26. Bölüm (2. Kısım)

Start from the beginning
                                    

Selim, adamı bırakıp yüzüne ifadesizce bakarken cebinden telefonunu çıkardı ve telefonundaki fotoğrafları gösterdi. "Bakın bunlar fotoğrafları,"dedi heyecanla, ardından parmağındaki yüzükleri gösterdi.  "Ve bunlarda bizim yüzüklerimiz. Ben yalan söylemiyorum. Kendime hakim olamadığım için özür dilerim. Size saldırmak istemezdim."

Adam bir süre sessiz kaldı. Bir yanı Selim'e güveniyordu aslında; temiz, düzgün birine benziyordu. Yine de dünyada ne olacağı belli olmazdı, o yüzden bir yanı da güvenmiyordu. Telefonu, Selim'in elinden alarak fotoğrafları tek tek incelemeye başladı. O sırada gelen polis memuruna da bir sıkıntı olmadığını söylemişti, böylelikle Mert rahat bir nefes alabilmişti. Kalabalık yavaş yavaş dağılırken, yüzler daha çok yumuşamıştı.

"Yemin ederim ki doğru her şey. O kız benim karım ve ben onun için endişeleniyorum; başına bir şey gelmesinden çok korkuyorum. O kızın Bursa'da benden başka kimsesi yok ve henüz on sekizine bile girmemiş. Eğer bana güvenmiyorsanız evimde evlilik cüzdanımız da var gösterebilirim."

Selim ardı ardına sıraladığı cümlelerle görevlinin daha çok kendisine güvenmesini sağlarken susmadan tekrar edip durdu.

Adam onun böyle çırpınmasına acırken "Peki,"dedi genç adama güvenmeye çalışarak. Selim'in numarasını alıp, kendi numarasını verirken. "Eğer tekrar uğrarsa size haber vereceğim. Yalnız o zaman evlilik cüzdanınızı da getirirsiniz."
İnanmasının başka yolu olmadığından cüzdanı görmeden inanmayacaktı çünkü.

Selim minnet dolu gözlerle "Peki, getiririm. Teşekkür ederim."dedi hafifçe tebessüm ederken ve o an ki sevinçle otogardan ayrıldılar. Çünkü Zehra'ya bir adım daha yaklaşmıştı, bunu rahatlıkla hissedebiliyordu.

Mert arabayı çalıştırmaya hazırlanırken "Selim, istersen sen eve gitte dinlen pek iyi görünmüyorsun."dedi derin bir nefes verip Selim'e umutsuzca bakarken. Çünkü bu gidişle pek iyi şeyler olmayacaktı.

"İyiyim ben! Zehra'yı bulmadan eve falan dönmem."

"O zamam sinirlerine hakim ol."diye tembih etti Mert, sert bir ses tonuyla.

"Anlık bir şeydi ve geçti."

Mert rahatlarken ortaya başka bir fikir serdi; böylelikle genç kız daha çabuk bulunabilirdi. "İstersen kayıp başvurusunda bulunabiliriz,"dedi heyecanla. "Her yere fotoğrafları asılırsa bulmamız daha kolay olabilir."

"İyi insanlar olduğu kadar kötü insanlarda var Mert. Kaçırılmış olmasından korkuyorum ve her gün haberlerde çok kötü şeyler çıkıyor karşımıza."

Selim olumsuz tarafından bakarken, Mert olumlu yanından bakmaya çalıştı. "Anlıyorum seni ama insanlık ölmüş olamaz değil mi? Fotoğrafını gören birisi bize yerini söyleyebilir."

"Peki,"dedi Selim itiraz etmeden; daha fazla üstelemeden ve içinden dua etmeye başladı. "Allah'ım lütfen Zehra'yı tekrardan kavuştur bana. Lütfen onu benden ayırma, lütfen iyi olsun Allah'ım. Lütfen iyi insanlarla karşılaştır onu."diye yalvarırken Yaradan'a, başını camdan tarafa çevirerek dışarıyı seyre daldı. Son kez kalbine işler gibi söyledi, tamamiyle gönülden. "Lütfen Allah'ım.. Lütfen.."

                                ***

Saat neredeyse gece on bire geliyordu. Genç kız geceyi nerede geçireceğini düşünürken korkuyla herhangi bir caminin yakınlarına gidip karşısındaki banka oturup düşünmeye başladı. O kadar çok korkuyordu ki şu an kim önünden geçse kendisine zarar verecekmiş gibi geliyordu, bu yüzden de cami civarları ona daha güvenli gelmişti. İçi içini kemirirken karanlıkta yanan turuncu ışıklara baktı korkuyla, bir yandan da sağ ayağıyla düzenli bir ritim tutturmuştu. En azından etraf tamamiyle karanlık değil, diye düşündü genç kız, kendini rahatlattırmaya çalışırken. Sırt çantasını kucağına alarak kollarını sımsıkı sardı.

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now