Vurgun- Bölüm 59

7.6K 544 41
                                    


Şarkıyı dinlemenizi gerçekten çok isterim ki tam oldu galiba=) Geç kaldım biliyorum ama güya adli tatile girdik ama giremedik kusura bakmayın ne olur=( Bir de bir önceki bölümde ki yorumlarınıza cevap veremedim zira verirsem 59. bölümü ağzımdan kaçıracaktım ama biraz sessiz kaldım. 

Kısa bir şey söylemem lazım. Arkadaşlar Yiğit'e kızıyorsunuz nasıl koruyamıyor diye, sinirleniyorsunuz. Ama hikayenin başında iken söylediğim bir şeyi tekrar edeyim. Bizim hikayemiz kadın hikayesi, ben kadını anlatırım. Güzel seven erkek ve güçlü kadın anlatırım hep böyle olacak bu. Demem o ki hataları olacak tabi ki erkek karakterin, kadının da ama şunu bilmenizi isterim hep hataları olsa da sevgisinden hiç şüphe etmezsiniz erkeğin, hataları olsa da kadının gücü hep hissettirir kendini. Umarım bu hikayemde verebilmişimdir bunu size=(( Öpüyorum her birinizi hoşçakalın bir sonra ki bölüme kadar=)))


&&&&&&

Elif CEVAHİR

Ölüm, ne çok tanışık olduk seninle, ne de çok iç içe... Ne kadar teslim etsem de sana kendimi, sen beni kollarına almamak için direndin kaderime!

Peki ya şimdi, ya şimdi de beni mabedine kabul etmemek için direnecek misin? Direnecek misin bir kez daha? Son kez sevdiğim adamı sunacak mısın bana, bir kez daha her şey bitti derken başlatacak mısın yeni baştan hikâyeyi?

Neden her şey bitmiş gibi hissediyorum, daha hiçbir şey olmadan, şu arabanın nereye gittiğini bile bilmeden, kendimi ve kızımı ölümün kollarına kurban eylemişim hissine sahibim. Çünkü yaptığım bu, yaptığım şeyin adı pes etmişlik, yaptığım şeyin adı intihar... Korkmuyorum artık galiba, bu kaybetmişlik, korkuyu bitirdi içimde.

Size göre bu yaptığım şey, bencillik değil mi? Karnında ki sabiye acı bari nasıl binersin o arabaya dediğinizi duyar gibiyim! Hayır, hayır haklı değilsiniz bu sefer, bu sefer yaptığım şeyin adı bencillik değil, bu şeyin adı vurgun, hayatımı kendi ellerimle vurgun ediyorum, kendimle birlikte küçücük bir canı da alarak gidiyorum.

Biliyorum bu sefer mabedinin kapılarını bana sonsuza kadar açacak ölüm... Ve şimdi durmuş arabadan, açılmış kapıdan inmemi bekleyen uzun boylu, siyah takım elbise giymiş beni buraya getiren celladıma bakarak gülümsüyorum. Sahi neden kötü adamlar hep siyah giyer? Neden hep uzun boylu olurlar, hikâyelerimiz de bile? Galiba gücün timsalini oldukları için, galiba güç hep kötünün eline mahkûm olduğu için... 

Gülümsüyorum çünkü ironinin vücut bulmuş halindeyim şu an! Mustafa Onur'un beni asla sevmediğini öğrendiğim yerdeyim şu an, eski eşimin hiç eşim olamadığının damarlarıma kadar işletildiği yerdeyim şimdi. Merak mı ettiniz? Gidereyim hemen merakınızı; Aleksander'ın bana tecavüz etmeye yeltendiği depoya getirildim bir kez daha... Ne ironi ama!

Kapıdan yavaş adımlarla girerken etrafta kimsenin olmaması, beni getiren uzun boylu adamın arabaya binerek hızla uzaklaşması dikkatimden kaçmadı. Demek ki o da her şeyi bitirmek için geldi buraya? O da ölmek için girdi bu kapıdan...

Büyük kapının açık olan kısmından depoya giriyorum. Arkası bana dönük Mustafa Onur'un yanında da bir taşın üzerinde dizüstü bilgisayar ve bir ayaklı kamera duruyordu. Kaşlarımı çatmış bilgisayara bakarken yavaşça arkasını döndü Mustafa. Mustafa'yı görmem ile istemsiz olarak bir adım geriye atıyorum.

"Ne o bebeğim, korktun mu yoksa?"

Karşımda gördüğüm adamın Mustafa Onur ile uzaktan yakından alakası olamazdı. Midemin bulanması ile daha fazla tutamadığım midemde ki yiyecekleri ayaklarımın dibine kusuyorum. Bir gözü oyulmuş, sağ yanağında bir yırtık ve kötü bir dikiş atılmış, alt dudağının yarısı koparılmış, her iki elinde de yüzük parmakları olmayan bir adam karşımda duruyordu. Aman Tanrım, bu adama ne yapmışlardı böyle. Gördüğüm görüntüye daha fazla dayanamayınca sağ elim ile ağzımı kapatarak ağlamaya başladım.

GÜCENİKWhere stories live. Discover now