6.BÖLÜM: CİNAYET

2.5K 205 130
                                    

-

Binlerce kelimenin kaybolduğu zihninde bir şarkı vardı. Sözlerini bilmiyordu, adını veya kimin söylediğini bilmiyordu. Melodisini biliyordu yalnızca. 

Kurallara uymadığı için atıldığı bodrumda sessizce otururken yanında yalnızca bu şarkı vardı. Defalarca kez mırıldandı, unutma korkusuyla dolup taşarak yineledi. Sözlerini hatırlamaya çalıştı fakat başaramıyordu. 

Sessizlikten korkuyordu. Kaçırıldığından beri edindiği fobiler giderek artıyordu: uzun saçlı adam, karanlık, kendisini kaçıran kişiler ve sessizlik. Sessiz kalmamak için başka şarkılar mırıldandı; hepsini harmanladı ve ortaya karmakarışık bir şey çıktı. Kimse onu oradan çıkarmaya gelmiyordu. Hatta, kimse onu kontrole bile gelmiyordu. 

Karanlıktı fakat küçük bodrumda eşyaların olduğunu biliyordu. Gözleri karanlığa alıştığından bazı nesneleri seçebiliyordu. Küçük bir tabure vardı, sağ tarafta ise büyük bir çuval. Çuvala sırtını dayadığı için içinin dolu olduğunu hissedebiliyordu.

Taburenin üzerine çıktı ve çuvala dokundu. Oldukça sert bir çuvaldı, ağzı kapatılmıştı. Elini çuvalın ağzına götürdü ve zorlasa da açmayı becerdi. Çuvalın içinde kumlar vardı. Neden kumların olduğunu bilmiyordu ancak kum vardı, hem de çok fazla kum...

Kendisine bir oyun yaratmalıydı. Çuvalın içine girmek ve saklanmak istiyordu. Böylece belki de ortadan kaybolduğunu düşünüp onu aramaya çıkarlardı. 

Planını uygulamak için çuvalın içindeki kumu avcuna doldurup yere attı. Bunu defalarca kez tekrarladı, minik elleri bitap düşmek üzereydi. Ancak en sonunda kendisine göre bir yer yarattı.

Her zaman minik bir çocuk olmuştu; ne çok uzun boyluydu, ne de kiloluydu. Yaşıtlarına göre zayıf kalıyordu. Bu nedenle kolayca tırmanıp çuvala girebildi. Beklemeye başladı, şafak sökmek üzereydi. Birisi onu gece boyu karanlığa terk etmişti fakat gelecekti. Birisi gelecek, Cyrus Redd'in çıkmasını sağlayacaktı.

Bir saat geçti, bir buçuk... İkinci saatin sonlarında Cyrus uyuyakaldı. Üç saat oldu, dördüncü saate varmak üzereydi. Birden ayak sesleri duyuldu. Gözlerini açtı küçük çocuk, dikkatli olmalıydı. Ama nasıl? Nasıl kurtarabilirdi kendini?

Aniden aklına bir fikir geldi. Eğer ağır çuvalı adamın üstüne atarsa onu engelleyebilirdi, böylece kaçardı. Bu belki de şuana kadar aldığı en mantıklı karardı. 

Adam, anahtarı kilitte çevirdi ve içeri girdi. Sabah olduğu için odayı rahatlıkla görebiliyordu. Çocuk odada yoktu, yere saçılan kumlar vardı. "Neredesin?" dedi sert bir ses tonuyla. Bu sesi tanımıyordu Cyrus, kendisini dövenlerden birisi değildi. "Çık ortaya, komik değil." 

Çuvala doğru yürüdüğü anda hamlesini yaptı Cyrus. Kendini ileri attı, kuvvete dayanamayan çuval, adamın üstüne düştü. Cyrus ile beraber neredeyse çuvalın yarısındaki kumlar dışarı çıktı. Kumlar, Cyrus'ın bacaklarını kaplamıştı. Elleriyle bacaklarındaki kumları temizlemeye çalıştı. 

Çok gürültü çıktığının farkındaydı, fark edilmeden bir an önce gitmesi gerekiyordu. Ancak bacaklarındaki kumlar adeta kendisini yere sabitlemişti. 

Ayak sesleri duydu, "Ne oluyor orada?" sesi ayak seslerine karıştı. Bacaklarındaki kumlardan kurtuldu, koşmaya hazırlandı. Ancak henüz kapıdan çıkaramadan geriledi. 

Oradaydı. Uzun saçlı adam, karşısındaydı. Bir kez daha planı başarısız oldu. 

Adamın yüzünde hem kızgınlık, hem de korku vardı. Neden korkuyordu? Küçük bir çocuk, ona ne yapabilirdi ki? "Ne yaptın sen?" Adamın ağzından çıkan kelimeler, çocuğu ürküttü. O hiçbir şey yapmamıştı. 

Renklerin KatiliWo Geschichten leben. Entdecke jetzt