8.Bölüm: İLK İŞ

En başından başla
                                    

Birlikte aldığımız siyah sırt çantasının içine bir kalem ve defter koydum.

"Bugün en az üç erkek kaldırmazsan benimde adım Aleda değil." Gülerek bana uzattığı kalın ceketi aldım. Bir anne gibiydi, çocuğunu okula hazırlayan bir anne.

"Çok geç oldu." Aleda sızlanmama karşılık sadece güldü.

"Çağkan bazen haftada bir gün bile okula gitmiyor." Tahmin edebiliyordum, çünkü sürekli evdeydi.

Beraber aşağı indik. Yine biz inmeden kahvaltı masası hazırlanmıştı. Tek fark bu sefer Ilgar'da onlara yardım ediyordu. Çağkan bir şey söyledi ve Demir'le Ilgar aynı anda kahkaha attılar. Yine gülüyordu ve yine çok güzel görünüyordu. Dümdüz ve beyaz dişleri bronz teninde parlıyordu.

Bu adam bir kaç gün önce beni hakaret etmekten beter adamdı. Günlerdir eğitim dışında hiçbir konuşmuşluğumuz olmamıştı. Bana hakaret etmişti ve bunu kendime yediremiyordum. Üçü de aynı anda fark etti bizi.

"Günaydın." Demir  ve Çağkan aynı anda söylemişlerdi. Ilgar ise yüzümüze bakma zahmetine bile girmemişti.

"Günaydın." Diyerek karşılık verdim. Demir'e baktım. "Ne zaman çıkacağız?" Onlarda masaya oturdu, bir boşluk vardı. Karan yoktu. Aleda'nın gözleriyle onu aradığını fark etmek hiçte zor değildi.

"Kahvaltıdan hemen sonra çıkarız." Dedi Demir kahvaltısına başlarken.

"Bende ne zamandır okula uğramıyorum." Dedi Çağkan kafasını kaşıyarak. Adamda ki rahatlığa bak, biz raporluyla birlikte en fazla otuz gün devamsızlık yapabiliyorduk.

Kahvaltımızı sessizce yaptık. Bakışlarım Ilgar'ın üzerinde dolaştı. O gün bana yaptığı hakaret çok ağırdı ve bir kez olsun özür dilemeye çalışmamıştı. Ilgar iğrenç bir adamdı, sinirle derin bir nefes aldım. O günkü sözlerini hatırladıkça nefesim kesiliyordu, öz güvenim parçalanıyordu ve bunları en çok onun ağzından duymak rahatsız ediyordu.  Onun sözlerini neden bu kadar umursadığımı bilmiyordum.

Tabağına eğmiş olduğu kafasını kaldırdı, ona baktığımı hissetmiş olmalıydı. Suçlu o olmasına rağmen  hala bana suçlayıcı bir şekilde bakıyordu, düşmanca bakıyordu. Ona ne yaptığımı bilmiyordum, bana neden bu kadar kin doluydu bilmiyordum, benden neden bu kadar nefret ediyordu bilmiyordum.

İkimizde birbirimize değişik bir şekilde bakarken bu rahatsız durumu Demir'in sözleri kesti.

"Hadi bitirdiyseniz kalkalım." Demir, Ilgar'la aramızdaki gerginliğin arttığının farkındaydı. Yere bıraktığım çantamı aldım, ayağa kaktım ve ceketimi üzerime geçirdim.

Aleda'a el salladım. Demir ve Çağkan'ın hemen arkasından aşağı kata indim.











Kısa bir araba yolculuğunun ardından okula gelmiştik. Şüphesiz hayatımda gördüğüm en gösterişli okuldu. Dışı bile göz alıcıydı, Demir baya para vermiş olmalıydı buraya. Arabadan Demir ve Çağkan'la indim. Hava çok soğuktu ve üzerimdeki kalın ceket dahi beni ısıtamıyordu. Demir üşüdüğümü anlamış olacak ki elini belime koydu ve daha hızlı adımlar attı.

"Hiç özlememişim." Çağkan  da hemen arkamızdan söylenerek geliyordu.

"Okula geldiğin mi var zaten?" Demir omzunun üstünden ona bakmıştı, ardından tekrar önüne döndü. Döndüğü an Demir'in bir kaç gündür sakallarını kesmediğini fark etmiştim. Kirli sakal ona yakışıyordu. Sonunda otoparktan çıkıp okula girebilmiştik.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin