, bizi neden sevemediniz?

İyileşebilirdik. Kırık bedenlerimiz tekrar kaynardı inanın bize, yine kanardık size. Uzatın ellerinizi, kurtarın bizi...

Gün doğumuyla birlikte gerçek tüm çıplaklığıyla karşıma dikildi. Bir yetişkin olmaktan utandım. Kimsesizliğimle kavgaya tutuştuk  kazanan olmadı. Çünkü ikimizde güçlenmiştik, artık çocuk değildik. Geçmişe gidip hesap soracak kadar bile hatırlamıyordum çocukluğumu. Unutmayacağım bir şeyler vardı elbet. Herkesin beni terkedip gittiğini asla unutamayacaktım. Ben çocukluğumu ararken, kaybetmiştim.

Soğuğun bedenimi uyuşturduğu gibi kalbimi de uyuşturmasını istedim. Nasıl bu kadar soğukta yanabiliyordu?
Alaska'yı beklerken geçen saatler ömrümden çaldı. Bacaklarımı titreten yorgunluk kısa süre de beynim de dalgalandı. Gözlerim kan çanağı. Ağlarken sesim çıkmasın diye tuttuğum nefesimde boğularak ölmek istedim.

Kapı gürültüyle açıldığın da Alaska kendine yakışır bir sessizlikte girdi içeriye. Yüzüme hiç bakmadı. Ama uyanık olduğumu biliyordu. Kendi köşesine gidip yattı ama bakışlarında ki o korkunç boşluğu görebildim. Dertop olup kartondan bozma yatağına yattı ve gözlerini sımsıkı yumup dudaklarını oynatmaya başladı. Kendimi sıksam da yine de fısıltılı sesini duymadan duramadım.

Yum usulca gözlerini
Uzat üşümüş ellerini
Sakla o masum yüreğini
Zaman gibi sesiz uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu

Pamuktan kalbin solmadan
Hayat yüzüne vurmadan
Uyu yavrum uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu
Uyu melek yüzlüm uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu

Diz kapaklarımızın kabuk bağladığı yaralara alışırdı yüreğimiz. Düştüğümüzde çizilen ellerimizin acısına. Peki ya sakladığı acıları unutmak için kendi kendine ninni söyleyerek uyumaya çalışan  bir kızın acısına alışabilir miydi küçük yüreğimiz? Sızlıyordum. Burnumdan tutunda mideme kadar dayanılmaz bir sızı hissediyordum. Gözlerimi yumup Alaska'nın o ince sesine kapıldım bir süre. Kaç yaşındaydı? Kaç yaşında olmamız gerekirdi acıya dayanıklı olabilmemiz için? Daha kaç kere kırılması gerekirdi etten yapılma kalbimiz? Belki camdan olsaydı bu kadar kırılamazdı.

Bu gece hislerimi ateşe verdim. Kör kuyulara attım acılarımı. Burada ki çocukların kurtarılmaya ihtiyaçları vardı.   Ne pahasına olursa olsun onları buradan çıkaracaktım. Bir mum kadar küçükte olsam burayı cehenneme çevirecektim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin