Teslimiyet-Bölüm 13

16.1K 883 10
                                    

Elif BİÇEM

Ellerim başka bir elin esiri olmuş, kulağıma nefesi vururken hissettiğim tek duygu kendimden iğrenmek ve ben bunu istemiyorum, bağırıyorum, nefes alamadığım için çırpınıyorum ama nafile! Devam ederken çırpınışlarım kan ter içinde çığlık atarak uyanıyorum. Yanımda yatan Yiğit hemen lambayı açıp bana sarılıyor ve fısıldıyor ''Geçti, geçti güzelim ben buradayım geçti bak bana Elif'im gözlerime bak'' sesinin anlam kazanması ile kurtuluyorum kollarından ''Dokunma, bana dokunma yaklaşma bana'' diyerek kendimi yataktan atıp odadaki ebeveyn banyosuna kilitliyorum kendimi,ruhumu, bedenimi. Klozete kafamı sokmam ile midemdeki her şeyi boşaltmam bir oluyor. Dışarıdan Yiğit'in, kapıyı açmam için yalvaran bağırışları kulaklarıma geliyor ama beynim tek bir şeye komutlanmış vaziyette; kirlilik hissi. Sanki üzerime yapışmış bu kirlilik ve çıkmayacak gibi ellerimle, tırnaklarımla kollarımdaki boynumdaki kiri çıkarmaya çalışıyorum ama nafile. Kirliyim ve her rüyadan sonra biraz daha kirleniyorum. Üzerimde ki kıyafetleri atmam ile duşakabine girmem bir oluyor. Suyu en sıcağa ayarlayıp oturuyorum yere, hıçkırıklarım vücudumun sarsıntılarıyla yarışarak devam ederken banyo kapısı kırılarak Yiğit içeri giriyor. Arsızca ağzından çıkan küfürleri duyuyorum ''Siktir, siktir,Elif bana bak ben burdayım bana bak Elif, bak şimdi bende yanına geliyorum anladın mı Elif, duyuyor musun beni?'' beni konuşturmaya çalışırken üstündekileri yırtarcasına çıkarıyor. Çırılçıplak kalıyor karşımda, onu ilk defa bu halde görüyorum ama hiç utanmıyorum. Sevişmediğim bir adamın karşısında çırılçıplak duruyorum, o benim karşımda bana kendini sunuyor ve yabancılamayayım diye benimle eşit şartlara bürünüyor ama ben sadece suyun üstümden süzülmesine izin vererek kendi tırnaklarım ile soyuyorum derimi. Yiğit' te benim gibi yere oturup sırtını duvara vererek ellerimden tutup kuçağına alıyor beni. Ellerimi tutarak ''Elifim bak bana geçti, yok artık bitti. Ben hep yanındayım, bak bana, ben şimdi seni keseleyeceğim ve bitecek duydun mu beni?'' demesi ile kafamı sallıyorum. Arka tarafa uzanarak kesenin yanında duş jelini alıp köpürterek yavaş yavaş temizliyor, arındırıyor beni. Hıçkırıklarım devam ederken su üzerimizden akıp gidiyor ve ben hissisleşiyorum yavaş yavaş. Suyu kapattıktan sonra da belli bir süre daha oturuyoruz o halde, ben ''Hasta olacaksın'' deyince Yiğit hafifçe kıkırdıyor ve başımın üzerinden öperek kucağında benimle beraber ayağa kalkıyor. Odaya geçince beni yatağa bırakarak havlu ile kuruluyor hem beni hem de kendini. Yiğit havluyu beline sardıktan sonra bana giyecek bir şeyler getirmek için dolaba gidip raflara bakarken karşımda ki aynada acizliğimi süzüyorum tiksinerek, onun bende bıraktıklarına bakarak; çırılçıplak bir vücut, uzun saçlarım göğüslerimi kapatmış, ellerim bacak arasında, birbirine kilitlenmiş bacaklarım ile acizliğin yansımasıyım resmen. Yiğit üzerine bir şort geçirerek yanıma gelip dizlerini kırıp bana kendi tişörtlerinden birini giydiriyor altıma da baksırını giydirdikten sonra beni tekrar kucağına alıp yatağa yatırıyor. Hiçbir şey sormuyor ama gözleri Karadeniz misali hırçın, gözleri adam öldürme aleti görüyor amansızca. Ellerimi başımın altına alarak onun tarafına dönüyorum bana dokunmaya korkar gibi o da aynı şekilde yatarak sadece gözlerime bakıyor. Düşünmeden iç güdüsel olarak ağzımdan dökülüyor kelimeler ''Yiğit beni temizle, arındır beni, bana yeni anlar yeni nefesler ver yoksa kafayı yiyeceğim, seviş benimle Yiğit unutturana kadar her şeyi'' dememle daha fazla hırçınlaşamaz sandığım gözler her şeyi yakıp yıkacak hale geliyor. Gözlerini gözlerimden çekmeden yaklaşıyor bana, bir güvercini ürkütmekten korkar gibi. Nefesi nefesime vururken sadece gözlerime bakıyor ve duruyor. Biliyorum o yapmayacak ilk hareketi, biliyorum kendimle onu da bitireceğim onu da tüketeceğim. Ama umursamıyor bencil yanım, daha fazlasına dayanacak kudretim yok çünkü. Yapışıyorum sertçe dudaklarına kana kana içmek değil benim yaptığım, düşmüş bir meleğin Yaradanı tarafından affedileceğini öğrendiği ama yerine getirmesi gereken son şart gibi muhtaçlığımı kusuyorum dudaklarına. Yiğit hırlarcasına bir ses çıkarıp beni kucağına alarak bacaklarımı iki yana açıp oturtuyor üstüne, saçlarım her yanımızda. Benim ellerim onun yanaklarında onun elleri belimde, sanki kaçacakmışız gibi yapıştık birbirimize. Sadece öpüşüyoruz tüketircesine dudaklarımızı bir saniye dahi ayırmadan Yiğit beni sırt üstü yatağa devirerek üstüme çıkıyor. Gözlerime bakarak geri çekiliyor biliyorum bana hala vazgeçme şansı tanıyor ama yok bunun vazgeçmesi. Beni arındıracak tek şey Yiğit, bana beni verecek tek kişi Yiğit biliyorum. Bir an tereddüt etmeden kaldırıyorum kollarımı Yiğit ise kendi eliyle giydirdiği gibi beni, tek tek kendi eliyle soyuyor. Her santimimi öpüyor, her santimimi arındırıyor dudakları ile ben nefes nefese temizlenirken o acımasızca devam ediyor. Yavaş yavaş aşağı hareketlenince engel olmak istiyorum ama çoktan dili bacaklarımın arasında beni içiyor. Ben sadece Yiğit diyebiliyorum, sadece adını sayıklayabiliyorum dilimde ki tek dua gibi. Yiğit'in dilinin yanına parmakları da girince aklımı yitireceğimi düşünüyorum. Ellerim o kuzguni siyah saçlarına yapışıyor, daha çok bastırıyorum kendime o ise daha da hızlanıyor ve ben kendimi geriye atarak dilimde sözümde adı ile Yiğit'in ağzına boşalıyorum o benim her damlamı kana kana içerken ben hissisleşiyorum. Aşağıya indiği gibi yavaş yavaş yukarı çıkıyor ve biraz önce bedenimi terk ettiğini düşündüğüm hisler hareketleniyor hiç durulmamış gibi. Yiğit yüzümü yüzüne yakıştırarak yanağımın kenarından süzülen yaşları kah öperek kah dilinin ucu ile içerek içime giriyor, bir an gözlerini çekmeden bir an pişmanlık yaşamadan. Gözlerimi kapatmamla birlikte Yiğit'in ''Sakın, sakın kaçırma gözlerini benden sakın gitme benden''demesi ile açılıyor gözlerim ve kilitleniyor onun lacivertlerine. İçimde gelip giderken belimden tutup daha fazla derine giremez düşüncemi yerle bir ediyor. Zorluyor her şeyi, duvarlarıma vururken tırnaklarım acımasızca sırtına yapışıyor, ben ruhumu da bedenimi de teslim ediyorum Yiğit'e, bir an pişmanlık duymadan bir an tiksinmeden. ''Şimdi meleğim şimdi bana sun cennetini'' demesi ile çığlık atarak adını duam belliyorum. Dişlerini sıkarak ''Şimdi tamamlandın şimdi tertemizsin ve sadece benimsin'' diyerek hayvani ilkel sesler çıkararak içime boşalıyor. Dudağıma yapışıyor daha nefesimiz düzene girmeden, sanki birbirimizin nefesi olmamazı ister gibi. Sanki olmazsan olmam der gibi. Gözlerim kapanırken içimden çıkmadan beni kucağına çekip sarmalıyor kolları ile duyduğum son ses saçlarımın kokusunu derin derin çeken Yiğit'in nefes sesi oluyor.

