kuzey batı ordusu

Start from the beginning
                                    

Aslında kendisi Nubdu ordusunda bir general olsa burada gerçekleşecek bir meydan savaşında alacağı ilk tedbir dagı aşabilecek veya etrafını dolaşabilecek şekilde asker konuşlandırmayı düşünürdü. Kaldı ki en acemi komutan bile bu şekilde bir taktik düşünmezdi,

“sanırım stratejinin temelinde Nubdu sınırlarına tecavüz etmemiz var aksi taktirde hiçbir komutan senin konuşlandırdığın böyle bir yerdeki alana askerlerini yollamaz. Bu yüzden, tecrübelerime güvenerek ve dağın –haritada parmağıyla işaret ederek göstermişti- batı tarafında daha dik eteklere sahip olduğunu göz önüne alarak şunu yapmamızın daha doğru olacağını düşünüyorum: okçuları güneydeki tepeye yakın noktaya konuşlandıracağız; eteğin şu kısmında – batı tarafındaki bir yeri işaret etmşti- piyadeler olacak ve burada da –nispeten düşman ordusunun görüş alanından daha dışarıda kalan noktayı göstermişti- süvarileri koyacağız. Ana birliklerimiz dağın batı yamacını tutacak ve geri çekilme direk doğuya doğru degil de kademeli olarak güney doğu- doğu şeklinde olacak –“

“böylelikle düşman askerleri ilk etapta okçu saldırısına ikinci etapta piyade saldırısına son olarak da süvari saldırısına hedef olacak. Siz bir savaş dahisisisiniz general Yüce Darius beni size çırak olarak vermekle çok iyi etmiş –“

“efendim haber var”

“konuş”

“Nubdu, bu tarafa doğru ordu sevk etmemiş: mukavemetle karşılaşana kadar ilerlememiz emredildi. İlk önceliğimiz Nubdu ve Lanetli topraklar arasını açmak olacakmış. Bu yüzden de kuzey- kuzey batı doğrultusundan güney- güney batı istikametine doğru işgal manevrası izleyecekmişiz.” Kahin her nasıl başardıysa, generaller ve Darius’un irtibat kurabilmesi için bir teknik geliştirmişti ama bunun sonucunda generallerin habercileri değersiz birere sığırdan bile daha beyinsiz hale gelmişlerdi. İşlerini görüyor olmasa bu kadar aciz bir çöpü sırf gözlerine işkence olduğu için katlederdi…

“öyleyse –“

“efendim batı tarafından bir kişi yaklaşıyor: beyaz bayraklı”

“ordu gönderilmemişti?”

“beyaz bayraklı bir kişi var efendim ve onun gerisinde de üç kişi daha var” Phareed şaşırmıştı ama ne olduğunu merak ettiği için ‘beyaz bayraklı’yı almaya karar vermişti: sonuç olarak dört kişi dört yüz elli bin kişilik bir orduya karşı koyamazdı bunların niyeti daha başka olmalıydı.

“gönderin bakalım neyin nesiymiş…” general de beyaz bayraklı birisini göndererek gizemli misafirinin ‘güvenilir şartlar altında’ ağırlanacağını göstermişti…

Kısa bir bekleyişin ardından, karşısında gayet güzel bir kadını gören Phareed daha da şaşırmıştı hatta ağzı açık kalmıştı. Erkekliğinin sertleştiğini hissederken, bir ordunun içerisine tek başına girebilecek kadar kendine güvenen bu kadına karşı başlayan saygı dolayısıyla kadının konuşmasına kendisini vermeyi güç de olsa başarabilmişti,

“Saygı değer General, ben Prens Üykül’ün sözcüsü Kedil –general afallayıp kalmıştı zira dünya üzerindeki herkes Üykül’ün bir sünepe olduğunu bilirdi ama Nira ordusunun güzergahına çıkmaya cesaret etmişti: kimse bilmese de bu seferin tek sebebi Üykül’ün esir alınmasıydı ve şans alenen ayağına gelmişti- kendisinden size haberler vermek için buradayım”

“oooo demek Prens –gayet alaylı bir ifade ile söylemişti- Üykül haa, ne istiyormuş babasına karşı ayaklanma başlatmak için Nira imparatoru Yüce Darius’un desteğini mi?”

“hayır saygı değer general mesaj şu:

Ülkenize geri dönmemiz halinde başınıza geleceklerden sorumlu tutulmayacağımı bilmenizi isterim,

ejderha günceleriWhere stories live. Discover now