40.BÖLÜM - Game Over!

180 15 7
                                    

Merhaba  canlar.^^ Şimdi her şeyi daha iyi anlıyorsunuzdur. Karan kim? Birsen kim? Neler oluyor? Başta sorun çıkan olayların gidişatının neden böyle olduğunu anlayacaksınız. İyi okumalar dilerim^^

Multimedia ~ Karan'ımızın böyle gülümsediği zaman elbet gelecek *-* Baksanıza şu gülüşe ♥

~

Kulağıma bir ses dolmuştu. Kalbim kıpırdatmıştı o ses. Karan...bu onun sesiydi. Elimin tersiyle akan gözyaşlarımı silip sesin geldiği yöne doğru baktım. Sert bakışlarıyla buraya doğru yaklaşıyordu. Ama söylediği sözler açıklığa kavuşturduğumla alakası dahi yoktu.

Yanağına doğru kayan gülüş, herkese soğuk gelen ama bana sıcak gelen o gülüşle dudağını araladı.

"Hah! Hanımefendi..."

~

KARAN'IN AĞZINDAN

Doğan ile bakışlarımızı kapıya doğru yönelttik. Soğuk...

Tüylerimin diken diken olmasını neden olmuştu nereden geldiğini bir an çözemediğim bu his. Ve bir ses duydum. Onun sesiydi. Evet, bu onun sesi...Şimdi mi? Hayır! Şimdi olmamalı, henüz erken. Ona engel olabileceğime emindim. Ama artık emin olamıyorum.

Ellerimi saçlarımın arasına  geçirip saçlarımı çekiştirdim. Dişlerimi dişlerime bastırıyordum. Parmaklarımı avucumu parçalacakmışcasına geçirdim. 

Doğan donuk, hayır donuk değildi. Kimse onu tanımıyordu. Çocukluk arkadaşım, kan kardeşimdi o benim. Her zaman soğuk biri gibi gözükürdü. İnsanlardan nefret etmiyordu, duygusuz da değildi. Yo, tam aksine yalnızdı. Tıpkı benim gibi...

Yaşadıklarımız farklıydı bir tek. Onun ailesi onu umursamıyordu. Onun için 'Nesne' demişlerdi adiler! İşte biz ortağız Doğan. Biz birlikte hissederiz.

Donuk gözüken yüzünün aslında ne kadar endişeyle baktığını görebiliyordum. İçimde ki o çocukmuş gibi bakan o gözleri hissettim. "Sık dişini." dedi net bir şekilde. Adımlarını bana doğru yönlendiriyordu. İç çekmemle çıkan o sesimle kelimeler "Emin değiliz."  olmuştu.

Anlık ona yüzüne doğru çevirdiğim gözlerimi tahta masaya çevirdim. Avucumda oluşurduğum acı artmasıyla dişlerimi birbirine iyicene geçirdim. Bunu hakkettin Karan. Birinin hayatını daha maffediyorsun.

Gözlerimi büyüttüm birden. Beynime akın ediyordu sesler. Önüme düşen saçlarımın arasından duvarda ki aile tablosuna doğru baktım ve o lanet kelimeyi fısıldadım.

"Baba." 

Ne boğuk çıkmıştı o ses? Ne acınasıydı? 'Öldü' diye tekrar ettim içimden. 

'O öldü! Hâlâ niye korkuyorsun! ÖLDÜ!'

Anlam veremiyordum. Korkunun verdiği vücudumda ki etkiyi, titreyen ellerimi, alnımdan süzülen ter damlalarına anlam veremiyordum.

"Karan, sakinleş." Doğan'ın endişeyle konuşmasının ardından sesler daha da yükseldi.

'Senin suçun. Bir can daha, ha? Yetmedi mi aldığın can KARAN!'

Gözlerimi yumup kendi karanlığıma gömdüm kendimi. 

"Acınacak haldesin. Acınası, acınası!"

Tüm gücümle saçlarımı masaya doğru çekince parmaklarımın arasına başımı alıp, hışımla başımı tavana doğru kaldırdım. Boğazım yırtılana kadar -sesim boğuklaşıp halim kalmayana kadar- bağırdım. "SUS! YALVARIYORUM SANA SUS."  Sandığımdan erken boğuklaşmıştı sesim. Tiz çıkmıştı. Artık kendimde güç bulamıyordum. Beynimdekiler susmuyordu da. Yem olmayı becerdim. İstediklerini ona verdim. Her şeyi ve hayatımı...

İMKAN:  Karanlık Aşk #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin