30.BÖLÜM (FİNAL)

2.4K 189 376
                                    


-

Bileğindeki demir kelepçeler, içini ürpertti adamın. Elbette yakalanacağını biliyordu fakat tuzağa düşeceği aklının ucundan bile geçmemişti. Alyssa'yı fazla hafife almanın bedelini ödüyordu. İçinin karardığını hissetti, son bu muydu? Katil müebbet yer ve hikaye biter miydi? Hiç zannetmiyordu. Alyssa'nın yeteri kadar kanıtı olsaydı tuzağa düşürmek yerine kendisini direkt tutuklardı. 

Bu, bir yemdi. Adam bunu çok iyi biliyordu. Polis arabasının hafif sallantısıyla beraber ilerlerken düşünmeye epey fırsatı olmuştu. Ön koltuktaki Alyssa arkasını döndü. "Sen olduğunu biliyorum." dedi Alyssa. "Renklerin Katili, bitti oyunun. Buraya kadardı, anlıyor musun?"

"Ben renklerin katili değilim." dedi Cyrus. "Elinde buna dair hiçbir kanıt yok." 

"Sorguda görüşeceğiz." dedi Alyssa. Ardından önüne döndü. Başını yere eğdi Cyrus, elindeki kelepçeleri inceledi dikkatle. Ve içinden, şimdiye kadar varlığından şüphe duyduğu Tanrı'sına dua etti. Alyssa'nın elinde yeteri kadar kanıt olmaması için...

Polis arabasında olan tek kişi Cyrus değildi. Hemen arkadaki polis arabasında da Alderia vardı. Sinirle titriyordu, sinirlendiğinde tırnaklarını yerdi fakat onu bile yapamıyordu; bileğindeki kelepçeler ona engel oluyordu. Dudağını öyle sert ısırdı ki kanamaya başladı. Alderia, acı hissetmeye başlıyordu. Normal insanlar kadar yoğun olmasa da bir şekilde bir şeyler hissediyordu. 

CIPA hastalığının bir numaralı kuralı, fiziksel acıyı hissetmek için duygusal acı hissetmeyi başarabilmekti. Yıllarca duygusuz birisi olan Alderia, yavaş yavaş duygusal acıyı hissetmeye başlamıştı iliklerinde. Hayatında güvendiği tek insan, sığınabileceği tek kişi olan ablası onu tuzağa düşürmüştü. Oysa ona renklerin katilinin kim olduğunu söyleyecekti.

"Sonunda tanıştık, Alderia." Ses ön koltuktan geldi, adam arkasını dönüp Alderia'ya baktı. "Ben Owen. Ablan seni yıllarca ararken onu destekledim, keşke desteklemeseydim." Alderia bu söz üzerine daha çok titremeye başladı. Boğazından tiz bir çığlık koptu, bu çığlık sinir krizine dönüştü. Ayakları da bağlanmıştı, bu nedenle kendini öne doğru itti. Owen kadının kafasına vurdu ve geriye savrulmasını sağladı. "Bu agresiflik... Belki de renklerin katili sensindir, ne dersin?"

"Kes sesini." dedi Alderia. "Hiçbir şey bildiğin yok senin. Ne sen ne ablam. Polis olduğunuz için utanmalısınız."

"Sorguda görüşeceğiz..." dedi Owen.

Tüm bunlar olurken, Keaton da tıpkı diğerleri gibi polis arabasının içindeydi. Diğerlerinden haberi yoktu. Diğerleri de Keaton'un yerini bilmiyordu, hatta annesini ve ağabeyini bile... Koda'nın başında kimlerin olduğunu bilmiyordu. Çektiği acıları bilmiyorlardı... Onlardan epey uzaklaşmıştı. Koda'yı bitirdiğini onlara ne zaman söyleyecekti?

"Anneni öldürdün." Ses ön koltuktan geldi. "Kaç yıl yiyeceğini tahmin ediyorsun?"

"Öldürmedim." dedi Keaton. "O kendini öldürdü. Göreceksiniz. Size kanıtlayacağım bunu!" 

"Sorguda görüşeceğiz..." dedi adam. "Ya da mahkeme mi demeliydim?"

-

Polisler, üçünü de merkeze getirdiğinde üçünün de yüzünde aynı mutsuz ifade vardı. Önce Cyrus indi arabadan, sonra Alderia... O sırada tam karşıda yeni yanaşmış olan bir polis arabası daha geldi. Cyrus, arabaya baktı; birkaç saniye içinden inen Keaton'u gördü. Gözleri kocaman açıldı, Keaton'u o günden beri görmemişti. Ne suç işlemiş neden tutuklanmış olabilirdi?

Renklerin KatiliWhere stories live. Discover now