Kanlı Zeytin 33

51 13 8
                                    

Cemal elindeki bütün kozları kaybetti. Yapacak bir şeyi kalmayınca 'Bari mani olmayıp yardımcı olarak son görevimi yapayım' diye düşündü. En azından bu şekilde bağlarımız kopma aşamasına gelmez diye düşündü.

Üç gün içinde hazırlıklar tamamlandı. Lara Belediyesi'nde sade bir nikahla evlendiler. Nikaha Tahir katılmadı. Her ne kadar çocuk olsa da bu olay onun yüreğine bir ok gibi saplandı. Saplanan bu mızrak kımıldadıkça, düşündükçe canını acıtıyordu acıyan yarasından kan damlıyordu. Annesini başka bir adamın yanında, kollarında görmeye dayanamazdı. Bu hayalindeki annesi değildi. En azından annesi hayallerinde de olsa temiz kalmalıydı.

Bir hafta sonra Cemal içindeki merakı gidermek için Antalya da onların yaşadığı eve uğramak istedi. Kapının önüne gittiğinde kendi kendine 'Hiç bu kadar ağır bir şey yapmamıştım.' diye mırıldandı. Kapıyı çaldı. Kapı Zeynep tarafından açıldı. İçeri davet etse de çok sıcak davranmadı. Yüzüne gülmek için çabalasa da gözleri ve dudakları aynı fikirde değildi. Cemal de bu soğuk hava da fazla kalamadı. İhtiyarı öptü ve son defa görüşmecesine vedalaştı çıktı.

Cemal İzmir'e dönmek istese de Tahir bu konuda istekli davranmadı. Amcasını ikna etti. Amcası da bu konuda çok ısrarcı davranmadı. Tahir, annesini unutmaya çalışsa da bu o kadar kolay olmuyordu. Tahir'in başını okşamasını, ona sıcacık sesiyle yavrum diye seslenmesini. Ona yaptığı menemeni, yaptığı irmik helvasının tadını hiçbir şeyde bulamıyordu. 

Annesine ait her şeyi çok özlüyordu. Bazen yolda yürürken, otururken, her hangi bir anda annesinin kokusunu hissediyordu. Çevresine bakınıyordu ama annesi yoktu. Annesinin kokusunu hissettiği anda gözünü kapatıp onu düşünmeye başlayarak anın tadını çıkartıyordu. Çevresindeki her şey ona annesini hatırlatıyordu...

Bir ay kadar sonra bir sabah erkenden telefon çaldı. Telefondaki ses Zeynep:

- Cemal, babam öldü. Bugün cenazeyi defnedeceğiz. Belki bulunmak istersin diye aradım, diyerek kapattı.

Cemal elindeki ahize ile kala kaldı. Duyguları birbirine karıştı. Üzülmesi gerekirdi ama üzülemiyordu. Duygularını bir tarafa bıraktı. Biraz sinirli bir sesle 'Madem ölecektin iki üç hafta önce ölseydin ya be adam.' Dedi. Hem söylenmeye devam etti hem de üzerini değiştirmeye. Hemen eşini de uyandırdı. Tahir'e not yazıp masanın üstüne bırakıp çıktılar.

Tahir uyandığında evde yalnız olduğunu fark etti. Evde kimsenin olmadığını anlayınca tekrar yatmaya karar verdi. Yatarken başucunda duran kağıdı fark etti. Eline aldı okumaya başladı. Okudukça tebessüm etmeye başladı. Ortada bir ölüm haberi olmasına rağmen tebessüm edebiliyordu.

İki elini de başının altına koyarak yatağına sırt üstü yattı. Yüzündeki ifade ile kendisini hayal dünyasına götürdü. Bundan sonraki tek seçenek annesinin kendisine kalacağıydı. Annesi ile evlerinde yaşamak, eskisi gibi bakkalı çalıştırıp hayatlarına devam etmek vardı. Bazen annesi bazen de kendisi bakkalda çalışıyor. Akşamları gezmeye gidiyorlar, balık ekmek yemek için limana iniyorlar... 

Bu hayallerin hiç bir yerinde amcası yoktu.

Kapının çalmasıyla hayalinden çabuk uyandı. Kapıyı açınca karşısında Elif'i gördü. Allah'ım sanırım hayallerim gerçekleşmeye başlıyor diye düşünmeye başladı. Elif'e sarıldı, onu yanağından öptü:

- Çok mutluyum Elif. Sanırım her şey yoluna giriyor.

Elif şaşkınlık içinde bakakaldı. Şaşkınlığını çabucak üstünden atarak, o da Tahir'e sarılarak öptü:

Kanlı ZeytinDär berättelser lever. Upptäck nu