"Ne oluyor lan buna?" dedi. Merakla Tunç'a baktık.

"Oğlum Gece'yle barıştık dün gece. Uzun bir süre dırdır etti ve daha sonra 'Neyse o orospu Ada da kendi kendine ümitlensin dursun' diyerek kahkaha attı."

"Üçü de aynı bunların." Dedim ve kahkaha attım. Murat,

"Bakalım Gökçe neler yapacak... Neyse yarın dağ evinde alırım ben onun gönlünü."

"Alırsın ulan alırsın." Dedi Tunç. Yalnız şu an Tunç'la sülalemiz rahat.

Canım sarışınım benim.

**

"Saat kaç olmuş lan?"

"On bir olmuş kanka. Siktir git yatağına yat."

"Murat ağzına sıçacağım ama lan!"

Hareket çekti mal. Sonra da kendi kendine gülüp eğlendi. Telefonum çaldı.

Sarışınım arıyor.

"Sarışınııım?"

"Buğra Bey ile mi görüşüyorum?"

"Evet... Siz kimsiniz ve neden Göksu'nun telefonunda arıyorsunuz? Göksu nerede?"

"Ben Önder Çevik, polis. Son aranan kişilerde siz vardınız. Göksu Hanım'ın nesi oluyorsunuz?"

"Sevgilisiyim. Ne olduğunu söyleyecek misiniz artık?"

"Göksu hanım ve yanında iki bayan ile kaza yapmış. Sapanca yolu üzerinde, ormanda."

"Ne?"

Telefon elimden düştü. O an aklımdan geçen tek şey Göksu'nun nasıl olduğuydu.

MURAT

Buğra'nın elinden telefonun düşmesiyle ayağa kalktım ve telefonu elime aldım. En son Göksu'yla konuşmuş. Eee ne var bunda?

"Tuuuunç! Gel lan mala bağladı bu. Buğra ne oluyor geri zekalı?"

"Kızlar... Kaza yapmış."

Zorlanarak söylediği şeyle olduğum yerde dondum kaldım.

Gökçe?

Gökçe'm?

Sanırım şu an bunu düşünmek yerine gitmemiz lazım.

Evden çıkıp benim arabaya bindik. Hızlıca sürmeye başladım.

"Neredelermiş?"

"Dağ evi yolu işte! Hızlı sür! Ya Allah kahretsin Göksu ya!"

Yutkundum. Ve oldukça hızlı sürmeye devam ettim.

Ona bir şey olacağı düşüncesi... İçimi parçalıyor.

Ona seni seviyorum diyemeden... Gidemez değil mi?

Gitmez benim meleğim.

Gitmez benim Gökçe'm.

Gitmez...

TUNÇ

OLMAYACAK.

GECE'YE HİÇBİR ŞEY OLMAYACAK.

BİLİYORUM, OLMAYACAK.

OLAMAZ.

Ama olduysa... Olacaksa...

Olmamalı.

Bizim daha yaşayacak güzel günlerimiz varken Gece'ye bir şey olamaz...

Gözlerimin dolduğunu fark ettim.

Siktir, ne zaman bir kız için ağladım ben?

O bir kız değil ki; Gece'm o benim.

Ölüm gibi olan bir yolculuktan sonra hemen arabadan indik ve sarı şeridin olduğu yere gittik. Anlamadığım şey...

Araba falan yoktu.

Ama arabanın kapanma sesini duymuştuk.

Ve bu araba Murat'ın arabasıydı.

Arabayı süren Gökçe'ydi ve tam önümüzde durmuştu. Gece arabanın ön camından çıkarken Göksu ise sunroof dan çıkmıştı.

"O kadar hafif atlattığınızı düşündünüz demek..."

Kızlar aşağıda kahkaha atmaya başladı.

"Size akrabanız olan ayılarla iyi geceler..."

"Bir öpseydim öyle gitseydin bari sarışınım ya... Ödüm koptu."

Murat'la beraber Buğra'ya ters ters baktık. Murat kafasına vurdu.

"Yaaa!" yaptı Göksu. Gökçe bacağını cimcikledi. Tabii o sıra bir düştü. Suratını buruşturdu ve tekrar çıktı.

"Neyse... Dediğim gibi sizi doğal ortamınıza bıraktık. Akrabalarınızla iyi geceler!"

Eliyle öpücük yolladı ve dikkatli bir şekilde arabaya indi. Kızlar giderken yüksek sesle müzik çalıyordu.

"Her yerde okyanus, sen boğuldun dere de!"

Birbirimize baktık.

"Hak ettik mi lan bu kadar?"

Bende onu düşünüyorum Murat.

"Neyse, iyiler en azından."

Aynen Buğra.

Ben niye içimden konuşuyorum amk?

"Telefonla birini çağırın bari." Dedim. İkisi de kaşlarını kaldırdı.

"Benim ki evde."

"Buğra'nın evde de... Benim ki arabada."

"Benim de şarjım bitti."

Umutsuzca birbirimize baktık.

Şu an gerçekten baya umutsuzuz.

Baya.

Bir ağacın kenarına oturduk.

Daha sonra birbirimize baktığımda ağlanacak halimize gülmeye başladık.

Hadi hayırlısı.

**

Öheheheeey! bölüm sonu! Beğendiniz mi bakalım ponçiklerimm! 

Hadi diğer bölüm görüşmek üzere! 

Bu arada o yol şeysini baya salladım. Sapanca yolu üzerinde orman falan. Çok şey yapmayın jsdfşklsjadfşlkjsdf.

3GWhere stories live. Discover now