Pembe Mezarlık..Bölüm 22

Start from the beginning
                                    

Hayat denen bu kasırgada yaralı bir kış gibi çırpınıyor ama asla özgür olamıyordum. Çünkü ben içine hapsolmuş bu kafesi kendi ellerimle kurmuştum.

"Kendin gitmek istediğine emin misin?" Diye sordu Emir. Emin olurca başımı salladım ve evden çıktım. Emir anahtarlarını bana hiç düşünmeden vermişti. Şoförlüğüm konusunda endişeliydi ama yavaş süreceğime söz vermiştim. Telefonun navigasyonunu açıp gideceğim yeri belirledim ve gaza bastım.

Üç gün olmuştu. Annem alkolden zehirlenmiş ve ölüsünü dışarıya yayılan koku sayesinde bulmuşlardı. Yani annem yine giderayak kokusunu bırakmıştı. Emir anlatıyordu ama algılarım o kadar kapalıydı ki onu tam olarak anlamıyordum. Mesela bunları nasıl öğrenmişti? Bilmiyordum. Beni oradan alelacele çıkarmış ve arkasına bile bakmadan eve götürmüştü. Sorgulamadım. Çünkü zaten orada durmak istemiyordum.

Arabayı yavaşça toprak yolda durdurdum. İnmek için biraz zaman tanıdım kendime. Bu yüzleşme kolay olmayacaktı. Arabadan indim ve ayakkabılarımı elime alarak yürümeye başladım kimsesizler mezarlığında. Yutkunamıyordum. Eğer yutkunursam boğazımda ki düğümün çözülüp beni hıçkırıklara boğmasından korkuyordum. Ölümün soğuk nefesi arasında kırk ikinci mezarlığı ararken acele etmedim. Elimde ki ayakkabıları geri de bırakıp yürümeye devam ettim. Ayağıma takılan taşları, toprakla kirlenen ayaklarımı umursamadan sadece yürüdüm. Belki olurda toprağa karışırsam kolay olsun diye üzerimde ki ceketi de arkamda bıraktım.

Gecenin karanlığı arasında bir umut ararmışçısına, her rüzgar tenime çarpıyormuş ve ruhumdan bir şeyler eksiltiyormuşçasına yürüdüm ve sonunda onu buldum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gecenin karanlığı arasında bir umut ararmışçısına, her rüzgar tenime çarpıyormuş ve ruhumdan bir şeyler eksiltiyormuşçasına yürüdüm ve sonunda onu buldum.

"Buradasın." Dedim sanki beni duyabilirmiş gibi. "Buradasın anne!" Diye inledim ve yanında ki toprağa çöktüm. O anda toprağın beni içine çekmesini ve yok olmayı öyle çok istedim ki, bu istekle titredim.

"Ben geldim. Memnun olmadığını biliyorum ama saçlarımı bile kestim." Sokak lambası ışığında gölgem mezarın üzerini örtüyordu. "Bir kere beni sevmeni istedim. Bir kere saçlarımı okşamanı." Sonra dudaklarımı güçlükle sabit tutmaya çalıştım. Neredeyse gülecektim. "Doğru ya sen saçlarımı sevmezdin." Kuruyan boğazımda ki düğümlerin sayısı gittikçe artıyordu. Bir urgana dönüşüp beni boğmasından korktum.

Annemin bana neden sahip olmak istediğini biliyordum. Hiç buna gerçekten inanmaya cesaret edemiyordum ama gün gibi ortadaydı. Etrafa gösterdiği o mükemmel eş olayının bir çocukla mühürlenmesini istemişti.  İşte o zaman tam anlamıyla mükemmel bir aile olabilecekti. Yaptığı her şey yapmacık ve avamdı. Hiçbiri üzerinde durmuyor hepsi bir emanet gibi bir bir geri alınıyordu. Hiç istediği gibi bir kız olamadım. Hep başına buyruk, asi bir kız oldum. Birde hastalığım ortaya çıkınca annem için tamamen hayal kırıklığıydım.

Yaramızda Kalsın ♣️Where stories live. Discover now