13. Bölüm (Beklenmedik Misafir)

Start from the beginning
                                    

Mert elini hayır anlamında sallarken "Teşekkür ederim,"dedi. "Selim kaçta gelecek?"

"Bilmem, belki de gelmek üzeredir." Teyzesi sevinçle bunları söylerken çoktan çay koymak için mutfağa yönelmişti bile. Mert kafasını geriye yaslayıp tavana bakarken hâlâ o mavi gözlerin etkisinde kalmıştı. Adetâ büyülenmiş gibiydi. O gözler aklından çıkmak bilmiyordu. Maviydi ama koyu renk bir maviydi; bazen mavi gökyüzünün koyulaştığı renk gibiydi güzel gözleri.

"Ooo! Mert Bey gelmiş." Tanıdık gelen sesle irkilen Mert karşısında Gizem'i görünce istemsizce gülümsedi.

"Ne haber Gizem?"

"İyi senden?" Gizem karşısına geçip otururken Mert'e dikkatle baktı. Bir zamanlar kardeşiyle birlikte sevdiği adama acıyan bakışlar attı. Mert, Gizem'e doğru eğilirken gözlerini gözlerine sabitledi. Gizem'in sorduğu soruyu unuturken bu sabah ona attığı mesajın konusunu açtı.

"Bana neden mesaj attın? Buraya gelince ne olacaktı?"

Gizem omzunu silkerken alayla Mert'e baktı. "Güzel kızlara karşı zaafın var ya hani Zehra'yıda beğenirsin diye düşündüm." Kaşlarını çatarken Mert'e halen alaycı bir bakış atıyordu.

Mert sessizce gülerken "Doğrusu güzel bir kız güzelliğine bir şey diyemem ama evli."dedi alttan alttan imalar göndererek.

"Onu abimden kurtaracaksın. Beni ve kardeşimi nasıl kandırdıysan onu da aynı şekilde kandıracaksın." Gizem hiddetle ayağa kalkıp işaret parmağını uyarı anlamında salladı ve sesi istemsizce yükselirken Mert birden ayağa kalkarak elleriyle ağzını kapattı.

"Sus artık birileri duyacak." Gizem, Mert'in ellerini hızla iterken dolan gözlerle ona baktı. Onu nasıl sevmişti bir türlü anlayamıyordu. Erkeklerden nefret ediyordu artık.

"Duygularımızla oynamak hoşuna gitmişe benzemiyor." Bu sefer sesi daha sakin çıkmıştı ama Mert hâlâ hazır olda bekliyordu.

"Sinem ölene kadar öyleydi." Söylediği sözler Gizem'in kalbini parçalarken hızla ayağa kalktı. Hiç düşünmeden eli Mert'in yanağına doğru giderken Mert kendisini savunma amacıyla genç kızın bileğini hızla tuttu. "Bana bak Gizem, ben eskisi gibi kız peşinde koşan biri değilim tamam mı?"

Gizem bu sözlere karşılık alayla gülerken bileğini çekiştirip kurtardı. "Göreceğiz bakalım." Odasına doğru hızla yönelirken arkasına dahi bakmamıştı. Odasına girer girmez kapıyı sertçe kapattı ve kapıya sırtını dayayarak yavaş yavaş yere doğru sürtündü ve ağlayarak oturdu. Geçmiş tüm acılarıyla benliğini avucunun içine alırken o yalnızca ağlıyordu. Kardeşinin ölümünden sorumlu tuttuğu kişiler sürekli karşısına çıkıp dururken acıları dün gibi tazeleniyordu. Ağlaması hıçkırıklara dönüşürken çalınan kapı sesini duymamıştı bile.

Sevim Hanım sevinçle çayları masaya koyarken hızla kapıya yöneldi. "Selim'im geldi. Hoşgeldin oğlum."dedi kollarını iki yana açıp oğluna sımsıkı sarılırken. Selim muzdarip bir ifadeyle gülümserken annesine sarıldı ardından eşyalarını kenara koyarken doğruca Zehra'yı sordu.

"Zehra nerede anne?"

Annesi duyduğu bu soruyla şaşkınlığını ve kızgınlığını belli edercesine oğluna baktı. "Bir buçuk yıldır eve gelmiyorsun ve ilk soracağın soru bu mu? Kız kardeşini bile sormuyorsun." İtiraz ederek Selim'in gözlerine baktı ama Selim aldırmıyordu bile.

Selim bir an afallayarak annesine bakarken "Şey ben..."dedi saçmalayarak aklına bir şey gelmeyince ensesini kaşıdı ve aklındakileri dile getirdi. "Onun iyi olduğunu görmek istiyorum."dedi titrek bir sesle.

"İyi merak etme!" Annesinin sesi yükselirken bu kıskançlığın sebebini bir türlü anlayamıyordu. Zehra'yı merak edemez miydi?

"Görmeden içimin rahat etmeyeceğini biliyorsun."dedi sesini sakin çıkarmaya çalışarak.