Yiğit CEVAHİR

Her yer Elif kokuyor, her yerimde onun hassasiyeti ile açıyorum gözlerimi. Yatakta yalnız olduğumun bilinci ile yataktan çıkıp şortumu üzerime geçirerek aşağıya iniyorum. Pencerenin yanında meleğim. Elinde kupası dışarıya bakıyor, yağan karı izliyor. Üstünde benim kıyafetlerim ile aidiyat duygum kabarıyor yine. Ona aitim o da bana sonsuza kadar, biliyorum. Belinden sarılıp kafamı boynundaki o mükemmel beyazlığa gömünce hafif irkilse de kendini bana yaslamaktan geri çekilmiyor. ''Günaydın meleğim'' diyorum kulağının altını öpmeden önce. Kıkırdayarak ''Günaydın'' diyerek dönüyor bana yanakları kızarmış ama cesaretinin timsali gözlerini gözlerime dikerek. ''Çok acıktım ben güzel bir kahvaltı yapalım mı?'' dememle kafasını sallıyor. ''Sen çık yukarı üzerini giyin bende geliyorum sonra da seni güzel bir yere götüreyim olur mu?'' dememle Elif'in merdivenlere yürümesi bir oluyor. O merdivenleri çıkarken arkasından gücüne hayran olarak bakıyorum. Hastane gecesinden sonra üç hafta geçti ve ben sadece 2 gece Elif'ten ayrı uyumaya çalıştım. Ailesinin burada olması sebebiyle en fazla iki gün ayrı yatabildim. İlk ve son olacak o ayrı uyumalar ve bir daha ben onun kokusu olmadan, onun sıcaklığı olmadan teslim edemem uykuya kendimi. Üç hafta boyunca zorunlu iş durumları hariç hep yan yanaydık ve Elif insanda aitlik duygusu uyandırıyor, olmam gereken hep onun yanı ve bunu alenen görüyorum her an. Elimi sürmedim Elif'e tam 3 hafta, dün geceden sonra nasıl bu kadar dayanabildim acaba diye sorguluyorum kendime. Dudağımın kenarındaki kıvrılma ile yatak odasına giriyorum. Banyodan gelen sese ayak uydurarak üstümdekileri çıkararak banyoya giriyorum. Arkasından sarılarak Elif'e omzuna bir öpücük bırakıp suyun üzerimizden akmasına izin veriyorum. Ellerim aşağıya hareketlenirken Elif'in nefesi sıklaşıyor bundan güç alarak parmaklarımı kadınlığından içeri sokmam ile inlemesi bir oluyor. Yüzünü kendime çevirerek ''meleğim ellerinle yukarıdaki başlığın yerini sıkıca tut'' dememle Elif kollarını kaldırarak sıkıca tutundu. Bellinden tutarak bacaklarını etrafıma dolayıp Elif'i yukarı kaldırarak içine giriyorum. İçine girmem ile ıslaklığı beni daha fazla hızlanmaya teşvik ederken Elif'in de inlemeleri ritmimle beraber hızlanıyor. ''Bundan sonra yok benden ayrı olmak duydun mu beni Elifim? Kimse seni benden alamaz artık'' diyerek daha fazla hızlandım kızarık yanakları aralık al dudakları tüm hayvani duygularımı ortaya çıkarıyordu ve ben şu an Elif'le sevişmiyordum onu beceriyordum ve şu an ihtiyacı olanın bu olduğunu da biliyordum tıpkı benim de olduğu gibi. Kulağının dibine girerek ''Elif benimsin'' dememle adımın dudaklarından firar etmesi bir oldu ve ardından ben içine boşalırken aldı beni, içe içe kabul etti. Yiğit'in, Elif'e bakarken düşündüğü tek şey bir daha Elif'i asla bırakamayacağı idi, hayatın sunacaklarını acılarını bilmeden, dudağından dökülen belirsiz bir dua olduğunu bilmeden. 



GÜCENİKUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum