16. Bölüm: Kendini evindeymis gibi hisset!

Start from the beginning
                                    

    "Ben hallediyorum." Naz bir yilan gibi sürünerek Beren'in yanina gitti ve kolunu onun omzuna doladi. "Sadece su aptal hayran kizlarindan biri." Dedikodulara göre bu ikili bir ayrilip bir barisiyorlardi, gizemli ve istikrarsiz bir iliskileri vardi.

    Bob, sahibinin dizinin dibinde kuyrugunu sallarken, Beren kizlara usulca tebessüm etti. "Arya'yi ben davet ettim."

    Naz'in yüzü, sanki o an bir cift vampir disi üzerine oturmus gibi bembeyaz oldu. "Beren, biraz konusabilir miyiz?"

    "Daha sonra." Kendini onun kollarindan kurtardi ve yanima geldi. "Arya, benim yeni asistanim ve benim ona ihtiyacim var." Naz'in yaninda cok gülünc duruyordum. O bir modeldi, bir tanricaydi. Damla güzel olabilirdi ama mükemmel degildi. Kivrimlari belirgindi ve burnunda bir cikinti vardi.

    "Ben sana yardim edebilirdim," dedi Damla.

    "Hayir." Beren'in sesi alto saksafon gibi pürüzsüzdü. "Senin zaten cok fazla isin var. Senin bölümün geldiginde cap canli olmalisin. Seni bu görev askindan alikoyma fikrine bile katlanamazdim."

    "Ama..."

    "Yine de tesekkür ederim."

    Beren kolumdan tuttu ve beni diger tarafa dogru götürdü. "Cok kolay oldu," diye fisildadim.

    Bana bakti ve siritti. "Damla mi? O cok kötü biri degil."

    "Evet, cünkü senin etrafinda oldugundan cazibesiyle cosar ve nezaketle dolup tasar. Sen gelmeden önce, seytan misali boynuzlarini cikarmis ve burnundan da dumanlar cikiyordu."

    "Merak etme. Ben onu onun numaralarini biliyorum."

    "Ah, elbette biliyorsun." Onun bildigi numara ancak aramalar listesindekiydi.

    Beren güldü ve kulis odasinin kapisini isaret etti. "Oradaki benim odam. Hadi, iceri gir."

    "Eger bir sonraki repligin 'kendini evindeymis gibi hisset' olacaksa, eminim senin burnunun ortasina bir yumruk indirmemi beklerdin benden."

    "Ceren, makyajimi tazelemek icin orada bekliyor ve biz... ne? Sana komik mi geldi?" Beren kulisin kapisini acti ve Bob iceri firladi.

    "Buraya kendi makyaj ekibini kurmussun. Sanirim bunu algilamam icin bir dakika gerekecek bana."

    Iceri girmem icin kapiyi tutarken cenesinde bir kas segirdi. "Arya, bu Ceren, makyaj uzmanlarimizdan." Kadinin ve onun büyülü makyaj kutusunun önüne oturdu ve bana bir senaryo verdi. "Arya bana yardimci olmak icin burada, bu yüzden onun evindeymis gibi hissetmesini saglamalisin."

    "Hos geldin, Arya." Ceren, Candan yengem yasinda görünüyordu, yüzünde hic makyaj yoktu ve sacini kulaklarinin üzerinden iki yandan toplamisti. Gülünce, dislerinin arasindaki bosluk ortaya cikiyor ve bu da o asi sevimliligine cok sey katiyordu. "Ah." Belinde bagladigi makyaj cantasindan bir pudra fircasi cikardi. "Bugün cok iyi bildigin biri geldi."

    Senaryonun sayfalarina göz atmaya basladim ve muhabbetlerinin olusturdugu o cembere dahil olmamaya calistim. Fakat göz ucuyla ona baktigimda, Beren'in dudaklarinin inceldigini ve parmaklarinin sandalyesinin kenarlarini sikica kavradigini fark ettim. "Uyarilar icin tesekkürler." Bana döndü, yüzündeki gülümseme geri gelmisti. "Elli ikinci sayfa. En bastan baslayalim."

    Biz senaryoyu okurken, Ceren vampir makyajinin son rötuslarini yapiyordu. Bu makyajin Beren'i feminenlestirmesi gerekiyordu, fakat öyle olmadi. Ceren'in usta elleri sadece yüzünün hatlarini belirginlestirdi, onun daha sert... tehlikeli... ve daha dünyevi görünmesini sagladi. Giysileri 1800'lü yillara aitti, cizgili pantalonunun kesimi ve ceketi sebebiyle ekip, tarihi detaylara dikkat ettigi icin begenimi kazandi.

    "Iste bu kadar, patron." Fircalarini topladi ve bir kenara koydu. "On dakika icinde görüsürüz."

    "Tesekkürler, Ceren. Simdi biraz mola ver. Bütün gün ayaktaydin."

    "Bana verdigin kitabi okumaya gidecegim." dedi. "Bu cocuk" -Beren'in omuzlarini adeta bir abla edasiyla hafifce sikti- "sürekli kitap okuyor ve sonra baskalarina veriyor. Simdiye dek önerdigi kötü bir kitap görmedim."

    Ayaklarini sürüyerek kulisten cikti.

    "Demek..." diye basladim söze.

    "Söyledigi tek kelimeye inanma."

    "Demek kitap okuyormussun. Görünüse göre de bunu sik sik yapiyormussun."

    "Bunu sadece, sana karsi zeki biri olarak görünmemi istedigi icin söyledi."

    "Neredeyse ise yariyordu."

    Senaryoya hafifce tiklatti. "Tekrar basla."

    Kapi yeniden acildiginda sahnenin baslangic kisminin oldugu sayfayi cevirdim. Bob'un kulaklari segirdi ve kuyrugunu sallamayi kesti.

    "Merhaba, oglum."

    Iceri, Tom Cruise'a ikizi kadar benzeyen bir adam girdi. Ray-Ban marka gözlüklerini cikardi ve odaya söyle bir göz atti. "Ya sen kimsin?"

    Sert ses tonu karsisinda gözlerim faltasi gibi acildi. Tam cevap vermek icin agzimi acmistim ki, Beren benden önce davrandi. "Bu Arya. Benim gecici asistanim. Arya, babam Melih Soydan ile tanis."

    "Tanistigimiza memnun oldum." Melih bey elini uzatti ve o anda parmagindaki elmas yüzük parildadi. "Beren," dedi beni göz ardi ederek. "Gece gönderdigim mail eline gecti mi?"

    "Evet."

    "Okudun mu peki?"

    Beren kücük buzdolabina uzandi ve iki su sisesi aldi, birini bana uzatti ve kendi su sisesinin kapagini acip dudaklarina götürdü. "Henüz okumadim."

    "Oku onu. Üzerinde konusmamiz gerek."

    "Ne anlami var?" Suyu masanin üstüne birakti ve babasina bakti. "Senin cikarlarinin oyuncagi olmayacagim."

    "Ama bu cok önemli bir konu."

    Beren, Bob icin parmaklarini siklatti, sonra kapiyi acip etrafta kosturan insanlara bakti. "Bundan eminim."

Tesadüf Serisi 1: TESADÜFI SEYLERWhere stories live. Discover now