Madde.. Bölüm 11

Start from the beginning
                                    

"Sen Eylül'ü sevdin mi prensesim?" Diye sordu Barış Buse'ye. Göz ucuyla ona baktım ama ifadesizdim. Kimsenin beni sevmesine ihtiyacım yoktu ama ilgimi çekmişti bu soru.

"Eylül kim?" Barış kızına parmağıyla beni gösterince, Buse kaşlarını çattı. "Onun adı sarı kafa değil miydi?" diye sorunca Barış salonu dolduran bir kahkaha attı. Somurtup gözlerimi devirdim ve Emir'in de dudaklarının kenarının yukarı kalktığını gördüm.

"

Akşam Emir'le beraber dediği mekana doğru yola çıktık. İçim içimi yiyordu. Babamdan haber alabilirdim ve buradan kurtulabilirdim. Mekanın önüne geldiğimiz de Emir bana doğru döndü.

"Kimseyle konuşma. Başını belaya sokma ve saçma sapan bir işe kalkışma." Deyip uyarılarda bulundu. Sanki onu çok dinlermişim gibi. Emir'e yapmacık bir şekilde gülümsedim ve suratımı bozmadan arabasından indim. "Kime söylüyorsam." Diye homurdandığını duyabiliyordum. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu. Mekanın içine girmeden önce ışıltılı bir KUYTU yazısı dikkatimi çekti. Emir elini belime koyup beni içeri girmem için uyardı.

"Sen bar bölümünde bekle." Dediğin de gö ucuyla bar kısmına baktım. "Sarışın uslu dur. Beni yorma." dedi ve omuzlarımdan tutup beni bara doğru itti. Ona içimden bir sürü küfür ettim. Böyle ağız dolusu. Bar bölümüne gidip bir tane bira istedim.

"Benden." Yanım da ki adam bira dolu bardağı bana doğru itti ve sarı sıvı tezgahın üzerine taştı. Elime alıp bir kaç yudum içtim. "Nasıl gidiyor?"

"Bok gibi." Dedim. Adam keyifle güldü ve bar taburesini bana biraz daha yaklaştırdı. Emir yukarı çıkmıştı ve merdivenlerin başında dikilen korumalara bakılırsa orası patrona aitti. Bende orada olmalıydım ve babamdan bilgi almalıydım. Beni böyle geride bırakması sinirlerimi bozuyordu.

"Seni keyiflendirebilirim." Dediğin de kirpiklerimin ardından ona baktım. Eğer aykırı bir şey yaparsa elimde ki bardağı kafasına geçirecektim. Etrafına göz atıp cebinden bir şey çıkarıp elinin altından bana uzattı. Küçük bir haptı. "Beş dakikaya seni uçurur." Dedi.

Zihnimde bir anda ölmeden önce yapılacaklar listem canlandı. Emir yoktu ve bundan başka bir fırsatta bulamazdım. Kafamı kaldırıp Emir'i yokladım ve hala ortalarda olmadığını görünce çaktırmadan hapı alıp ağzıma attım. Dün gece yaşadığım şey listeye girer miydi bilmiyorum ama arada ki farkı anlamak istiyordum. Aynı etkiyi bırakacak mı bilmek istiyordum.

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu. Beynim yavaş yavaş uyuşuyordu ve terlemeye başlamıştım. Taburemi kendine doğru çekip bana yaklaştı. Onu durduramıyordum. Etraf dönüyordu sanki. İtmeye çalıştım ama küçücük hap beni etkisi altına almayı başarmıştı. Ve hayır bu dün gece yaşadığım olaydan çok daha kötüsüydü. Dün gece ipler benim elimdeydi ama şuan tam anlamıyla kontrolü kaybetmeye başlamıştım. Adam ellerini belimden aşağıya doğru çekince elimde ki bardakla kafasına vurdum! "Seni kaltak!" Diye bağırdı ve kanayan kafasını farkedince suratıma bir tane çaktı. Kafam sağa doğru eğilince yüzümde ki acıya bile kahkaha atacak duruma gelmiştim. Bar taburesinden kalkıp, tabureyi adamın üzerine fırlattım ama adam tabureyi yakalamayı başardı. Elini tekrar hava da görünce gözlerimi kapattım ve yüzümde acıyı hissetmeye çalıştım. Ama hapın etkisi mi yoksa başka bir şey mi anlamadım, çünkü bir acı hissetmemiştim. ve bu yüzden gözlerimi açtım. Adamın eli hava da asılı kalmıştı ve bunu yapan Emir'di. Onu görünce sendeledim. Ayakta duramayacak kadar berbat hissediyordum.

"Eğer o elin aşağıya inerse, parmaklarını tek tek kopartır bir tarafına sokarım!"

Emir'in tehditiyle ortalık birden karıştı ve adamın yandaşları etrafımızı çevirdi. Korumalar olayı durdurmak isteyince Emir onları eliyle durdurdu. Cebinde ki silahı tezgahın üzerine bıraktı. Bu çok etkileyiciydi. Yada şuan bulanık kafam benimle alay ediyordu.

"Şimdi, ağzınızı yüzünüzü yerlere dağıtacağım ve sokak köpeklerine bağışlayacağım." Emir kollarını sıvarken gözleriyle de etrafını saran adamlara baktı. Eğer şu an ağzım uyuşmasaydı bir kahkaha atabilirdim.  "Şanslısınız. Bu konuyla ilgilenen birini tanıyorum." Ceyda'dan bahsediyordu. Hapın verdiği cesaretle bar tezgahın üzerine çıktım.  Ama başım öyle çok dönüyordu ki kendimi zar zor zaptediyordum.

"Hakla onları çimen göz!" Diye bağırdım ve içki şişesini önümde ki adamın kafasın da patlattım. Ne olduysa o anda oldu ve herkes birbirine girdi.

Emir önünde ki adama tekme atarken, arkasından gelene dirseğini geçirdi. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı ve hayranlıkla onu izlemeye devam ettim. Pantolonun da ki kemeri çıkarıp bir tanesinin boynuna doladı ve adamı savurup diğerlerinin üzerine attı.

Aman tanrım.

"Hadi, bitir işlerini!" Diye bağırdım. Emir adamların arasından bana delici bir bakış atmayı ihmal etmedi. Her işi bir arada yapmayı çok iyi başarıyordu.

"Bekle sarışın, sıra sana da gelecek!" Dedi ve bir tanesinin yüzüne yumruğunu indirdi. On dakika içinde hepsi yerlerdeydi. Başım dönüyordu. Berbat durumdaydım. Emir bar tezgahına gelip beni omzuna aldı ve tuvalete taşıdı. "Ne aldın?"

"Bilmiyorum. Hap." Dedim ve titremeye başladım. Tenim cayır cayır yanıyordu. İğrenç bir durumdaydım. Midem bulanıyordu ama kusacakmış gibi hissetmiyordum.

"İyi bok yedin." Dedi ve beni klozetin başına getirdi. Saçımdan tutup kafamı geriye doğru eğip parmağını boğazıma kadar soktu. Öğürmeye benzer sesler çıkardım.

"Ne yapıyorsun." Dedim şoka girmiş bir sesle. İçimden hiçbir şey çıkmıyordu. Sadece garip garip sesler çıkarıyordum. Böyle yapmaya devam ederse ciğerlerimi klozete çıkaracaktım.

"İçinde ne varsa çıkar yoksa içini açıp ben alacağım!" Dedi ve tekrar saçlarımı çekip psikopatça hareketini tekrarladı. Bu kez midem de ne varsa midemle beraber klozete çıkardım. Berbat hissediyordum.

"Manyaksın sen." Dedim ateş gibi yanan sırtımı soğuk duvara yaslarken. Soluk soluğa kalmıştım ve saçlarım terden suratıma yapışmıştı. Boğazımda ki acı tat gitsin diye bir kaç kez yutkundum. Tanrım. Bu berbat bir şeydi ve asla bir daha yapmayacaktım.  Asla, asla bunu bir daha yapmayacaktım. Bütün kaslarım ağrıyordu. Sanki kemiklerimin herbiri birbirine geçmişti. Gözlerimi yumup sakinleşmeye çalıştım.

"Sana uslu durmanı söylemiştim." Lavobada ellerini yıkayıp beni yerden kaldırdı ve soğuk suyu yüzüme çarptı. Yavaş yavaş kendime gelirken yüzümü aynaya doğru sabitledi. "Kendini görüyor musun?" Diye sorunca gözlerimi kaçırdım. Görmek istemiyordum. Her zaman kontrolü elimde tutarken nasıl bu hale gelmiştim? "Bak!" Diye bağırdı. "Şu acınası haline bak." Kafamı kaldırıp ayna da ki halime baktım. Kısa süre de göz altlarım morarmıştı. Yüzüm bembeyazdı ve göz bebeklerim büyümüştü.  Hiç olmadığım kadar kötü görünüyordum.

"Sen sadece ölmekten korkan küçük aptal bir kızsın ve benim payıma düşen de bu."

Yaramızda Kalsın ♣️Where stories live. Discover now