22.Bölüm: GÜVEN

Start from the beginning
                                    

Yüzümde oluşan gülümsemeyle kafamı eğdim. Mutlu hissediyordum, uzun zamandır hissetmediğim kadar.

Salona geçtiğimde herkes kahvaltısını yapmaya devam ediyordu.

"Bugün bir şeyler yapalım, ne zamandır yapmıyoruz." Diyerek elindeki tabağıyla mutfağa gitti Aleda.

"Evet bir bowling yaparız. Bugünü kendimize ayıralım." Karan hem konuşuyor hemde yediklerini toplayarak Aleda'nın arkasından mutfağa gidiyordu. Çağkan ise bir bana bir Ilgar'a bakıyordu. Ilgar, Çağkan'ın bakışlarında rahatsız olmuş olacak ki ters bir şekilde Çağkan'a baktı. Çağkan'da korkarak tabağını aldı ve hemen tüydü salondan. Onun bu haline gülerken koca salonda Ilgar'la yalnız kaldığımızı fark ettim.

O kahvaltısını yapmaya devam ediyordu, sessizlik hakimdi salona. Ben ise hala ayakta dikiliyordum.

"Bugün antrenman yapacak mıyız?" Dedim sessizliği bozarak.

"Bugün dinlenelim, iş yok, antrenman yok." Önündekileri yemeğe devam ederek konuşuyordu.

"Ben bowling oynamayı bilmiyorum." Dedim bir ayağımı diğerinin arkasına atarak, oturamıyordum resmen. Kafasını kaldırdı tabağından. O gülümsedi, benim kalbim atmayı bıraktı. Ne de güzel gülüyordu, ne de güzel gamzeleri vardı.

"Öğretiriz kimsesiz" Kimsesiz, bunu demesine bile alışmıştım.

Kafamı eğerek saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım, bakışlarını hala üzerimde hissediyordum.

Mutfaktan çıkarak, salona geri geldiler hepsi birlikte.

"Hadi hazırlanıp çıkalım." Diyerek elimden tutup beni yukarı sürükledi Aleda. Odama girip üstüme daha düzgün bir pantolon ve lacivert, dar bir badi giyindim. Çantama eşyalarımı doldurdum ve Aleda'ya gerek duymadan hafif bir makyaj yaptım. Tam odadan çıkacağım sırada Aleda girmişti.

"Bende makyajını yapmaya gelmiştim ama artık bana gerek yok sanırım." Dedi beğeni dolu bir ifadeyle.

"Kim öğretmenim tabi." Gülerek koluma girdi ve beraber aşağı indi. Biz hazırlanana kadar çoktan erkekler aşağı inmişti. Gözüm sadece birsinin üstündeydi, siyah bir pantolon, siyah bir tişört ve siyah bir deri ceket giyinmişti. O kadar nefes kesiciydi ki en sade haliyle bile. Genellikle beyaz tişört giyiniyordu ama siyahta ona çok yakışıyordu.

"Hazırsanız çıkalım." Hepimiz hazırdık, bende kadife ve kısa ceketimi aldım. Havalar serindi.

"Bir sürü arabayla gitmeye gerek yok, benim arabamla gidelim." Aşağı inerken Karan daha otoparka inmeden konuşmuştu. Aleda ise sırıtıyordu. Neler çeviriyorlardı bunlar?

"Sıkış sıkış gitmeye ne gerek var." Diyerek memnuniyetsizce konuştu Ilgar.

"Araba beş kişilik Ilgar, sığarız merak etme." Diyerek diretti Karan. Otoparka indiğimizde Karan'ın kırmızı arabasının önünde durmuştuk. Aleda hemen ön koltuğa geçmişti, Karan'da sürücü koltuğuna. Arka koltuğa yöneldim ama Çağkan çoktan kenara binmişti.

"Cam kenarı benim." Dedi sırıtarak, çocuk gibiydi. Bende diğer taraftan bindim arabaya ve yanıma da Ilgar oturmuştu. O an ne yapmaya çalıştıklarını anladım, resmen oynuyorlardı bizimle. Nefesimi zorlukla verdim, çok yakındı. Aklıma dün geceki sahneler doldu.

Elini belime sarışı, dudaklarının dudaklarımı buluşu, tutkulu öpüşü, sert bedeni. Terlemeye başladığımı hissediyordum, sıcak basmıştı. Üstümdeki ceketi çıkardım.

KİRALIK CEHENNEMWhere stories live. Discover now