15. Bölüm -Sürpriz!-

166K 5.3K 1.5K
                                    

Aradan sonra Güneş, Sidal, Eslem, Araf, Rüzgar ve Esat'la geldik! Çocukların hikâyesine başladığımızda herkesin aklı bu çiftlerimizdeydi. Her okuyucuya arada sürpriz yapıp onların ağzından da yazacağımızı söylemiştik ve sözümüzü tuttuk. Onlardan yazmayalı çok oldu. Biz heyecanla yazmaya başladık. Siz de heyecanla okuyun.

Keyifli okumalar...

GÜNEŞ

Kokusuna bağımlı olduğum adama bir kedi gibi sokulduğumda beni daha sıkı sarmalamıştı.

"Nefesim..." Gözlerimi açmazken "Hı?" diye mırılandım.

"Kalk da kahvaltıyı hazırla. " İlk önce tek gözümü açtım. Birkaç saniye sonra diğer gözümü de açarken "Kahvaltıyı hazırla?" dedim soru sorarcasına.

"Sabah oldu hatun."

"Nefesim kelimesinden sonra şöyle güzel bir cümle bekliyordum. Aman odunluğa devam et. Gelmişsin kırk yaşına aynen devam kocacığım. " Saçlarımı omzumdan geriye itti.

"Hatun ne diyeyim? Karnım açken güzel şeyler söyleyemiyorum." Alayla Araf'a baktım.

"Sanki karnın tokken bir şey söylediğin var da..." Sırıtırken burnumdan öptü. Ardından dudaklarıma küçük öpücükler bırakmaya başladı. Vuslat'ın sesini duymamla geriye çekildim hemen.

"Günaydın anne! Günaydın baba!" Vuslat odaya girince ortamıza atladı ve yorganı üstüne çekip bir bana bir de Araf'a baktı.

"Neden öyle bakıyorsunuz? " diye sordu. Araf dik dik bakıyor, ben ise ne desem diye düşünüyordum.

"Günaydın kızım. " dedim saçını okşarken.

"Sende radar mı var küçük cadı?" Vuslat kaşlarını havaya kaldırdı.

"Ne radarı baba? " Araf başını olumsuz anlamda sallarken yataktan kalktı.

"Cadım ve küçük cadım, kahvaltıyı hazırlayın. İşe geç kalacağız. Bak daha hazırlanmamışsın bile Vuslat. "

"Her sabah iş, iş! Benim de haklarım var. " dedi Vuslat her sabah ki kendini acındırmak için yaptığı konuşmalarından birine başlarken.

Araf kollarını göğsünün altında birleştirip kalçasını da vitrine yaslarken yanımda yatan Vuslat'a alayla baktı. Şu anki tatlığını anlatmam. Saçları dağınık, tek kaşı havada, dudakları alayla yukarı kıvrılmış bakıyordu.

"Ne hakkıymış küçük cadı? " Vuslat üstündeki yorganı ayağıyla itekledikten sonra yatakta doğrulup sırtını yatağın başlığına yasladı.

"Söyleyeyim babacığım. " Vuslat boğazını temizleyip devam etti.

"Pardon, Araf Bey. Öncelikle, sabah sabah iş olmaz! Her çalışan ne zaman müsaitse işe o zaman gelecek. İsteyen istediği zaman paydos yapabilecek. Çalışanlara çok iş verilmeyecek. Maaşlar mümkünse üç katına çıkmalı. Patronlar çalışanları iki de bir kontrol edip bizlere rahatsızlık vermesin. Ayrıca her çalışana bir de kredi kartı verilmesi gerekiyor. Ya da hayır. İki tane. Taleplerim bu kadar. "

Kızım tıpkı benim gibiydi. Gülümserken kızımın saçlarında elimi gezdirdim. "Aferim kızıma. Haklarını patronuna karşı savunacaksın."

Vuslat gülümseyen yüzüyle Araf'ın tepkisini bekliyordu. Araf, bizim halimize gözlerini devirdikten sonra konuşmaya başladı.

"Öncelikle, sabah sabah iş olmayacak da gece mi olacak? Her çalışan müsait olduğunda işe gelirse sence gelen olur mu? İsteyen istediği zaman paydos yaparsa, herkes her zaman paydos yapar. Çalışanlara çok iş vermezsek şirketin hali ne olur? Maaşlar zaten herkesin hakkı kadar veriliyor. Diğer türlüsü mümkün değil. Patronlar elbette çalışanlarını kontrol edecek. Çünkü herkesin kaytarmaktan başka bildiği bir iş yok. Özellikle de senin. Kredi kartı mı? Talepleriniz reddedildi Vuslat Hanım."

ORMANTİK MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin