29.BÖLÜM: KORKU

1.2K 125 220
                                    

-

Alderia Lissandra'nın, bıçağı Olivia'ya saplamasının üzerinden on iki dakika geçmişti. Olivia'nın yan komşusu bağırış seslerini, ardından kapının çarpıldığını duymuştu. Cyrus ve Alderia'nın Olivia'nın kapısının önünde yaptıkları tartışmayı da net bir şekilde işitmişti. Daha sonrasında bir kadın eve tekrar girmişti ve yedi dakika boyunca içeride kalmıştı.

Merak içindeydi kadın. Olivia'yı severdi, kendisi başarılı bir avukattı. Zaman zaman ondan yardım istediği olurdu, komşuluk ilişkileri güçlü sayılırdı. Gidip kontrol etmeli miydi? Son zamanlarda kadın normal değildi, bunu çok iyi biliyordu. Onun yanında olması gerektiğini düşündü. Ara sıra onunla dertleşirdi; Cyrus Redd adında bir doktorla sevgili olduğunu biliyordu. 

Başarılı avukatın başarılı doktor sevgilisi, diye düşündü. Keşke benim de böyle normal bir hayatım olsaydı diye geçirdi içinden. Tam düşüncelere dalmak üzereydi ki Olivia'nın yanına uğraması gerektiğini hatırladı. Dışarı çıkıp kapısını çaldı, açan olmadı. Defalarca kez çaldı. Delikten izlemişti, dışarı çıkan kişi siyah saçlıydı. Olivia hala içerideydi. 

Endişelenmeye başladı, evine tekrar dönüp Olivia'nın kendisine emanet ettiği yedek anahtarı kavrayarak kapıyı açtı. Gördüğü manzaraya hazır değildi; hatta böyle bir şey düşünmemişti bile...

Olivia yerde yatıyordu. Kanlar içindeydi, gözleri kapanmıştı. Karnından akan kan yerdeki betona bulaşmıştı. "Olivia!" diye haykırdı, kadının yanına gitti ve nabzını kontrol etti. 

Atmıyordu.

Korkuyla titredi kadın. Nefes alamadı, hatta nefesi nasıl alacağını bile unutmuş olabilirdi. Elleri titriyor, gözyaşları gözlerine hücum ediyordu. Hayır, hayır, hayır... Sayıklamaları, hıçkırıklarına karıştı. "Ölmemiş ol." 

Genç ve güzel bir kadındı Olivia. Fakat şimdi yerde yatan kız güzel değildi. Ceset sayılırdı artık; işte bu onun canını yakıyordu. "Bu doğru değil. Bir yanlış yapmış olmalıyım." Nabzı nereden ölçtüğünü düşündü. Bileğinden ölçtüğüne emindi fakat doğru kısmından mı ölçmüştü?

Gözlerindeki yaşları temizledi ve tekrar denedi. Baş parmağının altında hissettiği baskı, kadının kalbinde çarpıntı yarattı; derin bir iç çekti. Ölmemişti. Nabzı yanlış yerden ölçtüğü için öyle zannetmişti. "Şükürler olsun!" dedi ve cebindeki telefonunu çıkarıp 911'i aradı. 

Kadının elini tuttu, küçük parmakları kavradı. "Olivia, benimle kal." diye fısıldadı. Eğer Cyrus'ın numarasını biliyor olsaydı onu arayıp haber verirdi. Ne yazık ki bilmiyordu. 

Ambulans dokuz dakika içinde geldi. Hastane oraya çok uzak olmadığı için gelmeleri çabuk olmuştu. Sedye, ikinci kata çıkarıldı ve Olivia dikkatle sedyeye yerleştirildi. Gözleri yaşlı olan Jennifer, yerdeki kan birikintisine baktı. "Siyah saçlı bir kadındı!" dedi sağlık görevlilerine. "Bunu o yaptı!"

"İfade vermeniz gereken kişi biz değiliz." dedi sağlık görevlisi, ardından özenle aşağı indirip ambulansa bindiler. Jennifer de onlarla beraber bindi ve hastane yolunu tuttu. Yol boyunca kadının ellerini bir an olsun bırakmadı. 

Kim, neden onu yaralamak isterdi ki? Bu canilikti. Bunu yapan kişinin cezasını çekmesini istiyordu. Hastaneye ulaştıklarında, bir an bile sedyenin başından ayrılmadı. Görevliler ve doktorlarla beraber ameliyathaneye kadar ilerledi. Ardından bekleme koltuğuna oturdu; tekrar ağlamaya başladı.

Kaç saat beklediği hakkında hiçbir fikri yoktu. En sonunda doktorlar ameliyathaneden çıkmaya başladılar. Birisinin karşısına çıktı ve kadının nasıl olduğunu sordu.

Renklerin KatiliWhere stories live. Discover now