14. bölüm

4.4K 262 21
                                    

 For the lives that I take.

Luhan’ın tek yaptığı şey, merdivenlerden hızlıca inmek ve çantasını alıp evden çıkmak olmuştu. 

‘’Herkese… Fazla güveniyorum…’’diye mırıldandı hıçkırıkları arasında.

Tam bahçe kapısından çıkacaktı ki yumuşak ve sıcak bir şeye çarptı. Kafasını kaldırınca o şeyin Kai’nin göğsü olduğunu fark etmişti. 

‘’L-Luhan?!’’diye mırıldandı Kai şaşkınlıkla. Luhan nefret ve öfke dolu yüzüyle ona baktı. ‘’Geç kaldığım için üzgünüm…’’ 

Luhan kolunu onun elinden kurtarmak için itti. ‘’Bırak beni Kai!’’ 

‘’Luhan…’’ Kai dikkatli bakınca çırpınan çocuğun gözünün altındaki gözyaşlarını görmüştü. Elini kaldırdı ve parmak uçlarıyla yaşları yavaşça sildi. ‘’Ağlama… Ne oldu?’’ Luhan’ı kendine çekip göğsüne bastırdı. Minik çocuk hıçkırarak ağlıyordu. Önceki ağlamaları gibi değildi. Perişan olmuş bir şekilde ağlıyordu. 

‘’K-Kai… B-ben…’’ Kai ona sımsıkı sarıldı ve eğilip sarı saçların arasına dudaklarını bastırdı. 

‘’Şşş, sakin ol.’’ Luhan kendini geriye çekip yavaşça ona baktı. ‘’Bana ne olduğunu anlatacak mısın?’’

‘’Ah… B-ben… Sadece… Eve gitmek istiyorum…’’ Luhan hıçkırdı. 

‘’Bugün ödevi orda yapabiliriz o zaman,’’dedi Kai, ‘’Ve bana her şeyi anlatırsın.’’ 

Ödev Luhan’ın umrunda değildi. Ağlıyordu. Kalbi acıyordu.

‘’…’’ 

‘’Tamam. Hadi gel.’’ 

Kai onu eve götürdükten sonra Luhan direk oturma odasına gitti ve koltuğa uzandı. Kai de sorununu dinlemek için yanına oturmuştu.

‘’… Üşüyorum,’’diye mırıldandı Luhan kısık bir sesle, titriyordu. Kai’nin yüzü ifadesizdi. 

‘’…’’

‘’Beni… Isıtmayacak mısın Kai?’’diye sordu esmer çocuğa. 

‘’Seni… Hoşlandığın kişi ısıtabilir… Değil mi Luhan?’’ Bu sözler Luhan’ın canını acıtmıştı. Daha da şiddetli ağlamaya başladı. 

‘’Kimseden… Hoşlandığım falan yok… Kimsenin de benden hoşlandığı yok…’’ diye mırıldandı titremelerinin arasında. 

Kai bunu duyunca sevinmişti. Ama peki… Neden şimdi böyle diyordu?

‘’…’’ Kai yavaşça onun yanına yattı ve kollarını ona sardı. Luhan titriyordu ve hıçkırıkları kesilmiyordu. Yavaşça kulağına eğildi.

‘’Ama ben senden hoşlanıyorum Luhan,’’diye mırıldandı, ‘’Öhm, arkadaşınım yani.’’ 

‘’…’’ Luhan kafasını eğdi. ‘’Çok soğuk.’’ 

Kai eğilip sıcak nefesini onun ensesine doğdu üfledi. Daha sonra onu sımsıkı sarmaya devam etti. 

‘’Ne olduğunu anlatacak mısın?’’diye sordu. 

‘’…’’ Luhan gözlerini koltuğun desenlerine dikti. Gözyaşları akmaya devam ediyordu. ‘’Bir şey olmadı…’’ 

‘’O zaman neden ağlıyorsun?’’ 

‘’Bana kızgınsın sanıyordum.’’ Luhan tek nefeste söyledi. 

Kai şaşırmıştı.

‘’Değilim,’’dedi kısık bir sesle. 

‘’Bana soğuk davranıyordun. Yani 2 gün önce.’’ 

‘’Kızgın falan değilim sana.’’

‘’Peki.’’ Luhan üstelemedi. 

20 dakika boyunca o şekilde durdular. Luhan hala içini çekerek ağlamaya devam ediyordu.

‘’Neyin kafasındayım ki?’’diye mırıldandı bir sessizlikten sonra, ‘’Aramızda bir şey olmadı… Aşık mı? İnsanlar kolay kolay aşık olamaz.’’ 

‘’Bu dediğine katılmıyorum,’’dedi Kai, her konuşmasında nefesini Luhan’ın ensesine üflüyordu ve bu Luhan’ın tüylerini ürpertiyordu. ‘’Bir insanı tanımadan, onunla hiçbir şey yaşamadan da ona aşık olabilirsin. ‘’ 

Benim olduğum gibi.

‘’…’’ Kai kolunu yavaşça onun boynunun altından geçirdi. Luhan’ın gözyaşları kolunun üstüne düşmeye başlamıştı.

‘’Hiç kimse, senin o gözyaşlarına değmez.’’ Eliyle Luhan’ın gözünden akan damlaları sildi, küçük çocuk burnunu çekmeye başlamıştı. ‘’Sakin ol… Bir şey düşünme… Zihnini boşalt…’’

Luhan gözlerini yavaşça kapadı. 

***

Luhan uyandığında saat gece yarısını geçiyordu ve Kai hala onunla birlikteydi. Sonra aklına Taemin geldi. İhanete uğramış gibi hissediyordu. Oysaki ortada hiçbir şey yoktu.

Yavaşça uyuşmuş gövdesini yana çevirdi ve birden Kai’nin yüzüyle göz göze geldi. Uyuyordu.

Kafasını yavaşça geri çektikten sonra çocuğun yüzüne baktı. Kai gerçek olamayacak kadar güzeldi. Dolgun dudakları, esmer ve parıldayan teni, kahverengi saçları ile tıpkı bir heykel gibiydi. Mükemmel ve pürüzsüz. 

Luhan yavaşça titrek elini kaldırdı ve Kai’nin yüzüne dokundu. Teni çok sıcaktı.

Başparmağını yanağında gezdirdi. Tenine dokunmak hoşuna gitmişti.

Luhan ona biraz daha sokuldu. Kai’nin, sesini duymayacağından emindi.

‘’…Neden… Benim gibi biriyle arkadaş olmak istedin?’’diye fısıldadı. ‘’Benim gibi… Sürtük, iğrenç ve kullanılmış biriyle… Neden Kai? Tertemiz ruhunu kirletmek mi istedin yoksa? Kişiliğini falan… Mahvetmek mi istedin?’’

Luhan’ın gözyaşları tekrardan yanağından süzüldü.

‘’Bana yaklaşmaman gerekiyordu… Benden uzak durmalıydın… Seni de kirletmek istemiyorum… Benim gibi iğrenç biri olmanı istemiyorum…’’ 

Tekrardan çocuğun yüzünü inceledi. Parmaklarıyla dokundu.

‘’…’’

Birden aklında bir cümle belirdi. 

‘’Yalnızca… Arkadaşın olmak istiyorum.’’ 

Ve ardından bir tane daha belirmişti.

‘’ Gay olup olmaman umrumda değil Luhan. Ben seni seviyorum.’’ 

Bir tane daha.

‘’Ağlamanı istemiyorum. Ağlama lütfen.’’

Birkaç tane daha.

‘’Ben iyiyim, asıl senin neyin var?’’

Cümleler belirmeye devam ediyordu.

‘’… Üşüyorum… Hemde çok.’’ 

Ve son cümle.

‘’Ama ben senden hoşlanıyorum Luhan.’’ 

Luhan gözyaşlarını durduramıyordu. Her şeyi anlamaya başlamıştı.

Kai’nin iki gün önceki davranışını hatırladı. 

Titrek elini yavaşça kaldırdı ve esmer çocuğun yüzüne dokundu. Dünyada hiçbir eşi yokmuş gibi davranıyordu.

‘’Ben sana… Ne yaptım?’’diye mırıldandı.

Going to HellWhere stories live. Discover now