Acı Sarmalı.. Bölüm 8

Start from the beginning
                                    

Ah, kedim.

"O odaya girmediğin sürece bir sıkıntı yok." Üzerine basa basa söylemesi daha mı etkili yapıyordu? Hayır. Daha çok merakı içimde körüklemekten başka bir işe yaramıyordu. Bunu yapmayı kesmeliydi.

"Ne var o odada? Bir ceset falan mı?" Diye sorduğum da ben her ne kadar alaya alıp sorsam da, Emir'in ciddi yüz ifadesi bozulmamıştı. Bu tüylerimi diken diken yaptı. Daha ne kadar anlamaya çalışacaktım? Ona nasıl ulaşacaktım? Bir yerde yanlış yapıyordum.

Yalnızlığına dokunmamalıydım. Çünkü onun yalnızlığı geçmişinden kaynaklanan bir şey değildi. Ruhunun içinde yalnızdı hep. Sonun da dışına çıkamayacağını anlamış, kabullenmişti. asıl ona ulaşmaya, duvarlarını yıkmaya, ruhuna dokunmaya çalışanların durumu vahimdi.

"Sen öyle bil." Diye geçiştirdi. Merak tüm bedenimi bir battaniye gibi sarmıştı ve sıcaklığı yakıyordu. Ben o odaya girecektim. Her ne olursa olsun girecektim. Çünkü artık orası benim zaafım olmuştu. Bu sırada zil çalınca Emir ayaklanıp kapıyı açtı. Bende arkasından yürüdüm. Gelen Barış'di.

"Erkencisiniz." Ellerini birbirine sürterek içeriye girdi. Saçlarında kar taneleri vardı. Marul saçlı çocuk.

"Mutfağa geç." Emir Barış'i mutfağa yönlendirdi. Konuşmak istediği her neyse benim duymamı istemiyordu. Barış bana göz kırpıp mutfağa yöneldi. Bende salonda kaldım.

Aklım kedimdeydi. Maması var mıydı, üşüyor muydu? Merak ediyordum. Benim eve gitmem lazımdı. Bunu Emir'le konuşmak için mutfağa yöneldiğim de sesiyle bir süre durup dinledim.

"İki senedir sürekli aynı rüyayı görüyorum. Bana sürekli onu bul diyor." Dedi sıkıntıyla. Hayal'den mı bahsediyordu? Dikkat kesildim. "Dün gece ilk kez emaneti yerine ulaştır dedi." Gözleri buğulanmıştı Emir'in. Bedeni burada olsa da ruhu çok uzaklardaydı. Ellerini tezgahta çekip sırtı bana dönük bir şekilde oturdu masaya. Barış alt dudağını ısırıp gözlerini kaçırdı. Bir şey söyleyecekti ama Emir'den çekiniyor gibi bir hali vardı.

"Sence bu bir tesadüf mü?" Diye bir şeyi ima etti Barış. Öyle bir imaydı ki bu üzerinize alınmamak imkansız olurdu. Emir arkasına yaslandı. Yüzünü göremiyordum ama gerildiğini hissedebiliyordum.

"Bilmiyorum." Sertçe saçlarını karıştırdı. "Siktir, beynim ağrıyor!"

Emir öyle yorgundu ki, ruhu yaşça büyümüş artık bu genç bedenini istemiyor gibiydi. Bu yüzden içinde sıkışıp kalmış kendiyle bir kavgaya tutuşmuştu. Ama ne yazık ki kazanan olmayacaktı. İnsan kendiyle girdiği hangi kavgayı kazanmıştı ki? Barış'in ima ettiğini anlamamıştım ama bu Emir'i öfkelendirmişti. Tesadüf olmayan neydi? Barış neyi ima ediyordu. Bir kaç gündür düşündüğüm şeyler beni geriyordu artık.

"Ne istiyorsun, sarışın?" Afallamış bir şekilde kapıda dumur olup kaldım. Bu adamın sırtında gözleri mi vardı? Toparlandım.  Sesi görünmez bir ip gibi boynuma sarılmış beni kendine çekiyordu. Bir şey çaktırmadan öksürerek içeri girdim. Barış'ın masaya bıraktığı poşetleri karıştırdım ve sütle kakaoyu aldım. Buse içindi sanırım. Ama ilgiyi dağıtmak için izinsiz aldım. İki göz beni izlerken onlara ne var? Dermiş gibi baktım.

"Acıktım." Dediğim de Barış sütle kakaoyu bardağa koyup karıştırdı ve bana uzattı. Uzunca bir yudum aldığım da üzerimde ki bakışlarından rahatsız olarak bardağı masaya bırakmadan önce onlara uzattım ama ikisi de bana uzaylı görmüş gibi baktıkları için bardağı masaya bıraktım. Kakaolu sütü bir tek çocuklar mı içerdi sanki?

Yaramızda Kalsın ♣️Where stories live. Discover now