4.BÖLÜM: İTAAT

3.4K 261 222
                                    

Küçük çocuk, güçsüzlüğünü  gizlemeye her ne kadar çalışsa da beceremiyordu. Omuzları titriyor, tüm vücudu baştan aşağı sarsılıyordu.

Ne kadar duygu varsa yaşıyordu. Adrenalin, korku, endişe, nefret ve üzüntü. Vücudu bunca duyguyu kaldıramaya çalışmanın etkisiyle cebelleşiyordu.

Soğuktan donmuş parmaklarını yumruk haline getirdi. Onları ısıtamıyordu. Kulakları, yanakları ve en çokta parmakları üşüyordu Ocak soğuğunda. Sığınabileceği bir liman yoktu. Gidebileceği bir ev, içebileceği sıcak bir çorba yoktu.

Kimsesizdi.

Kimsesiz olduğunu ilk bez bu kadar yoğun hissetmişti. Çenesi soğuktan titriyor, alt ve üst dişleri birbirine vuruyordu. Yıpranmış saçları başını korumaya yetmiyordu. Birkaç gün önce çöpten bulduğu şapkası ise çoktan ondan alınmıştı.

Oysa ki mavi şapkaya tekrar kavuşmak için neler neler yapardı! Cebinde kalmış son ekmek kırıntısını bile vermeye razıydı.

Bulunduğu yere sindi. Dizlerini karnına çekti, başını kapattı ve sessizce ağladı. Elinden geleni yapıyordu sesinin duyulmaması için. Fakat başaramadı.

Hıçkırığı boğazından kaçar kaçmaz çaprazında duran iki adam kendisine doğru baktı. İzlediği çizgi filmlerdeki kötü karakterlerden çok daha korkunç gözüküyorlardı.

Uzun boyları, kendisinin en az üç katı olan kiloları, kirli sakalları ve pis saçlarıyla kesinlikle korkunç görünüyorlardı.

"Sen yine mi ağlıyorsun?" Kendisine doğru hışımla gelen adamı görmemek için gözlerini kapattı. Birkaç saniye sonra adamın elini boğazında hissetti ve ayakları yerden kesildi.

"Adın ne senin?"

İlk başta korksa da cevap verdi güçlükle. "Cyrus."

"Güzel, Cyrus. Biz ne istersek yapacağına söz vermiştin, değil mi?"

Başını salladı. Adam, çocuğu duvardan indirip yere düşmesini sağladı. Ardından karın boşluğuna sert bir tekme attı.

Acıyla inleyen çocuk, hıçkırmamak için dudağını ısırdı ancak elinde değildi. Hıçkırıkları boğazından çıkıyordu.

"Ben sana ne diyorum piç kurusu!" Üzerindeki ince tişörtün üzerinden alındığını hissetti. Muhtemelen yırtıp almıştı, kendisini soğuktan korumaya yarayan tek kıyafet gitti.

"Ağlamak yok! İtaat edeceksin! İtaat et!" Çocuğa vurmayı bıraktığında çocuk ayağa kalktı.

"Diz çök!" Direnmeye gücü olmayan çocuk, diz çöktü.

Ancak ağzından adamı kızdıracak kelimeler döküldü. "İtaat etmeyeceğim!"

Adam, sert bir tekme geçirdi.

Yerinden sıçrayarak uyandı Cyrus. Kan ter içindeydi,haftada en az üç kez gördüğü rüyayı görmüştü.

"İtaat etmeyeceğim," diye yineledi. "Asla itaat etmeyeceğim." 

Adamın titreyen bedeni geceyle buluştu. Kucakladı gece onu; ışıkların açık olmamasını seviyordu. Işıklar açıkken bir şeyler yapmak zorundaydı ancak kapalıyken istediği kişi oluyordu.

Çünkü ağlarken, eğer ışıklar kapalıysa ağladığın görülmezdi.

Dimdik duran, karşısına çıkan her zorluğa karşı ayakta durabilen Cyrus, bu rüyayı gördükten sonra engel olamıyordu gözyaşlarına. Özgürlüğüne koşan esirler gibiydi yaşlar, mavi gözlerden ardı ardına döküldü. Bir hıçkırık koptu boğazından, aslında çığlık atmayı daha çok isterdi. 

Renklerin KatiliWhere stories live. Discover now