34. bölüm

3.8K 214 20
                                    

 Love will remember.

‘’Ne?’’ 

Kai Luhan’ın bebek yüzüne bakarken söylediği tek sözcük bu oldu. Luhan bakışlarını devirip kafasını çevirdi.

‘’J-Joon’a mı sarılıyordum?’’

Küçük olan derin bir nefes alıp verdi, ‘’Evet Kai, sarılıyordun.’’

‘’B-ben… Luhan benim… Uykumda birilerine sarıldığımı biliyorsun.’’ Kek tabağını masanın üstüne bırakıp tahta oturağa oturdu. Yüzünü yavaşça ona yaklaştırdı. Luhan’ın hafifçe verdiği nefesi yüzünde hissedebiliyordu. Çilek gibi kokuyordu, taze ve tatlı.

‘’…N-ne yani? Evde kime sarılıyorsun?’’diye sordu Luhan afallayarak. Onun tatlı bakışlarını gören Kai içinden güldü. ‘’Yastığına falan mı? Y-yoksa… Başka biri mi var?!’’

Luhan şaşkınlıkla sorunca Kai kendini tutamayıp onun bu sevimli görüntüsüne kıkırdadı. ‘’Evet, Luhan. Başka biri var.’’ 

‘’Komik değil,’’dedi Luhan ciddi bir sesle.

‘’Üzgünüm,’’dedi Kai, ‘’Ben… Uykumda… Çok deli uyurum, biliyorsun.’’ 
‘’…’’ Esmer olan elini yavaşça onun çenesine koydu ve onun yüzünü kendine çevirdi. 

‘’Luhan…’’ Onu öpmek için yaklaştığında bebek suratlı onu itti.

‘’Dur bakalım.’’

‘’Ne oldu?’’

‘’Üstün çıplaktı. Niye çıplaktı?’’

‘’Gece çok sıcaktı ve bende bu yüzden tişörtümü çıkardım.’’

‘’…’’

‘’Doğru söylüyorum.’’ Ona yavaşça yaklaştı ve alnını ona dayadı, ‘’Luhan, sen varken başka birine bakacağımı nasıl düşünürsün?’’ 

‘’Seni kıskanıyorum Kai,’’diye fısıldadı Luhan kısık bir sesle, ‘’Başkalarına asla bakma. Gözlerin yalnızca benim üzerimde olsun…’’

‘’…’’ Kai onun bu tatlı sözlerini büyük bir mutlulukla dinledi.

‘’Seni seviyorum.’’ Esmer olan onun son cümlesini duyduktan sonra ona yavaşça yaklaştı ve dudaklarını onun dudaklarına yavaşça bastırdı. 

Kamp alanı çok sessizdi ve herkes yürüyüşteydi, bu yüzden kimse onları göremezdi. Duyamazdı.

Onların birbirine duydukları sevgiyi fark edemezlerdi.

Çünkü bu yalnızca ikisine özeldi.

Kai geri çekildikten sonra alnını tekrardan onun alnına dayadı ve burnuna küçücük bir öpücük kondurdu.

‘’Bende seni seviyorum,’’diye fısıldadı, ‘’Hemde çok. Tahmin edebileceğinden bile daha çok.’’ 

Sonra eğilip onu yine öpmeye başladı.

***

Aradan 2 hafta geçti. 

Luhan ve Kai gerçekten çok mutlulardı. Sevimli ilişkileri muhteşem şekilde devam ediyordu.

Kai onun üstüne tıpkı çok değerli bir taşmış gibi titriyordu ve onu koruyordu. Ona yardımcı oluyordu, onun istediklerini yapıyordu. Onun lafını dinliyordu. En önemlisi… Onu çok seviyordu.

Luhan mutluydu.

Ve şuan da umursadığı tek şey yalnızca Kai’ydi.

Her sabah uyandığında yüzüne bakıp da genişçe gülümsemesine bayılıyordu. Ten rengini çok seviyordu. Düşüncelerine aşıktı. Seviş tarzına, sarılışına, dolgun ve yumuşak dudaklarına… Her şeyine. Ona ait olan her şeyi büyük bir aşkla seviyordu. 

Kyungsoo’ya gelecek olursak, o artık sıkılmıştı. Sehun’dan hoşlandığını biliyordu.

Onu sevdiğini biliyordu.

Yaklaşık 1 ay geçmişti ve Sehun gerçekten berbat durumdaydı. Kyungsoo onun günden güne daha da çöküşünü görüyordu. Bitkin ve umursamaz tavırlarını fark etmişti.

Aradan birkaç gün geçti. 

Kyungsoo onun dersini almaya başladığını görüyordu. Pişman olmaya başlamıştı. 

Büyük gözleri olan çocuk, ertesi gün okuldan çıkarken, o gün Sehun’un okulda olmadığını fark etti. Her zamanki gibi peşine takılmamıştı yada ‘’seni istiyorum,’’dememişti.

Başına bir şey gelmesinden korkmuştu.

Ama… Sehun kendi başının çaresine bakabilirdi, değil mi?

Yoksa… Bakamaz mıydı?

Kyungsoo çantasına sımsıkı asıldıktan sonra sokaklara çöken karanlıkta yürümeye başladı.

Seul kalabalık bir şehir olabilirdi ancak onların yaşadığı yer bazen ıssızlaşabiliyordu. 

Kyungsoo, evinin olduğu sokağa girince bir titredi. Kötü bir şey olabilirmiş gibi hissediyordu.

Kapının önündeki karaltıyı görünce şok oldu. Daha iyi görmek için yaklaştığında o karaltının baygın olan Sehun olduğunu gördü.

***

Sehun gözlerini yavaşça açtığında önce gözleri kamaştı ve kısıldı. Daha sonra ışığa alışınca, tavanı gördü. Bembeyaz tavanı. 

Yutkunmaya çalıştığında boğazındaki ağrıyı hissetti ve bu tüm vücudunun acımasına sebep oldu. Nefes almak bile acı veriyordu.

Derisinin altındaki kan tıpkı bir su gibi kaynıyordu. Yandığını hissetmişti, cehennemin o büyüleyici ateşindeymiş gibi.

‘’Ihm…’’ 

Ona ne olduğunu hatırlamıyordu. 

Burasının neresi olduğunu da bilmiyordu. Beyaza boyanmış bir odaydı. Eşyaların aşırı lüks olduğunu fark edebilmişti.

Birden elini sıkan sıcak bir şeyi hissetti. Kendi vücut sıcaklığına göre soğuk da sayılabilirdi aslında. 

Kafasını yavaşça çevirince tanıdık yüzü gördü. Ona gülümseyerek bakan yüzü.

Kyungsoo?

‘’Ah…’’ Sehun yavaşça inledi. 

‘’İyi misin?’’

‘’Ah…’’ Sehun tekrar bir nefes verdikten sonra yutkundu ancak boğazı feci acıyordu, ‘’B-bu… Rüya mı?’’

Kyungsoo yüzünü astı ve sinirli bir sesle sorusuna cevap verdi, 

‘’Hayır, gerçek seni aptal.’’

‘’Oh…’’ Sehun derin bir nefes aldı, ‘’Neden yanımda yatıyorsun?’’

‘’…’’

‘’Benden nefret ettiğini sanıyordum…’’

‘’İyi değilsin Sehun.’’

‘’Bana ne oldu?’’

‘’…’’ 

Kyungsoo birden Sehun’un gözlerinden akan gözyaşlarını gördü.

‘’Canım çok yanıyor,’’diye mırıldandı, ‘’Canım yanıyor Kyungsoo… Farkında değilsin.’’

Birden dudaklarında yumuşak bir baskı hissetti. Bu dudakların tadını çok iyi biliyordu. 

Kyungsoo yavaşça geri çekildiğinde Sehun yaklaşıp onun gözyaşlarını sildi. 

‘’Ağlama artık.’’

‘’Bunun gerçek olduğundan… Emin değilim.’’

‘’Hayır. Gerçek Sehun.’’

Sehun gözlerini sımsıkı kapadı.

‘’Evimin önünde baygın buldum seni. 40 derece ateşin vardı.’’

‘’…’’

‘’Şimdi düştü gerçi. İyi hissediyor musun?’’

‘’Kyungsoo… Beni öptün.’’

Kyungsoo belli etmemeye çalışsa da yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Ciddileşmeye çalıştı.

‘’Evet. Öptüm. Ve… Bunu istediğim için yaptım.’’

‘’?!’’

‘’Dersini aldığını gördüm Sehun.’’

‘’…’’

‘’Senden nefret ettiğim falan yok. Senden… H-hoşlanıyorum.’’ Utandığı belliydi, kafasını çevirdi.

Sehun bu duyduğu cümleden sonra şaşkınlık krizi geçirebileceğinden şüphelendi.

‘’Barda… Seviştiğimizde… Sarhoş falan değildim.’’

‘’….’’

‘’Her şeyi hatırlıyorum…’’

‘’…’’

‘’Davranışlarını hissettim.’’

‘’….’’

‘’Her şeyi bilerek yaptım.’’

‘’…?’’

‘’Luhan’a yaşattığın acıları seninde yaşamanı istedim.’’

‘’…’’

‘’Ve orda ki… Seni seviyorum lafı gerçekti.’’

‘’…’’

‘’Beni hala istiyor musun Sehun?’’

‘’Evet,’’dedi Sehun kırılmış sesiyle, ‘’Evet istiyorum Kyungsoo.’’

‘’Ama…’’ Kyungsoo yumuşak bir sesle mırıldandı, ‘’Bir şartım var…’’

‘’Nedir?’’

‘’Luhan’dan, ona şuana dek yaptığın her şey için özür dileyeceksin. Şartım bu.’’

***


Going to HellWo Geschichten leben. Entdecke jetzt