24. bölüm

4K 212 35
                                    

 The devil’s in me father.

Kyungsoo ona şaşkınlıkla bakmaya devam etti.

‘’A-anlaşma mı?’’ 

Sehun başını salladı. ‘’Evet, doğru duydun. Anlaşma.’’

‘’Neyin anlaşması?’’ Kyungsoo şaşkınlıkla sordu.

‘’Luhan’ın eski sevgilim olduğunu biliyor muydun Kyungsoo?’’ Sehun güldü.
‘’Evet… Bilmiyormuşsun.’’ 

Koca gözlü çocuk ona dikkatle bakmaya ve dinlemeye devam etti. Sevgili… Luhan’ın neden içine kapanık olduğunu az biraz anlamıştı. Sehun psikopatın önde gideniydi ve kesinlikle Luhan’ın psikolojisini mahvetmişti.

‘’Onu geri istiyorum, Kyungsoo. Luhan’ı geri istiyorum.’’ 

Dolgun dudaklı çocuk elini tozlu olmasını umursamadan sandalyeye dayadı. ‘’Neden istiyorsun?’’ diye sordu.

Sehun bu soruya karşı güldü. 

‘’O küçük sürtüğün minik vücuduyla seviştiğinde… Bu sende adeta bağımlılık yapar. O beden… O kadar güzel hissettirir ki bunu milyar kez daha yapmak istersin. ‘’ Kyungsoo korku dolu gözleriyle ona baktı ve ne dediğini anlamaya çalıştı. ‘’Güzel hissetmeye ihtiyacım var Kyungsoo.’’ Sehun gözlerini kırptı.

‘’O vücudu geri istiyorum, anladın mı beni?!’’

‘’…’’ Kyungsoo kendini dondurulmuş gibi hissetti. ‘’S-sen… Luhan’ı sevmiyorsun… Onu yalnızca…’’ Kekeledi.

Sehun gülümsedi. ‘’Evet, sevmiyorum. Oh, evet. Sonunda söyledim.’’ 
Sarışın olan bakışlarını esmer olana çevirdi. ‘’Luhan’ı sevdiğim falan yok.’’ 

‘’Onu kullanıyorsun. Onu kullanacaksın. Yalnızca… Seks amaçlı. Sen…’’ Kyungsoo bacaklarının titrediğini hissetti.

‘’Evet. Anlamana sevindim.’’

‘’…’’ Kyungsoo’nun gözleri daha da büyüdü. 

‘’Ne o?’’diye mırıldandı Sehun, acıklı bir sesi vardı, taklit ediyordu. ‘’Yoksa Luhan’a acıdın mı?’’

Kyungsoo geriledi. ‘’Sen… Sen bir canavarsın.’’ 

‘’Canavar falan değilim. Ona. Asla. Acıma.’’

‘’Onu mahvettin… Luhan’ın böyle olma sebebi… Sendin…’’

Sehun gülümsedi. ‘’Ona acıyor olamazsın.’’

‘’Kapa çeneni,’’diye tısladı Kyungsoo.

‘’O senin sevdiğin adamı elinden çaldı. Ve sen ona acıyorsun, öyle mi?’’ 

‘’…’’ Kyungsoo yutkundu. ‘’Elimden falan çalmadı… Aklımı çelmeye çalışma… Pislik.’’ 

Sehun güldü. 

‘’Kai’den fazlasıyla hoşlandığını görebiliyorum,’’diye mırıldandı, ses tonu çok komikti, ‘’Ona nasıl baktığını gördüm. Ona hangi gözlerle baktığını gördüm. Tıpkı bir… Elmasmış, değerli taşmış gibi bakıyordun. Hayatındaki en değerli varlıkmış gibi.’’

Kyungsoo ona sert bir ifadeyle baktı. Hangi ara bu kadar romantik bir adam olmuştu da Kai’ye öyle bakmıştı?

‘’Ben serseri biri olabilirim, pekala. Ama boş yere kimsenin canını yakacak bir duygusuz da değilim.’’ Ciddi bir ses tonuyla mırıldandı.

‘’…’’ Sehun pis pis sırıtmaya devam etti. 

