38. bölüm FİNAL

4.9K 221 12
                                    

FINAL

 Going to hell. 


Taemin elindeki kahve fincanını masaya bırakınca yumuşak saçlı ve güzel gözlü kız ona baktı.

‘’Finallerin nasıl geçti?’’diye sordu sevgilisine yumuşak bir sesle. 

‘’Hepsinden geçer not aldım,’’dedi Taemin gülümseyerek, yavaşça masaya oturdu. 

‘’Hım… Gayet iyi gidiyorsun.’’ Rin gülümsedikten sonra kahve fincanına uzandı ve kahveden büyük yudum aldı, ‘’Sormak istediğim bir şey vardı.’’

‘’Sorabilirsin Rin,’’diye cevapladı Taemin, fincanı bıraktıktan sonra kıza gülümsedi.

‘’Kardeşin…’’dedi Rin, ‘’O… Eşcinsel mi?’’

Uzun saçlı çocuğun yüz ifadesi birden sertleşti. Bu soru da neydi böyle?

‘’Luhan için onun sevgilisi demiştim, değil mi?’’diye mırıldandı.

‘’Oh…’’ Rin derin bir nefes aldı.

‘’Eşcinsel olup olmaması umrumda değil, sonuçta kardeşim mutlu ve bu beni de mutlu ediyor.’’ Taemin büyük bir içtenlikle konuşmuştu. Rin de yavaşça gülümsedi.

‘’Neden sordun ki?’’diye mırıldandı Taemin gülümseyerek, ifadesi birdenbire silinmişti.

‘’Sadece merak ettim ve… Diğer merak ettiğim şey de şu, neden birden onu savunmaya aldın?’’

Taemin ona garip garip baktı, ‘’Çünkü o kardeşim?’’diye mırıldandı.

Kız kıkırdadı,‘’Tatlım, kardeşin olduğunu biliyorum ama… Bana insanları umursamadığını, onların yaptıklarının umrunda olmadığını söylemiştin.’’ 

Taemin birden durdu. Bu onu şaşırtmıştı. ‘’Bunu… Nerden hatırlıyorsun?’’
‘’Hım… Hafızam iyidir.’’ Rin yavaşça gülümsedi.

‘’Tamam,’’dedi Taemin sırıtarak, ‘’Dediğim şeyi unut. Bak, kardeşim ve onun mutluluğu benim için önemli.’’

‘’Değiştin mi?’’ Rin güldü.

‘’Davranışlarımı gözden geçirmeye karar verdim. Böylece… İnsanlarla daha da iyi anlaşabilirim, değil mi?’’

‘’Çok anlayışlısın.’’ Rin ona yaklaştı ve kollarını ona doladı, ‘’Bu yüzden seni seviyorum Taemin.’’ 

Taemin yavaşça gülümsedi, ‘’Ben de seni.’’ Ve kızın pembe dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.

***
Kyungsoo arabayı sürmeye devam ederken Sehun yanında oturuyordu ve gözlerini gökyüzüne dikmişti. Bugün hava oldukça güzel görünüyordu, ne sıcaktı, ne de soğuk. 

‘’Ne o?’’diye sordu kalp şeklindeki dudakları olan çocuk, ‘’Sıkılmış görünüyorsun.’’

Sehun gülümsemeye çalıştı, ‘’Aslında mutluyum çünkü… Şuan yanımda sen varsın.’’ Bu Kyungsoo’yu da gülümsetmişti. ‘’Ama sonra… Luhan’ın söyledikleri aklıma geliyor ve çıldıracak duruma geliyorum.’’ 

Kyungsoo’nun gülümsemesi birden söndü, ‘’Um… Luhan ne dese haklı Sehun, bence o yüzden çeneni kapamalısın tatlım.’’ 

‘’Çok sağol ya, bayağı yardımcı oldun.’’ Sehun kıkırdadı, Kyungsoo da gülmüştü. ‘’…’’

‘’…’’

‘’Kendimi affettirmek istiyorum Kyungsoo.’’

‘’…’’

‘’…’’

‘’Luhan, seni affetmek istemediğini üstüne basa basa söyledi. Bu yüzden… Yapabileceğimiz bir şey yok.’’

‘’Hayır, Kyungsoo, anlamıyorsun.’’ Sehun yavaşça kafasını eğdi, ‘’Bunu sen istediğin için yapmak istemiyorum. Kendim yapmak istediğim için yapmak istiyorum.’’ 

Bunu duymak Kyungsoo’yu şaşırttı. Sehun iyi yöne gidiyordu.

‘’… Ne yapacaksın? Gidip yalvaracak mısın ki Luhan bunu da kabul etmeyeceğini söyledi.’’

‘’Bilmiyorum.’’ Sehun çaresizce mırıldandı.

‘’…’’

‘’İyi biri olacağım. Artık… Kötü olmayacağım.’’ 

‘’Tamam, ben buna inanıyorum. Peki… Luhan? Sehun, Luhan… Senin sandığın eski Luhan değil belli ki.’’ 

‘’…’’

‘’Sen onun bu okulda olduğundan beri sergilediği davranışları da bilmiyorsun. Bizim bildiğimiz Luhan, serttir. Ciddidir. Ve yeri geldiğinde laf sokmaktan hiç çekinmez.’’ 

‘’?!’’ Sehun bu sözcükleri duyunca şaşırmıştı.

‘’Sen nasıl tanıyorsun onu peki?’’

‘’Hım,’’ Sehun şöyle bir düşündü, ‘’Yardıma muhtaç, zavallı, ezik ve…’’

‘’Tamam, tamam, sus,’’dedi Kyungsoo sinirlenerek, ‘’Bu kadar yeter.’’ Böyle sözcükleri duymak onu öfkelendirmişti.

‘’…’’

‘’Luhan, yaklaşık 2-3 ay öncesine kadar… Çok sertti. Ancak… Daha sonra okula Kai geldi ve Luhan’la tanıştı. Luhan soğuktu, ona yüz vermiyordu ve bu Kai’nin sinirini gerçekten çok bozmuştu. Onunla yakınlaşmaya karar verdi. Luhan başlardaki gibi pek pas vermese de, daha sonradan Kai’nin çok iyi yürekli biri olduğunu anladı ve ona güvendi. Ancak daha sonra… Luhan birine aşık oldu ve aşık olduğu kişi Kai’nin de tanıdığı biriydi… Galiba.’’ Kyungsoo’nun gözleri daha da derine baktı, ‘’Ne olduysa, orda oldu ve Luhan aslında diğer kişiye değil de, Kai’ye aşk duyduğunu anladı. Çünkü onu asıl seven kişi oydu, ona değer veren ve onunla ilgilenen de oydu. Ve, Luhan değişti. Kalbindeki buzlar eridi. Çok iyiydi, mutluydu. Ta ki…’’ Kyungsoo kırmızı ışıktan yararlandı ve kafasını çevirip Sehun’a baktı, ‘’… Sen gelene kadar.’’

Sehun onu büyük bir şaşkınlıkla dinledi. Yavaşça yutkundu ve sevgilisinin arabayı sürmesini izlemeye başladı.

‘’Şuana dek olan biteni sen nereden biliyorsun K-Kyungsoo?’’

Kyungsoo dudağını yavaşça yaladı. ‘’Dikkat ettim. Ve o ikisini izledim.’’

‘’…’’

‘’İkisi çok mutlu Sehun, bu mutluluğu bozmaya gerçekten hakkın yoktu.’’

‘’…’’

‘’…’’

‘’Kai’den hoşlandığını sanıyordum.’’

‘’Evet, hoşlanıyorDUM. Artık arkadaşım gibi görüyorum onu, hatta Kris’ten sonra bana en yakın olan kişi de diyebiliriz.’’

‘’Peki ben?’’ Sehun hayal kırıklığıyla sordu. Kyungsoo arabayı park ederken gülümsedi,

‘’Sen Kris’ten önce geliyorsun.’’ Sehun kıkırdadı ve utarak kafasını eğdi, Kyungsoo anahtarı yavaşça yerinde çıkardıktan sonra ona yaklaştı ve yanağına bir öpücük kondurdu. ‘’Seni seviyorum Sehun,’’diye fısıldadı ona. 

Sehun daha da kızardı, ‘’Ben de seni seviyorum.’’ Elini yavaşça kaldırdı ve onun yanağını okşadı. Sonra biraz daha yaklaştı ve kalp biçimindeki dudakları öptü. Kyungsoo’nun öpüşürken sırıttığını hissedebiliyordu.

‘’Çok tatlısın,’’dedi büyük gözleri olan, ‘’Ve sana yardım edeceğim.’’ Kollarını yavaşça kaldırıp ona sarılırken, Sehun da mutlulukla gülümsüyordu.

***

Kai yolda yürürken Luhan’ın sıcak elini tutuyordu ve bu gerçekten çok iyi hissettiriyordu. Tenlerinin temas etmesi bile ona onu tavana zıplatacak kadar mutluluk veriyordu. Bu minik bebek yüzlü çocuğun onun üstündeki etkisi gerçekten muhteşemdi.

Koridor boyunca Luhan’ı izledi, hırsla yürüyüşünü, uçuşan saçlarını ve parıldayan gözlerini. 

Ona bakmaktan az kalsın boynu tutulacaktı ama onun için her şey değerdi.

‘’Nereye gidiyoruz?’’diye sordu yumuşak bir ses tonuyla.

Luhan’ın sinirli olduğu her halinden belliydi, ‘’Küçük bir işi halletmemiz gerek çünkü artık gerçekten çok sıkıldım Kai.’’

‘’Um, pekala.’’ Kai yürümeye devam etti. Hızlı hızlı yürümeye başladılar.

Sevgilisi öfkeliyken çok tatlıydı. Bu onu daha da gülümsetti. ‘’Luhaaan, biraz yavaşla.’’

‘’Kai, gerçekten çok bunaldım.’’ Luhan durdu.

‘’Ne işi bu?’’

‘’Tahminleri alayım.’’ Sarışın çocuk bıkkınca sesiyle söyledi.

‘’Hım…’’ 

‘’Evet?’’

‘’Sehun?’’

‘’Doğru tahmin. Şimdi gidiyoruz, ben affettiğimi söylüyorum ve tekrardan gidiyoruz. Bu kadar.’’

‘’Tamam da, neden bu kadar acele ediyorsun?’’ Kai gülümseyerek sordu.

‘’Çünkü sıkıldım Kai. Korkmadığımı göstermek istiyorum. ‘’

‘’…’’ Kai tekrardan gülümsedi. ‘’Pekala.’’ 

‘’Um, onu bulmamız gerek sanırım. ‘’ Luhan parmağını dudağına koydu, ‘’Ya da bir dakika, ben niye onu buluyorum, o beni bulsun, zaten bana yaptıkları yeter de artar bile.’’ Sarışın çocuk tekrardan sinirlenmişti ve kendini zor tutuyordu.

O sırada kapı açılma sesi duyuldu ve ikisi de kafasını çevirdi. Birden girişteki Sehun ve Kyungsoo’yu gördüler. Luhan duraksadı, o an gelmişti.

Sehun’un daha da kötü hissetmesini sağlayacağı an gelmişti.

Kai onlara doğru gelen Kyungsoo’yu gördü,

‘’Merhaba Kyungsoo!’’

‘’Merhaba Kai-shi,’’dedi Kyungsoo gülümseyerek, ‘’Selam Luhan.’’

‘’Merhaba.’’ Luhan düz bir sesle söyledi. 

‘’Evet, Sehun.’’ Kyungsoo onu omzundan itti. ‘’Sehun… Onu dinler misin Luhan?’’ Sarışın çocuk şaşkın şaşkın bakmaya devam etti.

Sehun gözlerini yavaşça kapadı.

‘’L-Luhan… Lütfen beni yavaşça ve sakince dinle.’’ Sarışın ve uzun boylu olan mırıldandığında Luhan ona baktı. 

Acı… İşte tam istediği buydu.

Sehun’un gözlerindeki acı ve utancın akarak tüm vücuduna yayıldığını görebiliyordu.

‘’Sakin ol Luhan,’’diye fısıldadı Luhan içinden, ‘’Kötü hissettireceksin. Yaptığı her şeyi ona hatırlatacaksın. Yüzüne vuracaksın. ‘’

‘’Dinliyorum,’’dedi ona. Sesi çok soğuktu, bu Sehun’u korkutmaya başlamıştı. Kyungsoo ve Kai şaşkın bakışlarla onları izliyorlardı.

‘’Ben… Özür dilemek istiyorum ve…’’

Luhan yavaşça gözlerini kırptı. 

‘’Lütfen beni affet.’’

O sırada garip bir şey oldu. 

Sehun beyninden geçen sahneleri hissetti, filmden fırlamış gibi, gürültülü bir şekilde hareket ediyorlardı. 

Luhan’a yaptığı… Tecavüzleri hatırladı.

Ona çektirdiği acıları hatırladı.

Luhan’ın umutsuzca attığı çığlıkları hatırladı.

Ağlama seslerini hatırladı.

Bu… Onun berbat hissetmesine yetmişti.

‘’…’’

‘’Bunca zaman… Sana acı çektirirken bende acı çektim.’’

‘’Ailesiz büyüdüm.’’

‘’…’’

‘’Sevgi denen duygunun… Ne olduğunu bilmiyordum.’’

‘’…’’

‘’Sana aşık olmayı başaramadım.’’

‘’…’’

‘’Başaramadığım için bir sevgi de hissetmedim.’’

‘’…’’

‘’Tüm acımı senden çıkardım.’’

‘’…’’

‘’Seninle sevişirken… Tüm acımı senden çıkardım.’’

‘’…’’

‘’Ama… Sana bunları yaparken bende acı çektim Luhan.’’

‘’…’’

‘’Canım yanıyordu.’’

‘’…’’

‘’Yaptıklarımın hepsi için… Özür dilerim.’’

‘’…’’ Luhan sadece baktı. Tek kelime söylemedi.

‘’Beni bağışlamanı istiyorum.’’

‘’…’’ Onun acı çektiğini görmeli miydi?

‘’Lütfen.’’

‘’…’’ 

Luhan kötü biri değildi. O… İyi kalpliydi. İnsanların canının yanmasını istemezdi. Ama…

Sehun için de böyle düşünmeli miydi?

Yoksa…

Onun gibi bir şeytana dönüşüp onun canını mı yakmalıydı?

Kai duyduklarından etkilenmişti. Garip bir şekilde… Sehun’un gerçekten pişman olduğunu görebiliyordu.

‘’…’’

Ve birden… Üçü de Sehun’un ağzından çıkan hıçkırık sesini duydu. Ağlamak üzereydi. Gerçekten pişmandı.

Luhan dayanamıyordu. O kötü biri değildi. Ve bunu yapmayacaktı.
Bir sessizlik oldu. 

Sessizliği ise Luhan bozmuştu.

‘’Seni affederim,’’dedi yumuşak bir sesle, ‘’Ancak… Bir şartım var.’’

‘’…’’

‘’Eğer… Kyungsoo’ya bir zarar verdiğini görürsem…’’ Bunu duyan Kyungsoo şaşırdı ve sevindi. Luhan’ın onu düşünmesi hoşuna gitmişti.

‘’…’’

Tek sözcük, pembe ve masum dudaklardan illegal bir biçimde fırladı, ‘’Ölürsün.’’

‘’Söz veriyorum,’’dedi Sehun.

‘’Tamam.’’ Luhan avucundaki eli sıktı. Kai kendi kendine gülümsedi. Mutlu olmuştu. ‘’Görüşürüz Kyungsoo.’’ 

‘’Güle güle Luhan.’’ Ve ikisi kapıdan yavaşça çıktılar. Sehun onların arkasından bakarken garip bir duygu hissetti. Uzun zamandır hissetmediği bir duyguydu bu.

Rahatlamış?

Yoksa…

Hafiflemiş?

Nasıl hissettiğini anlayamamıştı ama bu duygudan hoşlanmıştı.

Duyduğu sesle kendine geldi.

‘’Seninle gurur duyuyorum.’’ Kafasını çevirdiğinde Kyungsoo’nun gülümseyen yüzünü gördü.

O da hafifçe güldü, ‘’Teşekkür ederim.’’ Elini sıkan eli hissetti. 

‘’İyi olacaksın.’’ Kyungsoo hafifçe mırıldandı.

‘’Evet,’’dedi içten bir sesle, ‘’İyi olacağım.’’

***

Luhan, Kai onu bileklerinden tutup yavaşça yumuşak yatağa yatırdığında onun yüzüne baktı.

Esmer ve parlak bir ten.

Eşsiz, çikolata kahvesi gözler.

Ve ömründe gördüğü en güzel dudaklar.

Evet, bu muhteşem yüzün sahibi ona aitti.

‘’Neden bana öyle bakıyorsun?’’diye sordu Kai şaşkınlıkla ama bir yandan da gülümsüyordu. Elinin tuttuğu sıcak tenin altındaki damardan akan kanı hissedebiliyordu.

