Kefaret.. Bölüm 18

1.8K 98 6
                                    

Yaşanmışlığın verdiği o korku içimize kurşun gibi düştüğün de, ağırlığı insanı sendeletir, güçlü bir insanı bile anında yerle bir edebilirdi. Önemli olan biran önce düştüğümüz yerden kalkmak ve dimdik ayağa dikilmekti.

Yıpratılmış sayfalarımdan hızlı hızlı geriye gidip hastalık sürecin de durduğum da, elim sızlamıştı. Keza yaşanmışlık fazla yakıcı olabiliyordu.

Gözlerim durumun yoğunluğuna kapılıp Emir'in gözlerini bulduğun da, görmüş olduğum karartıyla sendeledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerim durumun yoğunluğuna kapılıp Emir'in gözlerini bulduğun da, görmüş olduğum karartıyla sendeledim.

Emir endişeleniyordu.

Bu saf duyguyu ellerimin arasına alıp sıktım ve kaybetmek için çaba sarfettim. Ama o dağılıp ellerimin arasından kaymayı başardı. Elleri kolumun hemen üzerinde sıkıca dururken, bir çocuğun bu hastalıkla nasıl savaşacağını düşündüm. Benim güçsüz bedenim bir kaç yaş daha yaşlanmıştı ve bu bir çocuk için fazla trajedik bir olaydı.

Ceyda'yı  sakinleştirmek için Barış onu bir odaya taşıdı ve başında bekledi. Bizde ne yapacağımızı bilmez halde koridorda dikilmek yerine Buse'nin yanına girdik. İlk girişte Emir kolumu sıkı sıkı tuttu. Bir şeylerden çekindiği ortadaydı. Ama ne yalan söyleyeyim, Buse'yi gördüğüm de boğazımda koca bir yumru oluştu. Çok küçüktü. Bu hastalıkla nasıl başa çıkabilirdi?

Yutkunamıyordum. Emir'i ilk kez bu kadar açıkça duygularını yaşarken görmek bana fazla garip gelmişti. Ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum. Aklım sürekli öldükten sonra arkamdan böyle üzülecek biri olup olmadığına takılıyor ve bu canımı çok yakıyordu.

"Merhaba prenses." Emir'in şefkatli sesi beni biraz olsun kendime getirdi ve şimdi sırası olmadığını bana hatırlattı. "Nasılsın bakalım?"

Buse gözlerini açıp Emir'i gördüğün de gülümsedi ama gözleri beni bulunca kaşlarını çattı. Beni pek sevmemişti. Buna bağladım.

Elinde ki serumu gösterip yüzünü buruşturdu; "bundan hoşlanmadım." Dedi. Sesinde ki o ince tını dudaklarımı ısırmama sebep oldu. Ne kadar da her şeyden habersizdi böyle?

"Bilmez miyim? Bende hoşlanmam." Emir'in lafına Buse büyük gözlerini daha da kocaman açtı.

"Ama sen hiçbir şeyden korkmazsın ki?"

"Korktuğumu nereden çıkardın? Hoşlanmıyorum." Emir Buse'ye  göz kırptı. O küçük kızın bile Emir'i bu denli tanımasına şaşırmıştım. Acaba ne zaman bu kadar yakın olmuşlardı? Hayal'in yokluğu buna sebep olmuş olabilirdi. Emir onu her şeyden korumak isterce sahipleniyordu. Sanki hayatta değer verdiği tek kişi oymuş gibiydi. Belki ikinci adının da buna büyük bir katkısı olmuştu. Konu Hayal olunca Emir bambaşka birine dönüşüyordu.

"Merhaba." Diye fısıldadı ama nedense benden hoşlanmadığını görebiliyordum. Ona gülümsedim. Ama aynı tepkiyi ondan alamadım. "Neden onu tutuyorsun?"

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin