30.Bölüm: ALEDA

En başından başla
                                    

Sadece bana sıkıca sarılmış, göz yaşlarımı silmişti. O bir kız kardeşti, o bir anneydi, o benim ailemdi. O gece birbirimize sarılarak uyuduk. Beni uyandıran şey yıllar önce duyduğum kokuyla aynıydı. Her yer duman kaplıydı, her yer alevler içindeydi. Esra hala uyuyordu, hızla ayağa kalktım. Esra'yı uyandırmaya çalıştım, tam gözlerini açtığı sıradan tavandan düşen alevler içindeki tahta Esra'nın üstüne düştü. Çığlıklar ve ağlamalarım arasında onu kurtarmaya çalıştım ama benimde üzerime düşen tahta parçası beni yavaşlattı. Esra'nın kıyafetleri yanıyordu, çığlık çığlığaydı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Yanan ellerimi umursamadan üzerindeki büyük alevli tahtaları çekmeye çalışıyordum. Duman beni gittikçe güçsüzleştiriyordu. Birden fazlasıyla büyük bir tahta parçası düştü Esra'nın üstüne. Ben hıçkırıklarım arsında haykırarak geriye düştüm. Esra üzerine düşen tahtayla, çırpınmayı kesti. Acıyla haykırdım.

"Esra!" Dedim hıçkırıklarım ve göz yaşlarım arasında. Titreyen ellerimle üzerindeki ağır tahtaları çekmeye çalışıyordum hala, artan alevler umurumda değildi. Birden belime bir kol sarıldı, beni geriye çekmeye çalıştım.

"Onu kurtar, onu kurtarın." Diyerek yalvarıyordum. Arkamdaki bedenime sarılan güçlü kollar beni çekti ve dışarı çıkarttı.

"Bekle beni, itfaye birazdan gelir. Ben içerideki kişiye bakacağım." Tanımadığım, yabancı adam içeri girerken arkasından son bir umutla baktım. Esra, ona bir şey olamazdı. O benim kardeşimdi, o benim her şeyimdi.

Gece kondu tarzı olan evimizin yanışını seyrettim. İtfaye sesleri kulağıma dolaraken az önce içeriye giren adam kucağında Esra'yla çıkmıştı. Ama hiç Esra'ya benzemiyordu. Yüzü ve vücudu yanmış cansız kadın benim kardeşim Esra'ma hiç benzemiyordu.

O an hiç haykırmadığım kadar haykırdım, hiç ağlamadığım kadar ağladım. O gece kardeşimle birlikte öldüm. Ateşten ikinci kez nefret ettim. Ateş benden ikinci kez çaldı ailemi Acıdan ve dumandan bitap düştüm. Titreyen bacaklarım üzerinde daha fazla duramadım.

Uyandığımda hastanedeydim. Ellerimde, kollarımın ve bacaklarımın bazı yerlerinde sargı vardı. Yataktan doğruldum, aklımda tek bir kişi vardı. Esra, kardeşim vardı. Yine ağlamaya başladım. İçeriye bir adam girdi. Bu adam beni kurtaran adamdı.

"Esra... o." Dedim ve daha fazla konuşamadım.

"Bugün cenazesi kalkar." Dedi karşımdaki adam soğuk kanlı bir şekilde. Sözleriyle ağladım, çığlık attım ama biliyordum ki dünyayı bile yaksam onu geri getirmezdi.

"Dün o sokakta geçerken yangını gördüm. Sanırım geç gördüm ama en azından sen buradasın. Ben Demir, senin adın ne?" Karşımdaki yabancı hayatımı kurtarmıştım ama hayatımın kurtulduğuna sevinemiyordum.

"Belçin." Dedim bağırmaktan kısılmış sesimle.

"Aleda, sen Aleda'sın." Ne dediğini anlamadım, daha doğrusu umursamadım. Ben canımdan can kaybetmiştim. Ben dün gece her şeyimi kaybetmiştim.

Kardeşimin cenazesinde bir ben bir de Demir vardı. Ben mahvolmuşken bana destek olmuştu. Evsiz kalmıştım ve o bana bir teklif sunmuştu. Soygun yapacaktık, zenginden alıp fakire verecektik. Adaletin mahrum kaldığı bu dünyada adalet olacaktık. Kaybedecek bir şeyim yoktu, kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Kimsesiz, yalnız kalmıştım öylece ortada. Demir bana bir aile, sıcak bir ev sundu. İçimdeki acı hala tazeyken kabul ettim teklifini. Artık Belçim değil Aleda'ydım.

Psikolojik destek almaya başlamıştım. Esra'nın acısını atlatmam için Demir zorlamıştı ama o acı hiç geçmeyecekti. Geçse bile unutulmayacaktı. Esra benim hayatımdaki en güzel şey olarak kalacaktı her zaman.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin