9. Bölüm: Finali olmayan sarki

4.5K 128 0
                                    

                        Kimden:jaynelson@newyorkconservatory.com

                                        Konu:Secmelere Hazirlik

   Bu mesaj, 25 Haziran' da saat 13:00' da New York Konservatuarinda secmelere katilacaginizi onaylamak icindir. Lütfen enstrümaninizi, parcanizi, gerekli diger ekipmanlarinizi yaninizda getirin, cünkü bunlar sizin icin temin edilmeyecektir. Sizinle görüsmeyi ve saygin kampüsümüzde sizi karsilamayi iple cekiyoruz.

   Persembe günü, ilk müzik dersim icin ögle yemegi yemedim.

   Okulun ögretmenlerine bu konuda güvenemedigim icin babamdan, secmelerime yardimci olmasi icin bana keman ve piyano dersi verebilecek bir ögretmen ayarlamasini istemistim.

   Keman ilk göz agrim olmasina karsin, bir besteci olarak ciddiye alinabilmek icin piyanoda daha iyi olmak zorundaydim. Üc yildir ders aliyordum ve hala bir Beethoven degildim.

   Kalkan gibi kucagimda duran sirt cantamla birlikte müzik odasina girdim ve Nuh'un Gemisi'nden tasinip buraya getirilmis gibi duran, eski bir piyanonun basina oturdum. Oda cok sessizdi.

   Burasi adeta bir mabetti.

   Bu tür yerler bana hep böyle gelirdi. Dolaplarda saklanan müzik aletleri beni eski dostlar gibi cagirirdi. O yagli koku, parfüm kokusu gibi gelirdi.

   Si ölcüsünde yazilmis bir parca calmaya basladim ve parmaklarim tuslar üzerinde ucusurken ben de düsüncelere daldim. Dün gece cok tuhafti. Gece saat üce kadar, yani ikimizde esnemekten konusamayacak hale gelene dek Beren'e yardimci olmustum. Kendi sahnelerine konsantre oldukca, o kibirli ve ukala hali giderek kaybolmus, bunun yerine, yaptigi is konusunda son derece mükemmelliyetci olan biri gelmisti. Ben hepsini ezberleyene kadar, o ayni sayfalara defalarca saldirip durmustu. Ciddiydi, zorlaniyordu. Tipki kemanimla benim aramda gecenler gibiydi.

   O birkac saat icerisinde neredeyse ondan hoslanacaktim.

   Arkamdan gelen sesle irkildim. "Ah merhaba."

   Odaya gülümseyen annem yaslarinda bir kadin girdi. "Ben Nesrin. Burada ikamet eden bir müzisyenim."

   "Günde iki saat gecirmek sartiyla, huzur ve sessizlik icin güzel bir yer." diye ekledi.

   "Müzik derslerini siz mi veriyorsunuz?"

   "Evet. Arzu ettigin okul icin hazirlamaya calistigin parcani mükemmel bir hale getirmeli ve seni piyanoda hizlandirmaliyiz. Dogru anlamisim, degil mi?" Sebepsiz yere sesli bir sekilde güldü. Farkli bir ortamda yapildiginda bütün bakislarin ona yönelmesini ve insanlarin gülümsemelerini saglayacak türden bir kikirdamaydi bu.

   "Evet." Abim icin besteleyecegim parcada istedigim sey tam olarak mükemmelliyetti. "Sonu haricinde bestenin cogunu tamamladim."

   "Nereden gelmistin?"

   "Amerika, New York."

   "Aksanda bozukluklar var ama yinede güzel ve akici türkce konusuyorsun."

   "Annemlerin genel kurali; evin icinde asla türkceden baska dil konusma!"

   "Güzel kuralmis."

   "Bazen karmasa yaratiyorum bu konuda."

   "Sen genc bir kizsin. Simdilerde her sey senin icin karmasadir zaten."

   "Sanirim öyle."

   "Derse baslamadan önce sana birkac tane ödev verecegim." dedi ve ekledi. "Git ve sehri gez. Buralari, insanlari tani." Gözleri sevincle parladi. "Burasi cok güzel bir yerdir. Hayat doludur. Nereye baksam etrafta enerjiyi görürüm."

   "Tipki abim gibi konustunuz. Oda son siniftayken buraya gelmis ve resmen buraya asik olmustu."

   "O halde senin de, onun gördügü Istanbul'u kesfetmen gerek."

   "Bunun icin ugrasiyorum. Yanlarina yerlestigim amcamlar cok yogun calisan insanlar. Evde beraber vakit gecirmek bile bazen zor oluyor."

   "Bunu bir bahane olarak kabul etme. Kendin de kesfe cikabilirsin." Nesrin hoca elini, benimkinin üzerine koydu. "Istanbul'da arayipda bulamayacagin hicbir sey yok: Sanat, güzel müzik, harika manzaralar, enfes yiyecekler, hatta belki kendinden parcalar. Tüm bunlari görebilmen icin yeterince cesur bir sekilde bakmalisin."

   "Siz böyle söyleyince cok kolaymis gibi geliyor."

   "O halde parcani calmadan buradan cikmayi düsünme." Ellerini cirpti. "Basla bakalim."

   Notalari cantamdan cikarmaya gerek duymadan parmaklarimi piyanonun tuslarina yerlestirdim ve Ayaz'in sarkisini calmaya basladim. Bu yorumum kusursuzdu, zamanlamamsa inanilmazdi. Iki dakika boyunca caldigim her nota dogruydu.

   Sonra bir anda durdum. "Hepsi bu kadar."

   Beni övmesini, üstün yeteneklerime ve yaratici hayal gücüme övgüler yagdirmasini bekliyordum.

   "Final kismin üzerine calisman gerek."

   "Final kismim yok ki."

   "Oysa bana, her parcanin bir final kisminin olmasi gerektigi ögretilmisti."

   "Bunun üzerinde calisiyorum." Ona en sonunda, cantamdan cikardigim günlükten bahsettim. "Bu banki görmüs müydünüz."

   "Elbette."

   "Gercekten mi?"

   Nesrin hoca bana gözlerini kisarak bakti. "Yaklasik bir kac bin tane görmüsümdür. Deniz kenarinda bunlardan bir sürü var."

   "Ama ben bunu bulmak zorundayim."

   Nesrin hocanin bu sözlerim üzerine gülmesini, aptalca davrandigimi söylemesini bekledim. Fakat bunun yerine beni bir süre inceledi, ardindan dudaklarini büzdü. "Yani parcanin final kismi burada mi?" Parmagiyla hafifce fotografin üzerine tiklatti.

   "Evet."

   "O halde onu bulmalisin. Ama bu arada alistirmalara da devam edeceksin." Elimi sikti, teni benimkinden daha sicakti. "Kimse zahmet edipte ismini bana söylemedi."

   "Arya Önal."

   "Güzel bir isim." Gülümsedi. "Anlamini biliyor musun?"

   "Dersine gec kalacak olan kiz mi demek?"

   "Opera esliginde söylenen sarki." Nesrin hoca ayaga kalkti, kisa yapili ve oldukca narindi. "Ve Arya Önal, icimden bir his bana senin tam da böyle zor ve ilginc oldugunu söylüyor."

   "Size katiliyorum." Kapinin yanina yaslanmis ve bir elini ensesine götürerek carpik gülüsünü atiyordu Beren.

Tesadüf Serisi 1: TESADÜFI SEYLERDär berättelser lever. Upptäck nu