11.Bölüm: VANİLYA

En başından başla
                                    

Küçük çocuk hıçkırıklarla ağlamaya devam etti. İçeride ki adam çıktı sinirle.

"Piçinin zırlayışını çekemeyeceğim."

"Sen odaya git o susar şimdi." Dedi kadın, yerde ağlayan çocuğa bakarken. Adama çocuğun sesi olukça sinir bozucu geliyordu. Zaten evdeki çocuklarının seslerini çekiyordu, bir de burada uğraşamazdı. Aldı ceketini, çıktı evden adam.

Kadın şaşkınlık ve öfke arasında kaldı. Öfkeyle oğluna baktı. Aldırmak istediği ama parasızlıktan aldıramadığı oğluna. Müşterisini kaybetmesinin siniriyle karşısındaki çocuğa bir tokat daha attı. Çocuk daha da çok ağlarken bir tekme geçirdi küçük çocuğun küçük bedenine.

"Anne." Dedi çocuk acı içinde.

"Kemeri mi özledin?" Hayır, hayır çocuk kemeri özlememişti. Kemerden nefret ediyordu. Hemen televizyon masasının yanında duran kemeri aldı kadın. Küçük çocuğun sırtına acımasızca vurdu kemerle.

"Anne." Dedi iç yakan bir sesle. "Anne canım acıyor." Kadın durmadı. Çocuk ağladı. Bu ilk ona kemerle vuruşu değildi ve son da olmayacaktı. Çocuk sırtında iz kalacağını bilmiyordu, ruhunda iz kalacağını da bilmiyordu. O sadece masum bir çocuktu işte hiçbir şey bilmiyordu. Canı çok yanıyordu. Hem annesi kemer bile takmazdı ki!

Çocuk hıçkırıklarla ağlarken, annesi onu yerden sürükleyerek kaldırdı. Dolabını açtı ve kanlar içinde kalan küçük çocuğu dolabına kilitledi.

Küçük çocuk tüm gece acıyla inledi, dolapta olmanın korkusuyla annesinden kendisini çıkarması için yalvardı. En sonunda ağlamaktan ve acıdan bitap düştü. Çırpınmayı bıraktı. Kimse duymamıştı sesini, kimse kurtarmamıştı onu oradan.

Annesinin dolabı vanilya kokuyordu. Bu koku onu artık rahatlatmıyordu, korkutuyordu.








Bir şeyler eksikti, hiç dolmamıştı bu şeylerin yeri küçüklüğümden beri. Kalbim sevgiye açtı. Sevmek ve sevilmek, söylemesi ne kadar kolaydı. Peki söylendiği kadar kolay mıydı bunları eyleme dönüştürmek.

Ben büyümüştüm, boyum uzamıştı, yüz hatlarım değişmişti, düşüncelerim değişmişti ama içimde hala sevgiye aç o küçük çocuk yaşıyordu. Aile sevgisini hiç tatmayan, yaşıtları aksine sıcak bir yuvada yetişmeyen, kısa saçlı küçük bir kız vardı içimde. Adı Duru'ydu.

Duru hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmayacaktı.

Karşımda sarı saçları terden anlına yapışmış adama baktım. Üstünde tişörtü yoktu, altındaki bol pijaması üstünden düşecek gibi duruyordu. Ter damlaları vücudundan süzülüyordu. Benim varlığımdan habersiz karşısındaki cansız mankene benzeyen hedefi yumrukluyordu. Her bir yumruğunda hedef geriye kadar sertçe yatıyordu, o yumrukların hedefi olmak istemezdim.

Onu bu şekilde izlemek doğru değildi. İçeri girdim, bakışları hemen beni buldu. İlk önce yarı çıplak vücuduna baktı, ardından benden uzaklaştı. Arkasını döndü, yerdeki tişörtünü almak için. Sırtını boydan boya kaplayan dövmeleri yine dikkatimi çekmişti. Hepsini teker teker incelemek istiyordum ama bu imkansızdı. Terden çıkardığına emin olduğum tişörtü geri giyindi. Onu taciz ediyormuşum gibi davranıyordu. Sinirle nefesimi üfledim.

"Çok meraklıyım vücuduna." Dedim üstümdeki hırkayı çıkarırken.

"O zaman sessiz sedasız belirme." İlerde duran sebilden kendisine su doldurdu ve tek dikişte bitirdi.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin