48. Bölüm "Doğuruyorum"

120K 4.3K 1.4K
                                    

Multimedia Vuslat'ın gelinliği, Yalın'ın damatlığı, düğün mekanı ve yüzükler..

HERKES BURAYA BAKABİLİR Mİ?

Normalde yeni bölüm sınavlarımız bittikten hemen sonra gelecekti. Ve evet, sınavlarımız biteli bir hafta kadar oldu.

O zaman neden yeni bölüm geç geldi?

Nerdeyse bir ay oldu ve bu kadar geç bir bölüm gelmesini kesinlikle istemezdik. Zaten hikâyeyi başından beri takip edenler bilir, hiçbir zaman yeni bölüm bu kadar geç kalmadı, kalmaz da. Bu sefer ben çok ama çok hastaydım. Buna rağmen yine de bölümü sınavların bittiği hafta sonu hemen bitirip, yayınlayacaktık. Ama bir de üstüne babaannem vefat ettiği için her şey üst üste geldi. Dört yazardan bölümleri yazıya döken ben olduğum için maalesef kendimi hiçbir şekilde yeni bölüme odaklayamadım, yazamadım. Daha fazla ara açılsın istemediğimiz için kendimi zorlayabildiğim kadarıyla yazdım. Böyle olsun istemezdim ama benim mazeretim yeni bölümün gelmesinden çok daha önemli. Sorumsuz kişiler olmadığımız için açıklama yapma gereği duyduk, okuyan okur, okumayan okumaz. Anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum.

İyi okumalar..

RÜYA

Kendime gelmeye başlarken gözlerimi kamaştıran ışıktan dolayı kirpiklerimi kırpıştırdım. Kendimi yorgun, halsiz hissediyordum ve başım çok acıyordu.

Kaşlarım çatılı bir biçimde değişik homurtular çıkarırken gözlerimi etrafımda gezdirdim.

Bomboş, kirli bir mekan, fazla büyük olmayan odayı aydınlatan loş ışık, odada tek eşya olan, üzerinde oturduğum sandalye ve gelinlikli bir ben...

Bir anda sandalyeden kalkmak için yaptığım hamle, ellerim arkamdan, ayaklarım da sandalyenin bacaklarına bağlı olduğu için sağa doğru düşmeme sebep olmuştu.

Acı dolu bir çığlık atarken hemen gözlerim yanmaya başladı.

"Kimse yok mu? " diye bağırdım karşımdaki kapıya doğru buğulu gözlerle bakarken.

En son ne yaşamıştım hatırlamaya çalışıyordum.

Dükkana gelecek olan Vuslat ablaya kendimi göstermek için dükkandan çıktıktan hemen sonra yanıma yanaşan arabadan çıkan birkaç adamın darbesi..

Beni arabaya sokan adamlar beni rahatsız eden, Aykut Bey'in adamlarıydı!

Zihnimde olaylar iyice otururken sinirle çığlık attım. "Buraya bakın! Kimse yok mu? "

Kapalı olan kapı hızlıca açıldıktan sonra tanıdık gelen esmer adam yere düşmüş olan beni gördüğünde kaşları havalandı.

"Güzellik uykusundan sonunda uyanabildin demek..."

Kaşlarım öfkeyle çatılırken "Sen!" diye bağırdım. Bu sırada adam yanıma gelmiş, beni kaldırıyordu.

"Evet, ben. Görüşmeyeli birkaç hafta oldu. Bizi özlemişsindir diye seni kaçırdık."

Adamın alayına karşılık sinirli ifademi bozmadım.

"Sizin derdiniz ne? Neden buradayım? Ne istiyorsunuz?"

Adam benden birkaç adım uzaklaşırken işaret parmağını alnına dayadı.

"Unutkanlık mı başladı?" Sinirle soluk alıp verirken bir cevap vermedim.

ORMANTİK MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin