32. bölüm

3.7K 211 6
                                    

 Getting married to the devil, you can hear the wedding bells.

Kyungsoo büyük bir şaşkınlıkla kocaman açtığı gözlerini kapadı ve dudaklarına baskı yapan dudakları hissetti. Sehun onun birbirine sımsıkı bastırdığı dudaklarını diliyle aralamaya çalışıyordu. 

Nefes almak için ağzını açınca Sehun bundan faydalandı ve ıslak dilini onun sıcak ağzına soktu.

Büyük ve güzel gözleri olan onu geri itmek istemedi.

Bardayken de bırakmak yada terslemek istememişti. 

Ama… Bunu yapmak zorundaydı.

Sehun yüzünde hissettiği keskin acıyla dudakları serbest bırakıp geri çekildi. Yumuşak öpücük sesine, yüzüne yediği güçlü tokadın sesi karışmıştı.

‘’Benden. Uzak. Dur.’’ Kyungsoo sert tonlu sesiyle kelimelerin üstüne basa basa söylemişti.

Sarışın olan acıyla biraz daha geri çekildi ve elini yanağına koydu.

‘’…’’ Kyungsoo derin bir nefes aldı.

Sehun hala yanağını ovmakla meşgüldü. Bu acıtmıştı.

Ama asıl acıyan yanağı değildi.

Kalbiydi.

‘’…Neden bana böyle yapıyorsun Kyungsoo?’’diye sordu. 

Kyungsoo kafasını çevirip ona baktı. Hala öpücüğün etkisinden çıkamamıştı.

‘’Neden yapmayayım?’’diye mırıldandı gözlerini sımsıkı kapatarak.

‘’…’’

‘’Sorunun cevabını benden daha iyi biliyor olmalısın Sehun.’’ Elini alnına koydu ve konuştu.

‘’Bilmiyorum,’’diye yalan söyledi sarışın olan.

‘’Hımm,’’diye mırıldandı Kyungsoo derin nefes alarak, ‘’Yaptıklarından sonra… Bende sana nasıl güvenebilirim bilmiyorum.’’

‘’…’’

‘’Bunları göz önüne alarak bana benden hoşlandığını söylemeliydin,’’dedi.

Sehun parmaklarıyla alnındaki saçları düzeltti. ‘’Ne yaptım ki?’’dedi yavaşça.

Bu üç sözcük kanın Kyungsoo’nun beynine sıçramasını sağlamıştı.

‘’Ne mi yaptın?!’’diye bağırdı birden ancak sonra çadırda olduklarını fark edip sesini alçalttı, ‘’Hatırlatmamı istersin umarım?’’

‘’O küçük sürtüğün minik vücuduyla seviştiğinde… Bu sende adeta bağımlılık yapar. O beden… O kadar güzel hissettirir ki bunu milyar kez daha yapmak istersin. ‘’ Kyungsoo ona sözlerini hatırlattı. 

‘’…’’ Sehun sustu ve başıyla onayladı.

‘’Bu sözcüklerden sonra… Ben sana asla güvenemem Sehun.’’

‘’…’’ Sarışın olan sadece sustu.

‘’Bana onun sadece vücudunu istiyorum, dedin.’’

‘’…’’ Sehun sadece susuyordu ve onunla birlikte dışarı da öten böcekleri dinliyordu.

‘’Ya benimde sadece vücudumu istiyorsan?’’ Gözlerini onun yüzünde gezdirdi, ‘’Sadece yüzümü, kollarımı, karnımı ve kalçamın arasındaki o minik deliği istiyorsan?’’

Kyungsoo Sehun’un ona zarar vermeyeceğini tabii ki biliyordu. Sevişirken onun dokunuşunu ve öpüşünü hissetmişti. 

Sehun yutkundu.

Hayır, o Kyungsoo’nun vücudunu istememişti.

Sadece onu yerle bir eden düşünce tarzını ve asilik dolu kalbini istemişti.

‘’Seni istiyorum Kyungsoo,’’diye mırıldandı birden, ‘’Ama vücudunu değil.’’
‘’…’’ Kyungsoo şaşkınlıkla ona baktı.

‘’Ruhunu ve kalbini istiyorum.’’ Sehun buğulu bakışlarıyla ona baktı. Bu Kyungsoo’nun aklına shoujo animeleri getirmişti. (Otakuluğumu her yerde gösteriyorum…………..)

Ama Kyungsoo o masum bakışlara aldanmayacaktı. Onun burnunu sürtmek istiyordu.

‘’Sana hiçbir zaman zarar vermeyeceğime dair söz veriyorum. Asla canının yanmasına yada başka birinin canını yakmasına izin vermeyeceğim.’’

‘’Ben kendimi koruyabilecek bir kapasiteye sahibim.’’

‘’Kyungsoo…’’ 

Kyungsoo ona şaşkın bakışlarla bakmaya devam etti. Küçük kahverengi gözler çok derin anlamlar taşıyordu onun için.

Sehun elini onun ensesine koydu ve ona bakmaya devam eden çocuğa minik bir öpücük vermek için yaklaştı. Kyungsoo hiçbir tepki vermemişti. Ne onu itmiş, yada ne onu kendine çekmişti. Sadece bakıyordu.

Sehun’un dudaklarının onunkilere değmesine yalnızca 1 santim kalmıştı ki Kyungsoo birden elini onun ağzına koydu.

Sıcak parmakları hisseden sarışın titredi. 

‘’Uyu Sehun,’’diye fısıldadı Kyungsoo. 

Daha sonra sırtını çevirdi.

***

Gördüğü tatlı rüyadan sıyrılan Luhan başını koyduğu yastıktan birden kafasını kaldırdı.

Yarı uykulu haliyle koyu renkli çadırda göz gezdirdi. 

Kris çadırın diğer köşesinde uyuyordu. Çok ters bir pozisyonda yatmıştı.

Luhan onun sayıkladığını fark etti. Ağzından çıkan kelimeyse, ‘’Zitao’’ydu.

Kendi kendine güldükten sonra kafasını tekrardan yastığa koydu. 

Kai’yi istiyordu. Ona sarılmayı ve onun kokusunu içine çekmeyi istiyordu.

Onun çadırına gitmeye karar verdi. Hocalar kim bilir kaçıncı uykularını uyuyorlardı, kim görebilirdi ki?

Üstüne bir ceket giydikten sonra ses çıkmasın diye çadırın fermuarını yavaşça açtı.

Kai’nin çadırı birkaç ağaç ötedeydi. Ayakkabılarını giydi ve herhangi bir çalıya basmamak için dikkat ederek yürümeye başladı.

Çadırın önüne geldiğinde dizlerinin önüne çöktü ve fermuarı yavaşça açmaya başladı.

İnce filenin fermuarını da çekti

Gördüğü görüntü ile şoka girmişti.

Kai’nin üstünde herhangi bir tişört yada pijama üstü yoktu ve Joon’a sarılıyordu.

Going to HellWhere stories live. Discover now