1. bölüm

10K 376 48
                                    

– It was because of you stupid brother ~

Kai gözüne giren ışık yüzünden göz kapaklarını kırpıştırdı. Narin kirpikleri esnerken sıktığı yanaklarını gölgeledi. 

Bugün büyük gündü. 

Üstündeki örtüyü yavaşça itip doğruldu. Bakışları ayaklarına sabitlendi, bir süre dalgınca baktıktan sonra yavaşça kalktı. Kahverengi saçları karma karışık olmuştu, onları parmak uçlarıyla düzeltmeye çalışarak tuvaletin yolunu tuttu.

Yüzünü yumuşak hareketlerle yıkayıp kuruladıktan sonra aynaya baktı. Esmer teni parıltılarla bezenmiş gibi parıldıyordu. Kai kendi kendine gülümsedi.

Odasına gidip giyindikten sonra aşağı indi. Annesi geniş mutfağın başındaki ocakta omlet pişiriyordu, abisi Taemin de masada oturmuş yemek yiyordu. 
Taemin onu görünce kafasını kaldırıp gülümsedi.

‘’Günaydın Jongin,’’diye mırıldandı. 

‘’Kai,’’diye düzeltti Kai, dolgun dudaklarının arasından adeta tıslamıştı. 

‘’Peki Jongin,’’dedi Taemin gülümsemeye devam ederek. Kai onu takmadı ve karşıdaki sandalyeye oturup ona bakmaya devam ederek gözlerini kıstı.

‘’Bugün önemli bir gün Kai,’’dedi annesi gülümseyerek, Kai de gülümsemeye çalışarak ona baktı.

‘’Evet.’’ Elini kaldırıp baktı, parmakları titriyordu.

‘’Çömçöm,’’diye küstahça mırıldandı Taemin. Kai sinirlenmişti.

‘’Senin derdin ne ya?!’’diye bağırdı abisine. Annesi,

‘’Şşt,’’dedi, ‘’Taemin, kardeşin çok gergin. Alay etmeyi kes lütfen.’’ Taemin kıkırdadı.

Annesi bir tabak omleti masaya koyduktan sonra oğlunun kafasını okşadı,

‘’Bugün gayet güzel geçecek, sakın korkma ve kendine güven,’’diye mırıldandı.

***

O an gelmişti. Kai yeni okulunun girişine adımını atmıştı. Yutkundu, boğazı kupkuruydu. 

Kai ve ailesi yaklaşık 10 gün önce üniversitede okuyan abisi Taemin’in yaşadığı Seul’a taşınmıştı. Her ne kadar birbirleriyle uğraşsalar da Taemin ve Kai birbirlerini sever ve korurlardı. 

Taşındıkları için okulunu değiştirmek zorunda kalmıştı ve bu çok canını yakıyordu. Eski olunda oldukça popüler ve sevilen biriydi. Sevdikleri arkadaşlarından oluşan kocaman bir arkadaş grubu vardı. Mutluydu. 
Ailesinin Seul’a taşınmasını istememişti. Ama abisi için bunu yapmak zorundaydı.

‘’Hepsi Taemin’in suçu!’’diye düşündü Kai sinirle. 

Aslında derin derin düşününce pek de kötü sayılmazdı. Etrafta göz gezdirdi, okul ve çevresi çok genişti. Bahçesi kocamandı, pembe ve maviye boyanmış okulun yanındaki yemekhaneyi gördü. Eski okulundan kat be kat düzenli ve lükstü ama bu kalite eski okulunu ve geçirdiği müthiş anların yerini kesinlikle tutamazdı. 

Yalnız da sayılmazdı. Çocukluk arkadaşı Tao’da bu okulda okuyordu.

Kai derin bir nefes aldı ve boğazında oluşan yumruyu gidermek için yutkundu. Midesinden boğazına doğru ateş yükseliyordu sanki. 

‘’T-Tao…’’diye mırıldandı kafasını kaldırarak. Daha sonra yavaşça çevirdi ve parlak, siyah saçlı ve gözlerinin altında morluklar bulunan güzel yüzlü çocuğa baktı, ancak bu yüz ifadesi çok sertti, ‘’Karnıma ağrılar giriyor.’’ 

‘’Aynı sınıfta olduğumuz için şanslısın,’’dedi Tao saçlarını karıştırarak. 
Kai ona korkunç yüz ifadesiyle baktı, ‘’Merak etme okuldakiler iyidir , seni yemezler,’’dedi arkadaşı sırıtarak. 

‘’Kapa çeneni Tao!’’diye tısladı Kai, Tao gülmeye devam etti. 

‘’Tamam, tamam.’’ 

Beraber okulun çevresini turlamaya başladılar, ağaçlar ilkbahar aylarında oldukları için yeni yeni yeşermişti. Çok güzeldi.

‘’Sınıfta yanın boş mu?’’diye sordu Kai yumuşak bir ses tonuyla, Tao kafasını olumsuz anlamda salladı.

‘’Lütfen Kai,’’dedi, ‘’Benim sevgilim var.’’ 

‘’Sevgilinle aynı sınıfta… Değilsin, değil mi?’’

‘’Evet, aynı sınıftayız.’’

‘’Peki ya ben? Ben ne yapacağım?’’

‘’Ben olmadan yaşayamayacakmış gibisin,’’diyerek kıkırdadı Tao, ‘’Boş yerler var, yakınımızda bir yere oturursun.’’ 

20 dakika sonra zil çaldı, Tao ve Kai içeri girdi. Kai’nin sınıfını bulmak için yapması gereken tek şey Tao’yu sessizce takip etmekti ancak etraf çok kalabalıktı. 

Kai Tao’yla birlikte yavaş yavaş yürüyordu ancak birden yanında kimsenin olmadığını fark etti. Kafasını dört bir yana çevirip baktı, Tao yoktu.

‘’T-Tao?!’’ Kafasını çevirip baktığında Tao’yu göremedi. ‘’Olamaz, n’apacağım şimdi?!’’ 

Kai çaresiz kalmıştı. Bir kenara oturup ilkokul öğrencisi gibi Tao’yu bekleyecek hali de yoktu. Tam cebinden telefonunu çıkacaktı ki dalgın bakışları birine takıldı.

Gördüğü yüz o kadar sevimliydi ki. Aşırı güzeldi. Bunca yüz arasında o saf mükemmellikten oluşmuş gibi duruyordu . 

Bal rengi saçları adeta parıldıyordu. Kai şaşkınlıkla çocuğun gözlerine baktı, çekik ama kocamandılar. Tıpkı bir bademe benziyorlardı. Işıltılı bir kahverengine sahiptiler. 

Badem gözlü çocuğun cildi tıpkı bir süt kadar beyazdı ve inanılmaz derecede pürüzsüzdü. İnsanda dokunma isteği oluşturan yanakları vardı. Boynu ince ve uzundu, aynı yüzü gibi bembeyaz ve pürüzsüzdü. 

Ancak bu kadar sevimli bir yüz, sert bir ifadeye sahipti.

Kai bu çocuğun büyüsüne öyle çok kapılmıştı ki bir kalabalığın ortasında olduğunu unutmuştu. 

Birden dağ gibi uzun ve sert bir gövdeye sahip olan başka bir çocuğa çarptı. Kafasını korkuyla kaldırdığında sarı saçları ve sert bakan gözlere sahip birini gördü.

‘’B-Ben çok özür dilerim!’’ dedi Kai korkuyla, sonuçta bu onun suçuydu ve özür dilemesi gerekiyordu. Geriledi.

‘’Bir dahaki sefer önüne bak, aptal şey!’’diye hakaret etti çocuk ve Kai’nin omzuna çarparak yürümeye başladı. Kai korkmuştu, ilk günden bir arıza çıksın istemezdi. Derin nefes aldı ve köşeye çekildi ancak o sırada omzunda bir el hissetti. 

‘’Kai!’’ Bu Tao’ydu ve çok öfkeli görünüyordu. ‘’Deminden beri seni arıyorum!’’ 
Kai ürpermişti.

‘’Neredesin?!’’diye tekrar bağırdı Tao. 

‘’Asıl sen neredesin?!’’diye bağırdı Kai, ‘’Kafamı bir çevirdim, resmen yok olmuşsun!’’

‘’Neyse,’’dedi Tao onu kolundan çekiştirerek, ‘’ Gel hadi.’’ Kai ona sinirle baktı. 

‘’Bağırdığına değdi mi yani?!’’ Tao cevap vermedi. Onu kolundan çekmeye devam etti ve birlikte sınıfa doğru yürüdüler. 

Kai sınıfa girince çok şaşırdı çünkü sınıf çok genişti. Hemde aşırı geniş. Buna rağmen 25 kişilikti. Duvarlar beyaza boyanmıştı ve çok ferah görünüyordu. 

Kai kafasını çevirince yine Tao’yu göremedi çünkü Tao onun yanından ayrılıp sevgilisinin yanına gitmişti. Herkes Kai’ye bakıp duruyordu. Kai çok utanmıştı.
‘’Bu da kim?!’’diyen ince bir kız sesi duydu. O sesi diğer bir kız sesi takip etti.

‘’Çok tatlıııı!’’ 

‘’Yeni gelen öğrenci değil mi bu?’’

Kai şaşkınlıkla etrafına bakınırken şaşkınlığına şaşkınlık katan bir yüzü gördü.

Bu oydu! 

Güzel çocuk.

Onunla aynı sınıftaydı.

Going to HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin