22.Bölüm: GÜVEN

En başından başla
                                    

"Her iddiasına varım daha da kaçacak Efsa'dan, hatta yüzüne bile bakmayacak." Dedi Çağkan umutsuzca, sözleri acıtsa da bende öyle olacağını biliyordum.

"Bende her iddiasına varım ki Ilgar tabularını yıkacak, Efsa'ya daha da yakın olacak." Dedi Karan kendinden emin bir sesle.

"Nesine?" Diyerek güldü Çağkan.

"Bizim üstümüzden bahis yapmayın." Onlara kızarak yerimden doğruldum.

"Nusr-et'den akşam yemeği, grupça." Dedi beni dinlemeyerek Karan.

"Anlaştık." Diyerek karşılık verdi Karan'da. Aleda'yla şaşkınca onlara bakıyorduk.

"Yeter, çıkın odamdan ve sakın bir daha bu konuyu açmayın." Dedim kızgınca bağırarak. İkisi de sus pus olarak çıktılar odadan. Aleda ise arkalarından bakıyordu.

"Umarım her şey güzel olur Efsa." Aleda'da son sözünü söyleyerek çıktı odadan. Düşüncelerimle ve dün gecenin anısını taşıyan odamla baş başa kaldım, kafayı yiyecektim.

Banyoya girip yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladım. Ardından üstüme bir pantolon ve tişört giyindim. Derin bir nefes alıp, odamdan çıktım. Aşağı indiğimde bir tek Demir ve Ilgar yoktu, kahvaltı masası hazırlanmıştı. Boş bir yere geçip oturdum.

"Demir nereye gitti, biliyor musun?" Dedi Çağkan, Karan'a hitaben.

"Hayır, zaten bahçede gördüm onu sabah çıkarken."

"Günaydın." Salona giren Ilgar'ın sesiyle kalbim tekledi bir an. O büyüleyici öpücükten sonra nasıl davranacaktı merak ediyordum. Herkes de benim gibi merak ediyor olacak ki Ilgar'a pür dikkat bakıyorlardı.

Ilgar hepimizin şaşıracağı bir şey yaptı, ilk defa bir kahvaltı masasında gelip kendi isteğiyle yanıma oturdu. Sanki çok doğal bir şeymiş gibi davranıyordu, ben ise şoktaydım. Karan'ın Çağkan'a sırıttığını görmüştüm.

Ilgar tabağına bir şeyler doldururken durdu, yüzümüze baktı. "Yüzümde bir şey mi var?" Hepimiz kafamızı olumsuz anlamda salladık. Ellerini iki yana açtı. "O zaman neden hepiniz suratıma bakıyorsunuz? Önünüze dönsenize." Azarlar ses tonuyla herkes kahvaltısına dönmüştü, bende kendimi toparlamaya çalışarak çatalımı elime aldım.

"Ekmeği uzatır mısın kimsesiz?" İkinci bir şok yaşarken yüzüne baktım. Sanki her sabahki gibi, yaptıkları çok normalmiş gibi bir yüz ifadesi vardı. Tamam aslında bunlar normal hareketlerdi ama Ilgar bunları bana karşı yapınca hiçte normal olmuyordu. Kendime gelmeye çalışarak küçük ekmek sepetini ona uzattım.

Sanırım bu yaptığım en tuhaf kahvaltıydı.

"Kuş kadar yiyorsun." Ilgar'ın sözleriyle yine bir şok yaşarken tabağıma baktım. Resmen beni düşünüyordu.

"Çok yemeye alışık değilim." Kaşları çatılarak tabağıma bir kaç sosis ve peynir koydu. O kadar şaşkındım ki konuşsam kekelerdim sanırım.

"Akşama bir Nusr-et yaparız arık." Karan sırıtarak Çağkan'a söylemişti, Çağakan ise yüzünü buruşturdu.

Ilgar kahvaltısını yapmaya devam ederken, bende onun tabağıma koyduğu her şeyi birden gelen iştahla bitirdim. Tabağıma kaydı bakışları.

"İlla birisinin tabağını mı doldurması gerek yemen için?" Sessiz kaldım, sadece sen doldursan yeter diyemedim. Kelimelerimi yuttum ve tabağımı alıp mutfağa götürdüm. İçimde ki mutlulukla güldüm kendi kendime. Daha soğuk falan olmamıştı, aksine hiç olmadığı kadar sıcaktı. Aşmaya çalışıyordu korkularını, alışmaya çalışıyordu bana.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin