Acı zanaatçısı.. Bölüm 6

En başından başla
                                    

"Pekala. Sakin ol, kimse yok. Sadece bekle." Diye kendi kendime konuştum. Daha çok sakinleşmeye çalıştım.

"Kiminle konuşuyorsun?" Duyduğum sesle yerimde sıçradım ve gelen kişiye baktım. Bu geçen gece partide önüme çıkan dövmeli çocuktu. Beni hemen tanıdı. "Hey, yine mi sen?" Diye sorunca onu tanımazlıktan geldim.

"Sadece dövme yaptırmak istiyorum. Sahibini tanıyor musun?" Diye işaret parmağımla kilitli kapıyı gösterdim. Bana otuz iki dişini gösterecek kadar büyük bir sırıtma gönderdi ve cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Harika!

"Seni bu saatte dövme yaptırmaya iten şey de ne?" Diye sorunca onu sadece duymazdan geldim. Suratsızlığımı farkedip bana döndü ve bir süre baştan aşağıya beni süzdü. "Seninle muhabbet etmek çok zevkli."

"Muhabbet etmek istemiyorum. Dövme yaptırmak istiyorum." Dedim kısaca durumu anlatmaya çalışarak. Kollarını göğsünde birleştirip düşünürmüş gibi yaptı. Sonra arkasına dönüp kendine bir bira açtı, sonra da bana uzattı ama almadım. Lanet olasıca sabahın sadece yedisiydi!

"Kendime gelmem lazım." Dedi ve şişeyi bir kaç yudumda bitirdi. Bende bu sırada etrafı inceledim. Çok değişik dövmeler vardı. Bir tane yılan dövmesi görünce aklıma Tesa geldi. Görse kesin bunu yaptırmak isterdi. "Ne çiziyoruz?" diye sorunca bakışlarımı ona çevirdim ve bu soruyu hiç düşünmediğimi farkettim. "Güzel. Ne istediğini de bilmiyorsun ama acil bir dövme istiyorsun." Alayına sinirlensem de çaktırmadım ve duvarda duran kuş tüyü dövmesine takıldım.

"Köprücük kemiğime bir tane kuş tüyü dövmesi istiyorum." Dedim kararlılıkla. Neden bilmem, bana özgürlüğün simgesi gibi geldi o sırada. Kuşlar, özgürlüğün bekçileriydi.

Bana etkilenmemiş gibi baktı. Tamam biraz klişe olmuştu, hak verdim ve biraz düşündüm. Bir ömür üzerimde taşıyacağım bir simgeyi alelacele seçmemeliydim.

"Seni yansıtsın. Ona baktığın da kendini gör." Deyince gözlerimi dükkanda gezdirdim ve bir nokta da takılı kaldım. Beni anlatmalıydı, dışımda ki asi ve soğuk duruşumu ama o içimde ki yaralı kadını yansıtmalıydı. Gözlerim bir nokta da takılı kaldı;

Frida kahlo

Bundan daha iyi beni yansıtan biri olamazdı. Tastamam acı zanaatçısı bu kadın , benim dövmem olmalıydı.  Elimle üzerinde biraz gezinirken dövmelinin sesini duydum;

"Bir kelebek dövmesi veya kalp dövmesi olmadığından emin misin?" Ona yüzümü buruşturdum. Bana kelebeği mi yakıştırmıştı? Surat ifademe güldü ve dudaklarını ısırdı. "Hiç yoktan yılan  dövmesi falan istemedin."

"Lanet olasıca bir dövme istiyorum. Sadece bir dövme.  Kahlo'nun." Kelimlerin üzerinde tepiniyormuş gibi söyledim. Ellerini teslim olurca havaya kaldırdı. "Tam buraya." Ona omzumun üzerini gösterdim.

"Çok ateşli." Dedi ve kafasını arkaya atarak güldü. "Tamam şöyle otur." Gösterdiği yere gidip oturdum. Biran önce bitsin gitsin istiyordum. Bundan sonra özgürlüğüm kısıtlanacak ve bir daha asla eskisi gibi olmayacakmış gibi hissediyordum. Dövme makinesinin sesi beni ürpertmişti. Kazağımı aşağıya doğru sıyırıp omzumu açtım. Kafamı sağa çevirdim ve kolumun üzerinde ki sızıyı duymamaya çalıştım. Dövmeli bunu ustalıkla yapıyordu. Canım yanmasın diye uğraşıyordu ama ah! "İyi misin?"

"Canın cehenneme!" Diye bağırdım canımın acısıyla. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Kaç saat olmuştu? Saatlerdir kolumun üzerinde bir yangın vardı ve artık hissetmiyordum.

Yaramızda Kalsın ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin