Bölüm 23

642 24 14
                                    




Sevdikleri üzülünce insanın gözü hiç bir şey görmez. Görmediği gibi beyin de error verir bir süreliğine. Özellikle de bir bayana ve küçük bir çocuğa yapılan yanlışın affı asla olamaz. Ki bu mahalledeki delikanlılar böyle bir şeye asla aman vermezlerdi.

Zaten şuan bulunduğu küçücük nezareti arşınlayan ve onu izleyenlerden de anlayabiliyorduk bunu. Mert in sinirli, asabi, laf dinlemez hali yanındakilere de çıt çıkarttırmıyordu. Düşünün yani her olayı şakaya çeviren Ercan bile kılını kımıldatmadan bekliyordu.

Nezarethane dar gelmiş içinin şişmesine neden olmuştu. Ne yapması, ne düşünmesi gerektiğine karar veremiyordu. Sonunda ağzından kelimeler dökülmeye  başladı.

"Ben nasıl öldürmedim o piçi?? Niye izin vermediler?? O son nefesini götünden alana kadar sikmeliydim piç kurusunu. Sike sike doğduğu yere geri sokmalı ve anasına kürtaj yaptırmalıydım. Ah baba ah. Bir bıraksaydın da gösterseydim bütün semte benim karıma sarkmak, onu üzmek ne demekmiş. Sadece bu amına koduğumun götvereni değil herkes bilmeliydi ki Mert karısına deliler gibi aşık. Ama benim suçum. Sen karını üz, onu elaleme rezil et, evde hırgür çıkar, kaç ay olduğu halde hala kardeş de sonra da etrafındakilere suç bul. Sen bunu hak ettiiin. Ama karın etmedi. O her zaman savaştı. İstedi bu evliliğin en güzel şekilde olmasını. Hepsi senin laf anlamaz beynin ve karına karşı kapattığın kalbinin suçu..." kendi kafasında kurduğu ve dışarıya dudaklarından dökülen bu sözler oradakileri şaşkına çevirmişti.

Bişey söylemek istiyor ama susuyorlardı. İbrahim kardeşinin yanına gitmek istiyor ama onu gördükçe vazgeçiyordu. Çünkü biliyordu ki giderse Mert bu ruh haliyle saçmalayacak ve herkesin kalbini kıracak şeyler söyleyecek. Susup içindekileri dökmesini ve kafasını boşaltmasını bekledi.

Zaten Enes in söylediği son sözden sonra Mert şuurunu kaybetmişti. Elindeki sopayla önlerinden koştuğu anlar aklına geldi. Bakkalın sokağına girer girmez basbas bağırıp Nuri olacak o iti tirtir titretmişti oturduğu bakkal koltuğunda. Mert in sesini duyan adam korkuyla hemen dükkanın kapsını kapatıp önüne de engel koymuştu.

Elindeki sopayla dükkanın bütün camlarını yere indirmiş içeri yine de girmişti Mert. Cam tam kırılmadığı için girerken kolunu bacağını yırtmıştı ama bir gram acı hissetmedi. İçeriden gelen gürültüden sonra camekanın gürültüyle kırılması ve bakkalın havada uçarak sokağın ortasına düşmesi çok sürmemişti.

Mert in içeri girdiği o on saniye de adamı bu hale sokması ciddi anlamda korkutucu bir şeydi. Adamın ağzı yüzü dağılmış, kafası kanıyor ve kaburgalarını tutuyordu. Camların arasından yüzündeki kimseyi dinlemez hali bütün mahalleye korku salmıştı. Adamın üstüne atlayıp boğazına yapışıp yumruklarını yüzüne hızla indirmesine kimse engel olamadı. Aslında hepsi adamı linç etmeye gitmişlerdi. Fakat divane aşık kimseye bir iş bırakmamış, bütün işi üstlenmişti.

Yumruklar yetmemiş ayağı kalkıp bir de tekmelemişti sonuna kadar hak eden adamı.

"Seni.sikerim.ulan.piç. Sen. kimsin.de.benim.karımı.üzersin. O.laf.söyleyen.ağzını.sikerim.." her vurduğu yumruk ve tekmeden sonra aklına gelrn küfürleri sıralıyordu. Bir çift kol uzaklaştırmıştı Mert i pislik adamdan.

"BIRAK LAAAN!!!" diye yırttı kendini.

"MERT kendine gel. Öldürecek misin adamı?" Babasının sesini duymak ortamın farkına varmasına neden oldu. Gözleri sinirden deliye dönen adam oğlunun yanlış bişey yapmaması için uğraşıyordu.

İpek arayıp olanları anlatınca hemen evden fırlayıp gelmişti bakkala. Oğlundan önce gelip halletmek istiyordu işi. Adamı büyük ihtimalle önce döver sonra da polise verirdi. Ama gelipte başında öldüresiye döven oğlunu görünce başına bela almaması için ilk önce onu adamdan uzaklaştırdı.

Seviyorum İşteWhere stories live. Discover now