‘’Evet,’’diye mırıldandı Kyungsoo, ‘’Kai’den hoşlanıyorum. Ve… Onun canı yanarsa… Benim canım da yanar… Ve benim canımın yanması, senin açından hiç hoş olmaz, Sehun.’’

Sehun yoğun derecede büyük olan tehdidi hissetti.

‘’Luhan’ı kaçırmayı tek başıma da yapabilirim, Kyungsoo. Bunu biliyorsun değil mi?’’

Kyungsoo gözlerini kıstı. Böyle bir şeyi asla kabul etmeyecekti.

‘’Eğer Luhan’a bir şey olacak olursa zarar gören sen olursun Sehun.’’
Sehun ellerini oynattı. ‘’Eğer Luhan benim olursa, Kai’de senin olur. Bunu istemez misin Kyungsoo?’’ Gülümsedi, ‘’Ona her istediğini yapabilirsin, istersen sevişebilirsin, istersen-‘’

‘’İnsanlara oyuncak gözüyle bakmayı kes,’’dedi Kyungsoo sert bir sesle. ‘’Ve cevabım, elbette ki hayır.’’ 

Sehun'un şaşkın bakışları karşısında kütüphanenin diğer ucuna gitti.

***

Kyungsoo ertesi gün Kai ile Luhan’ı sık sık gözlemeye başlamıştı. Luhan’ın başına bir şey gelmesinden korkmuştu.

Yemekte saçma konulardan konuşan Kris ve Tao’nun yanından kalkıp dolaşmaya gitti. Sınıflar şuanda boş olmalıydı.

Resim atölyesi ve coğrafya koridorundan geçti. Yağlı boya tabloları ve haritalar onu her zaman rahatlatırdı.

Bir sınıfın önünden geçerken kıkırdamaları duydu. Tanıdık sesleri. Çok tanıdık sesleri.

‘’L-Luhan ve… K-Kai?’’ Evet, bu sesler o ikisine aitti.

Kapıya yaklaşıp kulağını yavaşça dayadı. Aslında kapı aralıktı. Bu… Kişisel alana saygısızlık olabilirdi ama… Bakmak istiyordu. 

Nefesinin tutup aralıktan yavaşça baktı. 

Kai ve Luhan’ı gördü.

Öpüşüyorlardı. 

Luhan Kai’yi gömleğinin yakalarından tutmuş kendisine çekiyordu. Ve esmer olanın zevkle kendini Luhan’a bastırdığını gördü. 

Öpücükleri o kadar sesliydi ki Kyungsoo aralarında bayağı mesafe olmasına rağmen çıkan sesleri duyabiliyordu. 

Ve kırılan kalbinin sesini.

Onu da duymuştu.

Kyungsoo gözlerinden süzülen yaşları fark etti. Ağlıyor muydu?

Kai Luhan’ı sevdiğini söylediğinde bile bu kadar kötü hissetmemişti. 

Geri çekildi ve koridorda yürümeye başladı. Tuvalete doğru giderken gözyaşları yanaklarında kurumuştu.

***

Kyungsoo bahçeye çıktı. Kiraz çiçeklerinin olduğu yere gidiyordu.

Ağır ağır yürürken midesinin bulandığını hissetti. Bu da neydi?

Öfke ve nefret kalbinden başlayarak tüm vücuduna yavaşça yayılmıştı.

‘’…’’ 

Banka oturduğunda dökülmüş yaprakların üstüne ayakkabısıyla bastı ve asfalta yapışana dek ezdi onları.

Güzel olan her şey iğrençleşmeliydi. Öyle gerekiyordu.

Hiçbir şey mutlu olmamalıydı.

O mutlu olmayacaksa, başka şeylerde öyle olmalıydı.

‘’Merhaba Kyungsoo,’’diye bir ses duydu. Koca gözlü çocuk bu olgunlaşmamış kalın sesi tanıyordu. Sehun.

‘’Ne istiyorsun?’’diye mırıldandı.

Sehun gülümsedi ve onun yanına oturdu. Geniş elini kaldırdı ve Kyungsoo’nun sol yanağına bastırdı. 

Kyungsoo tepki vermeden ezdiği yapraklara baktı. 

Sehun onu yanağından baskı yaparak kendine çekti ve kulağına,
‘’Teklifim hala geçerli,’’diye fısıldadı.

Going to HellDonde viven las historias. Descúbrelo ahora