Kaybediş-Bölüm 45

7.1K 568 72
                                    

Biraz ters köşe bir bölüm oldu ha=) Bakalım ortalığın kızışması sizi de gerecek mi zira ben baya gerildim=) Keyifli okumalar efenim=)  Beğeni, yorum, eleştiri her şeyinizi merak içerisinde beklemekteyim=) Hoşça kalın...

Elif CEVAHİR

İkinci defa kanlı canlı tüm varlığı ile Mustafa Onur ile yüz yüzeyim. İkinci defa hazırlıksız, ikinci defa köşeye sıkışmış vaziyetteyim. Ama bilmem kaçıncı defa aldatılmış, bilmem kaçıncı defa ihanete uğramış olan ruhum artık hissedemez oldu. Ne ihaneti ne ikiyüzlülüğü ne de sahtekârlığı...

"Benim için bu kadar acele ettiğini bilmiyordum sevgilim."

İşte duyduğum bu cümle, aynadan nutkum tutularak gözlerinin içine bakakaldığım Mustafa Onur'dan koparan ve tehlikeye döndüren cümle oldu. Yüzümü yavaş yavaş Mustafa Onur'a dönüp aynayı arkama alırken hissettiğim şey korku değildi, hayır ben daha acımasız duyguların sarmalındaydım.

"Sen hangi yüzle karşıma çıkmaya cüret edersin, hangi hakla bana sevgilim der, hangi hakla beni huzursuz edersin. Çekil önümden şimdi." Diyerek kapıya yöneldim.

"Bu cesaret kimden geliyor karıcığım. Yoksa Yiğit'ten mi alıyorsun bu gücü." Diyerek koluma yapışarak beni kendisine kadar çekti.

Ben biraz önce korkmuyorum mu demiştim!

"Ben her şeyi senin için yapmışken Elif, o kadar kolay bitmeyecek bu iş. Karnında ki piçe rağmen seni kabul edeceğim ve sen tıpış tıpış bana geleceksin."

"Bırak kolumu Mustafa, ben artık senin hiçbir şeyin değilim ve hayatımda bir yabancıdan öte değilsin. Bizi rahat bırak artık, çaldığın şu harici bellek için günlerin sayılı belli ki! Nasıl becerdin bilmiyorum ama her gücü karşına düşman olarak almayı başarabilmişsin! Tebrikler, yine saçma sapan hırsın için her değerini ayaklar altına aldın."

"Bana bak Elif, benim bebeğim, Mustafan, neden bu kadar anlamsız cümlelerle karşımdasın!"

Bana bile itici gelen bir kahkaha dudaklarımdan döküldü!

"Benim Mustafam! Şaka mısın sen? Ya da ruh hastası falan mı?" derin bir nefes alarak bu sefer ben yaklaştım ona, o geceden beri nefret ettiğim kokusunun burnumdan içeri sızması ile dengem şaşsa da gözlerinin içine acımasızca bakarak kurdum bitiş cümlemi.

"Bana tecavüz ettiğin gece, sen artık bana yabancıydın, anladın mı beni! Çünkü benim tanıdığım Mustafa, sevdiği kadına zarar vermezdi, insanları kuş avlar gibi öldüren bir örgütün en sağlam adamı olmaz, hırsızlık yapmaz, karısını aldatmaz, boyundan büyük işlere kalkışmazdı! Benim bildiğim Mustafa, kötülük nedir bilmezdi! Ama bravo, ya sen kendini çok iyi saklamayı başarmışsın ya da ben salağın önde gideniymişim ve burnumun ucunda ki hastalıklı ruhu görmemişim. Şimdi Mustafa, siktir git hayatımdan."

"Elif, Allah aşkına kim anlatıyor sana bu hikâyeleri bunlar da ne! Benim ben, seni korumak için mezara girmeyi göze alan Mustafa, kocan Mustafa, arkadaşın Mustafa. Bana inanmayıp, beş aydır tanıdığın bir adama mı inanıyorsun! Sen asla insanları tek yanlı yargılamazdın, şimdi neden bu tavır." Ellerini benden çeken Mustafa, benden biraz uzaklaşırken ellerini saçlarına geçirerek derin bir nefes alıyor.

"Bir halt yedim ama nasıl bir bokun içinde olduğumu ben de bilmiyordum ve öğrendiğim an ayrılmak istedim. Ve evet harici belleği aldım ama bizi koruyacağını düşünerek aldım. Sandım ki ben bilgileri gizli tutarsam onlarda bizden uzak durur sandım. Ama öyle olmadı. Beni seninle tehdit ettiler, kahretsin Elif, anla beni, seni korumak için öldüğüme herkesi ikna etmem lazımdı. En çok da seni ikna etmem lazımdı. Çünkü sen yalan da söyleyemezsin rol de yapamazsın ve bir gerçekçilik yaratmam gerekiyordu. Kahretsin, sen ağlarken çırpınırken sana sahip olmak çok mu kolaydı sanıyorsun! Sevdiğim kadının gözlerinde saniye saniye öldüğümü görürken sana sahip olmak çok mu kolaydı sanıyorsun! İntiharıma sebep sunmam lazımdı sana ve sebep yine sendin, kahretsin anla artık beni."