‘’Neden mi?’’diye mırıldandı Luhan, ‘’Çünkü çok güzelsin… Jongin.’’

Kai son söylediği sözcüğü duyunca gözleri kocaman oldu ancak daha sonra normal haline geri döndüler.

‘’Neden kızmadın?’’diye sordu Luhan ona bakmaya devam ederek, eli Kai’nin belinde yumuşak hareketlerle geziniyordu, ‘’Jongin deyince kızıyorsun sanıyordum.’’

‘’Kızıyorum,’’diye mırıldandı Kai, ‘’Senin dışındaki herkese.’’ 

Luhan yavaşça gülümsedi, bu hoşuna gitmişti.

‘’Senin söylemen hoşuma gidiyor Luhan.’’ Kai ona daha fazla yaklaştı. ‘’Bana Jongin de.’’ Eğilip beyaz boynu öpmeye başladığında sarışın olan onun kulağına asıl ismiyle fısıldamaya başladı.

‘’Jongin…’’

Kai onun kokusuna bayılıyordu. Dünyadaki en güzel kokan şey Luhan’dı ona göre.

‘’Neden bu kadar güzel kokuyorsun?’’diye sordu onu öpmeye devam ederken. Luhan sadece gözlerini kapamıştı ve hafifçe inliyordu.

‘’…’’

Kai kafasını boynundan kaldırdı ve ona yavaşça yaklaştı. Elini ince bilekten çekip işaret parmağını onun pembe dudağına dokundurdu. Sıcak dudaklar soğumuş tenini ışık hızıyla ısıtmışlardı. 

Luhan ona bakmaya devam ederken elini kaldırdı ve parmaklarını yanağında dolaştırmaya başladı. O kadar yumuşaktılar ki. İçinde oluşan o hisse karşı koyamıyordu.

Elini kaldırıp parmaklarını onun teninde yeniden gezdirdiğinde, gözlerine baktı ve bu gözler her şeyi onun yeniden hatırlamasını sağlamıştı.

Luhan’ın onu ne kadar çok mutlu ettiğini hatırladı.

Hayatında başına gelen en güzel şey olduğunu hatırladı.

Yaşamı boyunca gördüğü en muhteşem yüz olduğunu hatırladı.

Onu ne kadar fazla sevdiğini hatırladı. 

‘’Sarıl bana,’’diye fısıldadı Luhan mest olmuş sesiyle, ‘’Hadi.’’

Kai büyük bir mutlulukla ona sarıldı. 

O Luhan’a sahipti. 

Luhan gibi muhteşem birine sahip olması onu duygulandırmıştı.

Bununu yavaşça çektiğinde sevgilisi huzursuzca kıpırdandı ve onu hafifçe itti. ‘’Ne oldu?’’

‘’Yok bir şey.’’ Kai gülümsemeye çalışırken tekrardan burnunu çekti.

Luhan da gülümseyerek karşılık verdi ve yaklaşıp ona tekrardan sarıldı.

Burnunu onun boynuna gömerek, tüm sezisini içine çekti.

‘’Sen bu dünyadaki tüm aşka değersin Luhan,’’diye fısıldadı Kai onun kulağına.
‘’…’’ Luhan gözlerinden yavaşça akan gözyaşlarını saklamaya çalıştı. Şuan duyduğu bu cümle onu mutluluktan resmen ağlatmıştı.

‘’Seni her zaman seveceğimi ve her zaman koruyacağımı biliyorsun, değil mi?’’

‘’…E-evet.’’

‘’Seni istesem de bırakamayacağımı da biliyorsun, değil mi?’’

‘’… Evet, b-biliyorum.’’

‘’Peki… Hayatım da başıma gelen en güzel şey olduğunu da biliyorsun, değil mi?’’

Luhan hıçkırıklarını tutamamıştı, ‘’E-evet, bi-biliyorum Jongin.’’

‘’Güzel.’’ Kai gülümsedi. 

‘’…’’ Esmer olan kafasını kaldırdı ve pembe dudakları yavaşça öptü. İçinde hissettiği büyük heyecanı hissetti, Luhan’ı ilk öptüğü günde hissettiği o büyük heyecana benziyordu bu his.

Geri çekilip badem şeklindeki sulu gözlere baktığında gülümsedi.

‘’Seni seviyorum Luhan.’’

‘’Seni seviyorum Jongin.’’

Going to HellWhere stories live. Discover now