"Odasında hanımefendi."dedi Sevim Hanım kırgınlığını ses tonuna yansıtırken.

"Anne!"

"Ne var oğlumu kıskanamaz mıyım?"dedi sinirli bir ifadeyle.

"Bırak teyzeciğim karısını özlemiş işte."

Selim hayretle etrafına bakınırken mutfak kapısının önünde duran Mert'i görür görmez kısa bir şok yaşadı. Mert'ten hiç haz etmezdi. Onu oldu olası sevmemişti ve şimdi karşısında görmesi; hemde uzun bir aradan sonra onu, bir hayli şaşırtmıştı. Mert'e doğru yavaşça yürürken "Buraya geleceğini bilmiyordum Mert."dedi sakin bir sesle. Mert omuz silekerek kuzenine baktı.

"Sizleri özlediğimi fark ettim."

"Sen bizi hiç özlemezsin ki." İstemsizce kaşlarını çatmıştı genç adam.

"Selim!" Sevim Hanım'ın yüksek çıkan sesiyle irkilen Selim ses tonunu daha çok yüseltti.

"Ne var anne yalan mı? Hem onun okulu yok mu? Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" Selim tiksintiyle Mert'e bakarken Mert aksine gözlerini kısarak Selim'e baktı. Devamlı onu bu serseri halleriyle görmesi onu iyice kızdırtıp çileden çıkartıyordu. Küpelerden nefret ederdi ve Mert devamlı küpe takıp baştan aşağı siyah giyiniyordu.

"Rahatımda ondan." Mert umursamazca cevabını vermişti. Doğrusu hiç olmadığı kadar rahattı. Okul onun için boş bir şeyden ibaretti yalnızca.

"Senden haz etmediğimi biliyorsun Mert."dedi Selim hiç çekinmeden bu sözleri söyleyerek.

"Bende senden haz etmiyorum."

Selim öne doğru sinirle atılırken annesi omzundan tutarak onu durdurdu. "Siz kuzensiniz. Yakışıyor mu bu sözler size?"

"Bırak anne Allah aşkına. Hepimiz onun ne mal olduğunu biliyoruz. Hiçbir şeyi umursamayan serserinin teki o." Selim hiddetle Mert'e doğru ilerlemeye çalışırken annesi onu var gücüyle durduruyordu.

"Bir sakin ol Selim." Sevim Hanım Selim'e bağırırken istemsizce bakışları Mert'e kaydı. Mert alayla gülüyordu yalnızca. Bu yüz ifadesi onu daha çok sinirlendirirken "Mert istersen git şimdilik."dedi genç adamı kovarcasına.

Mert umursamazca kapıya doğru yürürken Selim'e doğru sessizce yaklaşıp fısıldadı. "Sana karınla mutluluklar, doğrusu çok güzel bir karın var."

Selim Zehra lafını duyar duymaz yeniden hiddetlenirken "Bana bak lan eğer Zehra'ya göz koyarsan yemin ediyorum öldürürüm seni. Duydun mu beni?"dedi olağanca gücüyle bağırırken ama yinede Mert umursamayarak dışarı çıkmıştı.

"Sakin ol Selim, lütfen sakin ol." Annesi kolundan sertçe tutarken oğlunun boşluğuna denk gelerek salona geçirip tekli koltuğa oturttu sakince. "Mert böyle bir şey yapmaz."

Selim elini annesine istemsizce uzatırken sinirlerine hakim olamayarak tekrar bağırdı. "Onu tanımıyormuş gibi konuşma anne. İki kızını birden işletiyordu. Bunu sende biliyorsun."

Sevim Hanım oturduğu yerde huzursuzlanırken "Yok öyle bir şey."dedi bedeni titreyerek.

"Maalesef var. Bu eve neden gelmek istemediğimi biraz olsun anlıyorsundur umarım."

"Selim!" Annesi oğlunun arkasından bağırırken Selim yukarı kata çıkmaya başlamıştı bile.

Selim, Sinem'in odasının kapısına gelerek durdu sakinleşmek adına. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken kapıyı yavaşça tıklattı. İçeriden herhangi bir ses gelmemesi üzerine kapıyı açtı ve yatakta uyuyan kızı görür görmez içini bir heyecan kaplarken sessizce yatağın baş ucuna geçip yavaşça eğildi. Elini Zehra'nın saçına doğru götürürken yutkundu, bir anda uyanmasından ve onu incitmekten korkarak elini hızla geri çekti. Doğrulurken, çok şükür iyi, diye geçirdi içinden. Annesinin ona iyi bakacağını biliyordu ama Gizem'e güvenemiyordu bir türlü son zamanlarda psikolojisi iyice bozulmuştu hele de Mert'in ortaya çıkması onu iyice çileden çıkartmıştı.

Genç adamın nefes alış verişleri yavaşça düzelirken yeni yeni kararmaya yüz tutmuş camdan görünen gökyüzüne baktı. Bakışları tekrar Zehra'ya yönelirken "Seni hiç kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim."dedi yüzünün her hattını hafızasına iyice kazırken.

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now