2. Bölüm (Evlilik)

Start from the beginning
                                    

"Alın Zehra'yı gidiyoruz." Ayağını genç adamın karnından çekerek oğullarına gereken emri verdi.

"Baba üzerinde... Üzerinde..." Murat cümlesine devam edemez hale gelmişti. Yutkunarak devam etmeye çalıştı ama yapamamıştı. Boğazındaki yumru onu dahada güçsüz kılıyordu.

"Ne var, kıza birşey mi yapmış yoksa?" Aklına gelen kirli düşünceyle yüzünü genç adama çevirdi öfkeli bir şekilde.

"Üzerinde kan var!" Bir diğer abisi Ömer, Murat'ın tamamlayamadığı cümleyi kolaylıkla tamamlayabilmişti. İçlerinden yalnızca Murat, Zehra'yı çok seviyor ve onu koruyordu. Tabii bu evlilikten koruyamasada Zehra onun için çok değerliydi ve ailenin tek kızıydı. Böyle bir şekilde evlendirilmesi canını acıtsada babasına karşı gelemiyordu maalesef.

Haşim Ağa, son söylenen sözleri duyunca doğru duyup duymadığını algılamaya çalıştı önce. Zehra'nın üzerinde kan varsa bu demek oluyor ki... diye düşündü öfkeyle. Namusu kirlenmişti ve artık Zehra için her şey bitmişti. Öfkeden deliye dönerek genç adama sert bir şekilde tekmeler atmaya başladı. "Sen ne şerefsiz bir adamsın kızımı nasıl kirletirsin!"

Yerinde bile doğrulamayan genç adam "Ben bir şey yapmadım. Onu avluda görünce sadece içeriye aldım. Geldiğinde zaten o haldeydi." diyebildi sadece.

Duydukları karşısında iftiraya maruz kalmıştı ve suçu olmadığı halde olan yine ona olmuştu. Bir kez daha anladı, her gelene yardım edilmemesi gerektiğini. Annesini neden dinlemişti ki ama bilmiyordu hayatın ona mutluluk getirip te annesine hak vereceğini. O zaman anlayacaktı her şeyi, o zaman hak verecekti annesine. Şimdi ise bu korkunç iftirada kendini nasıl masum çıkarabileceğini düşünüyordu. Hayatı darmadağın olmuştu. Okumaya geldiği şehir şu an ona bir zindandan farksız gelmemişti. Ne umutları vardı halbuki. Beş yıl... Beş yıl daha bu şehir onu barındıramaz mıydı?

"Sonra da faydalanmak mı istedin?"

Duyduğu soru karşısında bir kez daha iftiranın ne denli kötü bir şey olduğunu anladı. Sadece suçu sana atarlar ve sen kanıtlayamadığın sürece cezasını çekersin. "Hayır! Yemin ederim ki hayır! Ben ona dokunmadım bile, gelirken zaten üzerinde kan vardı." Masumluğunu kanıtlayamasa da kendini savunacaktı.

Haşim Ağa, genç adamı duymamışçasına oğullarına döndü. "Zehra'yı getirin!"dedi sesini olabildiğince yükselterek.

Oğullarından iki kişi içeriye girip Zehra'yı iki kolundan tutup yerde sürükleyerek getirdiler. Zehra hâlâ tam ayılmamıştı. Nerde olduğunu ve kimin onu buraya getirdiğini anlayamıyordu. Olayı anlamak istercesine başını yukarı kaldırdı ve karşısında öfkeyle kendisine bakan babasını görünce gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Beynine giden ani oksijenle kendisine geldiğini ve nasıl bu duruma düştüğünü hatırladığında kaçmayı denedi ama yapamadı. Kollarında ağabeylerinin olduğunu fark edince yapacak hiçbir şeyi yoktu.

"Baba lütfen evlendirme beni! Lütfen!" Kaçma şansının olmadığını anlayınca yalvarmaya başlamıştı.

"Artık ne desen fayda etmez!." Zehra sesin geldiği yöne doğru bakınca dedesi yaşındaki adamı fark etti. Bazen arkadaşları, bu yaştaki erkekler ikinci bir evliliğe düşkün oluyorlar derlerdi de inanmazdı. Şu an bu teorinin gerçek olduğu kanaatine vardı. Evleneceği adama tiksinerek baktı. Çünkü o adama ancak tiksintiyle bakmak yakışırdı.

"Sen misin evleneceğim adam? Yaşından başından utan! Ben senin torunun yaşındayım!" Zehra yaşlı adama tekrardan tiksintiyle baktı.

Yaşlı adam ise hiç istifini bozmadan konuşmasına devam etti küçümseyici bir ses tonuyla. "Gelenek ve kültürlerimize karşı çıktın! Üstelikte kirlendin! Artık istesende almam seni!" Sonra da Haşim Ağa'ya dönüp "Kızını istemem artık, namussuz kızlarla işim olmaz benim. Kendine yeni bir damat bul." dedi ve genç adamın evine bir daha ayak basmamak üzere çıkıp gitti.

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now