Bir Kayıp Daha -Bölüm 3

27.2K 1.5K 46
                                    

Yiğit Cevahir

Onu kanlı canlı ilk gördüğümde, ömrümde en nefret ettiğim, hayatın ağabeyimi benden aldığını tescillediği ve gözüme soka soka beynime işlediği yerdeydi, mezarlıkta... 

Öyle bir hüzün vardı ki gözlerinde, kalabalıkta tek başına, herkes ağıtlar yakarken o sessiz, o çaresiz o anlamsız bakışlarla sadece mezara odaklamıştı gözlerini. Daha sonra bir hareketlenme olup da 60 yaşlarında iri yarı bir kadın boynuna sarılıp onu nefessiz bırakırken tepki bile vermedi, yüzü kızarırken karşı koymak için ellerini bile kaldırmadı. Dirayetine, hissizliğine hayran olmamak elde değildi. Ağabeyimin mezarına gitmiş olan ben, amacımı unutmuş, nefes alan ama ruhunu çoktan hak etmeyen adamın biri için mezara koymuş olan güzelliğin nefes almasını sağlamak için o yöne doğru hareketlenmiştim ki can yoldaşım, kayıtsız güvenime sahip en yakın arkadaşım, sağ kolum Cem'in koluma yapışıp 'Yiğit dur' demesiyle kendime geldim.

 Araya insanların girip iri yarı kadını uzaklaştırmasıyla dizlerinin üzerine yığılan güzellik, kızaran ve yaklaşık birkaç saat sonra iz olarak kalacak boynunda ki hasara elini kaldırıp da dokunmadı bile, hala gözü mezarda hala atılan her bir toprak parçasında gözünü kırpmadan sadece izledi. Sonra babası olduğunu düşündüğüm adam kızı kucaklayarak bir arabaya bindirip hızlıca oradan uzaklaştırdı. Arkalarından bakarken aklıma ilk gelen şeyle şaşkınlığım iyice arttı. Kadın, bataklıkta hayran kaldığım lotus çiçeği gibiydi, etrafı çamur kendi belirisz bir güzel. 

Çok güzeldi, cenaze nedeni ile verildiği belli olan örtünün içerisinde koyu kumral saç rengi, bembeyaz teni, uzaktan ela olduğunu düşündüğüm gözleri uzun boyu ile tam bir hayal perisi gibiydi. Sanki lütfetmiş de mabedinden kısa bir süreliğine inmiş bir tanrıça gibi... Yuh artık mezarlıkta güzelliğine mi dikkat ettin diye söylendiğinizi duyar gibiyim, ama benim yerimde siz de olsaydınız ve o kadını sadece bir defa görseydiniz algılarınızda oluşacak tek tanımın, tek nitelendirmenin mekan ayırt etmeksizin bu olacağına eminim, kadına bakanın göreceği tek şey; güzellik, her şeyi ile güzellik, hüznüyle bile...

Ağabeyime mezarlıkta rutin ziyaretimi yaptıktan sonra, Cem'in kullandığı araba ile holdinge doğru yol alırken yine aklımda o güzellik vardı; sebepsiz yere, mezarlıkta bir gücenik diye düşünmekten kendimi alamadım . 

Cem, sessizliğimden bu durumu sezmiş olacak ki "Kocası intihar etmiş, bugün evliliklerinin 1. Yıl dönümü imiş." Cem'in dahi bildiğimi bilmediği şeyi ikinci defa duymam ile ellerimin yumruk şeklini aldı. 

O, benim olsa idi eğer sarıp sarmalardım, benim olsa idi sevgiden başka hiç bir duyguyu yanına yaklaştırmazdım, benim olsa idi diye başlayan ve saçmalamaya başladığımın kanıtı olan düşüncelerimi bir köşeye bırakıp, gözlerimi kapatıp belki de bir daha hiç görmeyeceğim yaralı güzelliğini beynime tescilledim.

 Bu düşüncelere sahibim diye beni, her gördüğü güzel kadına düşkün olan biri olarak tanımlamayın ki etrafımda paranın verdiği güçle de epey kadın biriktirmiş vaziyetteyim. Yani hem yakışıklılığımı hem de paramın gücünü çok iyi kullanmayı bilen bir adamım anlayacağınız. Yeni yetme bir delikanlı değil, 33 yaşında son 5 yıldır uluslararası bir holdingin Yönetim Kurulu Başkanıyım. Yani bu hayatta para ile satın alınabilen çok fazla güzellik gördüm ve elde ettim de. Ama bu başka, neden diye sormayın sadece nedensiz bir başkalığı var işte!

Günler günleri takip ederken yalnız kaldığım zamanlarda hep 'acaba nasıl oldu, düzeldi mi, acaba gülünce nasıl olur ya da ses tonu nasıldır' diye kendimi, onu düşünmekten de merak etmekten de alıkoyamadım. 

Sabrımın son zamanları olduğunu bile bile her şeyini bildiğim bir kadını her şeyi alenileştirmek için Cem'e araştır, kimmiş neyin nesiymiş dememek için çok zor tutuyorum kendimi. Çünkü biliyorum eğer ulaşabilecek durumda olursam kimse uzak tutamaz benden o güzelliği... 

GÜCENİKWhere stories live. Discover now