İhanet.. Bölüm 12

En başından başla
                                    

İşine nasıl yoğunlaştığına bakılırsa, farketmemiş olabilir miydi? Bir kaç adım atmıştım ki soğuk sesiyle beni durdurdu. "Dokunma." Bir kaç saniye kedimi oradan alıp almama konusunda kendimle tartışmaya girerken vazgeçtim ve bende Emir'in karşısına dizlerimin üzerinde oturdum. Neyi vardı? Fazla düşünceli gözüküyordu ve Tanrım, hiç sevmediği kedim şuan şapkasındaydı.

"Bir sorun mu var?" Diye sordum ama bana cevap vermek yerine önünde ki bilgisayarla ilgilenmeye devam etti. Parmağımın ucuyla bilgisayarı ittirip ekranının biraz aşağıya inmesini sağladım. Emir bana kısa ama etkili bir bakış attı. "Ne oldu?"

"Uslu dur sarışın." Dedi tok bir sesle beni uyarırken. Ama bir şey olduğunu görebiliyordum.  Fazla gergindi ama sert değildi. Parmağımla bilgisayarı tekrar ittirmek  isterken parmağımı havada yakaladı. "Ne istiyorsun?" Bakışlarımızın arasında yoğun bir meydan okuma vardı ve kimsenin geri çekilmeye niyeti yoktu.

"Bir şey olmuş." Diye varsayımda bulundum. Tek kaşını kaldırarak devam etmemi bekledi ama parmağım hala onun elinde esirdi. Tıpkı benim onun yanında esir olduğum gibi. "Bu seni üzmüş. Yoksa bana şuan çok sert davranman gerekirdi."

Parmağımı serbest bırakarak çok bilmiş bir ifadeyle bana baktı. "Sana sert mi davranıyorum?"

Sorusuna gülmemek için kendimi zor tuttum. "Beni bağladın?" Diye küçük bir hatırlatma yaptım. Çabuk unutan birine benziyordu. Ama ben unutmamıştım ve listeye bir şey ekleme fırsatım olsaydı bunu unutma diye ekleme yapardım.

Tekrar başını bilgisayara çevirmeden hemen önce yüzünde alaycı bir ifade yakaladım. "Sen sert davranma görmemişsin." Bunun anlamını düşünmeyecek kadar ne yazık ki umursamaz bir kızdım. Zaten şuan umursadığım tek şey kedimdi ve ne yaptığı belli olmayan birinin şapkasının içindeydi. Bilgisayarın hemen yanında ki sigara paketine uzandığım da bunu gördüğünü ama sesini çıkarmadığını farkettim. Kül tablasına bakılırsa sigaranın yarısı çoktan içini doldurmuştu. Sigaranın ucunu çıtlatıp nane tadını almayı bekledim. Ağzımın içi zehir gibiydi. Hiç yoktan biraz kendime gelmeliydim.

"Ee anlatacak mısın?" Böyle oynamak istiyorsa bende ona göre kartlarımı seçerdim. O beni görmezden geliyorsa bende onun laflarını umursamayacaktım.

"Vazgeçmeyeceksin değil mi!" Diye sorunca ona ukala bir şekilde onaylamazca kafamı salladım. Bu hareketime gözlerini devirdi. "İrem yaşıyormuş." Biran çok kısa bir süre içinde neredeyse İrem kim diye soracaktım. Sonra kaşlarım hayretle havaya kalktı.

"Nerden öğrendin?" Merakım ilgisini çekmişti ama bu merak uyandırmayacak bir konu değildi.

"Savaş onu kaçırmış." Deyince kaşlarımı çattım. Oda kimdi? "Benim kuzenim. Oda Hayal'e aşıktı ve." Duraksadı. Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyor ama hiçbirinin durumu açıklamaya yetecek ölçüde olduğuna inanmıyormuş gibi bir hali vardı. "İrem Hayal'e çok benziyor."

Duyduklarımı kafamda netleştirmem uzun sürmedi. Ama odaklandığım nokta kuzenlerin aynı kızı seviyor olmalarıydı.

"İkiniz de aynı kızı mı seviyordunuz?" Diye sorunca bana tuhaf bir bakış attı.

"Buna mı takıldın?" Sorusuyla omuzlarımı kaldırdım. Neye takılmam gerekiyordu ki? Onları tanımıyordum. Emir'i de pek tanıdığım söylenemezdi ama hiç yoktan diğerlerinden fazla tanıyordum. "Hayal'le aynı yerde çalışıyorduk. Çoğu erkekten daha cesurdu. Bu yüzden ona aşık olmamak elde değildi. Savaş'ta bunu kaçırmadı. Ama Hayal beni seviyordu ve biz herkesten gizli evlendik. Savaş onu unutamayınca ülkeden ayrıldı. Babası ölünce intikam için geri dönmüş ve İrem'le  karşılaşmış. Zaten her şey de böyle başlamış."   Emir Hayal'den bahsedince zorlanıyordu sanki. Derin nefesler alıyor, adını söylemek için kendine zaman tanıyor gibiydi. Onun acısı bile özeldi.

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin