35. bölüm

3.9K 197 3
                                    

For the souls I forsake, I'm going to hell!

Sehun onun yüzüne büyük bir şaşkınlıkla bakmaya devam etti.


‘’Tamam,’’dedi hiç düşünmeden, ‘’Tamam, dileyeceğim.’’

Kyungsoo parmaklarını üstündeki beyaz çarşafta gezdirdi,

‘’Aynı şekilde Kai’den de. Tamam mı?’’ 

Sehun öksürdükten sonra başıyla onayladı. Kyungsoo gülümsedi. Onu yola getirmeyi başarmıştı.

Kafasını Sehun’un yastığına koydu. Yüzleri o kadar yakındı ki Kyungsoo onun üflediği havayı hissedebiliyordu.

‘’Sevgiye ihtiyacın var,’’diye fısıldadı büyük gözleri olan, ‘’Ve bu ihtiyacı karşılayacağım.’’

Sehun gülümsemeye çalıştı ancak bu canını yakmıştı. ‘’ Kyungsoo…’’

Kyungsoo elini kaldırmış onun saçlarını okşuyordu. Sarışın olanın vücudu ateş gibiydi, beden ısısı düşmüş olsa bile hala sıcaktı.

‘’Evet…’’

‘’Rüyada olmadığıma emin misin?’’diye fısıldadı Sehun, ‘’Bu gerçek gibi görünmüyor.’’ 

Kyungsoo eğilip onu tekrardan öptüğünde Sehun gözlerini sımsıkı kapadı. 
Dolgun dudakların tadını hayatı boyunca asla unutamayacaktı.

‘’İşte,’’diye fısıldadı Kyungsoo gülümserken, ‘’Umarım artık gerçek olduğunu anlamışsındır, yoksa seni tokatlayacağım.’’

Sehun yutkundu, ‘’Anladım, tamam.’’ Yüzünde gezinen büyük gözleri hissettiğinde derin bir nefes daha aldı.

‘’Su içmek ister misin?’’diye sordu Kyungsoo.

‘’Boğazım acıyor.’’ 

‘’O zaman ilaçla birlikte iç.’’ Kyungsoo yataktan kalkıp geniş masaya ilerledi, Sehun ise odayı inceliyordu. Oda çok büyüktü ve fazla lükstü.

2 dakika sonra kahverengi saçlı çocuk içinde sarı bir sıvı bulunan bardakla geri döndü. Sehun’un yataktan doğrulmasına yardım etti ve bardağı ona uzattı.

‘’Tanrı aşkına, bu nedir?’’diye sordu Sehun homurdanarak, ‘’Çişe benziyor.’’
Kyungsoo sert bir ifadeyle ona baktı.

‘’Kapa çeneni de iç şunu. İçinde ilaç erittim o yüzden öyle. Hadi.’’

Sehun yüzününü buruşturduktan sonra bardağı dudaklarına dayadı ve küçük bir yudum aldı. Portakal gibi bir tadı olmasına rağmen buram buram kokan ilaç yüzünden öğürmüştü.

‘’Burnunu sık,’’diye önerdi Kyungsoo. Sehun burnunu sıkıştırdıktan sonra tüm bardaktaki ilaçlı suyu içti.

Kyungsoo onu yeniden yavaşça yatağa yatırdı ve başını onun yanına koydu. Beyaz ve temiz çarşafı üstlerine çekti.

‘’Üşümeye başladım.’’ Büyük gözlü olan kolunu onun beline doladı ve ona yaklaştı.

‘’Şimdi nasıl?’’diye fısıldadı.

‘’Mükemmel.’’ 

10 dakika boyunca sessiz kalıp yalnızca gözlerinin içine baktılar. Sehun bunun gerçek olduğuna hala inanamıyordu. Nefesini içine çekip o kocaman çikolata kahvesi gözlere zevkle baktı.

‘’Bir şey sorabilir miyim?’’diye mırıldandı Kyungsoo.

Sehun gülümsedi. ‘’Elbette.’’

Kyungsoo sol elini kaldırıp onun yanağını okşadı. Resmen yanıyordu ve kendi elini de bir anda ısıtmıştı.

‘’Hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorum. Bana anlat Sehun.’’

Sehun’un gülümsemesi birden söndü. ‘’Hakkımdakileri ve geçmişimdeki şeyleri eminim öğrenmek istemezsin.’’ 

Kyungsoo şaşkın yüzüyle ona baktı, ‘’Neden öğrenmek istemeyeyim?’’

‘’… Hayatım kötüydü.’’

Sehun yutkundu. Kyungsoo onu yavaşça cevapladı,

‘’Benimki de mükemmel değildi Sehun. Lütfen anlat bana.’’

Sehun derin bir nefes aldı, daha sonra yavaşça dışarı verdi. Beyaz tavana ve parıldayan lambaya baktı. 

‘’Annem ve babam…’’ 

Yüzünü hala yavaşça okşayan narin elleri hissedebiliyordu.

‘’Ben… Annem… Of…’’

Sehun utanıyordu.

‘’Annem evlilik dışı çocuk yapmış. Evet. Söyledim.’’

‘’…’’

‘’Annem henüz 18 yaşındayken erkek arkadaşı yani babam tarafından hamile bırakılmış ancak babam… Korkaklık edip kaçmış. Şuanda 18 yaşında olduğuma göre… Onu hiç görmedim ve ona ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.’’

‘’…’’ Bu kötüydü.

‘’Ben henüz 5 yaşındayken annem bir trafik kazasında öldü. Büyükannem annemi evlilik dışı çocuk yaptığı için evlatlıktan reddetmiş, bu yüzden güvenebileceğim herhangi biri veya bana bakabilecek bir yetişkin yoktu. Yetimhaneye bırakıldım.’’

‘’…’’

‘’Yaşadıklarımı… Hayal bile edemezsin.’’

‘’…’’ 

‘’Tam anlamıyla cehennemdi. Orda yaşadığım her gün, cehenneme daha da yaklaştığımı hissediyordum.’’

‘’…’’

‘’8 yaşına gelince yetimhanede yangın çıktı. Ve kaçtım. Ardıma bile bakmadım. Tek amacım, izimi kaybettirmekti.’’

‘’…’’

‘’Ancak polisler yetimhaneden kaçtığımı anladı. Yetimhaneye dönmek 
istemiyordum. Yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyordum. Polisler beni evlatlık verebileceklerini söylediler. Ve bir aile beni evlat edindi.’’
Sehun’un yüzüne birden bir gülümseme yayıldı.

‘’Şanslıydım ki beni evlat edinen o iki insan gerçekten de iyi biriydi. İsimleri Chohee ve Shin’di. Genç bir çifttiler ve ikisi de hastaydı. Çocukları olamıyordu. Bana çok iyi baktılar, onları seviyordum. ‘’

‘’…’’

‘’Her istediğimi yapıyorlardı ve en önemlisi beni seviyorlardı. Beni koruyorlardı.’’

‘’…’’

‘’14 yaşındayken yanlarından ayrıldım. Ve istediğim liseye gidebilmek için yurda geçtim. Ne olduysa… Orada oldu.’’

‘’…’’

‘’1 yıl içinde… Tahmin edemeyeceğim kadar çok kötü alışkanlık edindim. Alkol, sigara… Uyuşturucu.’’ 

Kyungsoo’nun gözleri kocaman oldu.

‘’…’’

‘’Bir şeytana dönüşmüştüm. Cehennemden kaçayım derken, aslında kendi istediğimle cehenneme düştüğümü fark ettim.’’

‘’…’’

‘’Tek amacım, yalnızca zevk almaktı. Gözüm hiçbir şey görmüyordu.’’

‘’…’’

‘’Luhan yurttan gittikten sonra birkaç hafta sonra yurda geri dönemedim çünkü Chohee ve Shin’in cenazesine gitmiştim. Ölmüşlerdi. Bir trafik kazasında. Sevdiğim insanları tekrardan kaybetmiştim.’’

‘’…’’

‘’Shin bütün mirasını bana bırakmıştı. Onların öldüğünü öğrendikten sonra daha kötü oldum ve yurt öğretmenleri beni rehabilitasyona gitmem için zorladılar. 6 ay boyunca rehabilitasyon tedavisi gördüm ve… Tamamen iyileşmiştim.’’

‘’…’’

‘’Yurttan ayrıldım ve kendime bir ev satın aldım. Aradan 3 yıl geçti, her şey iyiydi. Okula gidiyordum, arkadaşlarım vardı… Ancak daha sonra…’’
‘’…’’ Kyungsoo onu dinlemeye devam etti.

‘’Luhan’ın bir sevgilisi olduğunu öğrendim. Mutluydu.’’

‘’…’’

‘’Onun mutlu olması… Bu garip bir şekilde sinirimi bozmuştu. Eşyalarımı topladım ve okulumu değiştirmek için gittiğim lisenin müdürüyle konuştum. Bunu tabii ki de kabul etmemişti. Ama parayı basınca… Birden kendimi Seul’da buldum.’’

‘’…’’

‘’Daha sonrasını ise biliyorsun.’’

Kyungsoo onun yanağını okşamaya devam ediyordu. ‘’Mutluluğa gerçekten ihtiyacın var,’’diye mırıldandı gülümseyerek, ‘’Ve bu ihtiyacı gidermek benim görevim. Görevimi layığıyla yerine getireceğim.’’

Pembe ve ince dudaklarla dolgun ve yumuşak dudaklar buluştuğunda oda iyice sessizleşmişti.

Going to HellOn viuen les histories. Descobreix ara