Hangi hırsla Mustafa'ya yanaştım, yüzüne tokadı yapıştırıp göğsünü yumruklamaya başladım hatırlamıyorum.

"Allahın belası, o gece defalarca tecavüz ettin bana. Sabaha kadar, ben bayılana kadar tecavüz ettin! Sen kime yalan söylüyorsun. Mustafa çok ciddiyim, seni bir daha görmek dahi istemiyorum. Bana uzak, Allah'a yakın ol!"

"Hayır, hayır Elif bana bak! Bak özür dilerim tamam mı? Özür dilerim. Ben çok pişmanım, role bu kadar kaptırmamalı, sana kendini bu kadar kötü hissettirmemeliydim, özür dilerim, kahretsin başka bir yol bulmalıydım, çok pişmanım."

"Özür dilersin öyle mi? Özür ha, bana bak Mustafa bana bak, eskisi gibi kahkahalarım yok artık benim, eskisi gibi cesur değilim, ani sinirlenmelerim var, her gece rüyalarımda o gece var ve sen özür diliyorsun öyle mi? Özür diliyormuş, çok pişmanmış." Birkaç adım geri gidip derin bir nefes aldım.

"Sen benim kendimden tiksinmeme sebep oldun be, sen bana kadınlığın cehennemini yaşattın! Sen bana hayatımda ilk defa acizliği tattırdın, bana hayatımda ki en büyük kötülüğü yaptın! Onun için sakın karşıma çıkıp üzgün olduğunu, pişman olduğunu söyleme çünkü değilsin. Seni tanıyorum Mustafa değilsin."

" Kahretsin Elif, beni dinlemek zorundasın, tehlikedesin anladın mı? O kocam dediğin Yiğit seni koruyamaz, seni sadece ben koruyabilirim. Kaldı ki o adam da bu işlerin içinde, seninle tesadüfen mi karşılaştığını sanıyorsun hakikaten! Bu kadar saf olma Elif, bu kadar teslimiyetçi olma! Bir düşün seninle tanışmasını, senin bulunduğun otele gelmesini, senin otele girdiğinin ikinci günü o otelin Yiğit tarafından satın alınmasını, her şey sence tesadüf mü? Kahretsin, her şey bir oyun, o da belleğin peşinde anlasana kadın! Sana sormadı mı ısrarla ver kurtulalım demedi mi? O bellek üçüncü dünya savaşını başlatacak güçte anladın mı? Herkes onun peşinde, başında da o kocam dediğin adam var."

Dünya etrafımda dönmeye başlarken, Mustafa son darbesini vurdu her zaman ki acımasızlığı ile.

"Elif, Yiğit yalan söylüyor sana, seni sadece kullanıyor. Seni koruyacağım diyerek evliliğe ikna etti ama o iş öyle değil, çocuk olacağını öğrendiği zamanda ki sessizliğini hatırlasana! O küçük sürpriz en çok onun planlarını bozdu, kahretsin kadın bana inanmak zorundasın, ona sadece ağabeyinin neden öldürüldüğünü sor."

Bana bile yabancı gelen bir sesle cevap verdim. "Söyledi bana silah işinden dolayı dedi."

"Detay yok, sebep yok, her şeyi anlatmasını iste ondan! Bu hayatta seni benden çok kimse sevemez Elif, duydun mu? Kimse sevemez! Oteli ne zaman aldığını sor ona! Seni ilk defa nerede gördüğünü sor! Evde ki kasayı açtır ona, içinde ki fotoğrafların ne zaman çekildiğini sor! Büyük bir oyunun içindesin kahretsin, herkes yalan söylüyor. En çok da o Yiğit denen şerefsiz! Elif bana güven lütfen, bu pisliğin içine seni ben çektim ve ben temizleyeceğim. İstersen hayatında olmam bundan sonra ama bana güven!"

"Elif, çok büyük tehlikedesin ve en büyük tehlikeyi de koynuna alıyorsun. Ben gelene kadar kendini koru sadece. Şimdi çık bu kapıdan kimseye benden bahsetme ve benden haber bekle. Ve bebeğim dikkat et kendine." Diyerek kabinlerden birine girdi.

Biliyordu kimseye bir şey söyleyemeyeceğimi, biliyordu söylediklerine inandığımı, beni tanıyordu, çok iyi tanıyordu. Sessiz adımlarla kapıya yönelirken şimdiye kadar olanlar çocuk oyuncağı gibi geldi, şimdiye kadar olanların anlamsızlığı yüzüme acımasızca vurdu. Hissiz olarak kapıyı açmam ile Dilara ile yüz yüze geldim.

"Ay kızım korkuttun beni, nerede kaldın yahu! Cem de telefonda bırakmadı ki yanına geleyim. Elifim iyi misin? Sararmış yüzün." Diyen endişeli Dilara'ya zar zor cevap verdim.

"Dilara midem bulanıyor. Eve gidelim mi ben, ben pek iyi hissetmiyorum."

"Tamam, tamam canım. Hemen gidiyoruz. Arabaya yürüyebilecek misin?"

Kafamı sallamak yapabildiğim tek davranıştı. İçi oyulmuş bir kabuktum, anlamsız bir iskelet, ruhsuz bir bedendim. İşte şimdi olmuştu korktuğum, kaybetmiştim, her şeyimi kaybetmiştim!

GÜCENİKWhere stories live. Discover now