25. Bölüm ''Git''

154K 5.9K 2K
                                    

ARAF

Yoğun baş ağrısıyla gözlerimi araladığımda bakışlarımı yan tarafıma çevirdim. Kimseyi göremeyince gözlerimi odada gezdirirken aynanın karşısında saçlarına şekil veren Güneş'i görünce rahat bir soluk verdim. Güneş aynadan benim uyandığımı gördükten sonra odanın kapısına doğru ilerlerken mırıldandım. ''Güneş..''

Güneş, kelimemi bitirir bitirmez ''İşim var Araf. '' dedi bana dönmeyip, duraksarken. Yatakta doğruldum.

''İşini kocan için erteleyip, yüzüme bakamaz mısın? '' diye sordum. Derin bir nefes verirken yüzünü bana çevirdi.

''Yüzüne baktığıma göre kahvaltı hazırlamak için odadan çıkabilir miyim? '' Gözlerimi kapatırken yanaklarımı şişirdim.

''Yanıma gelir misin, Güneş? '' diye sordum gözlerimi açarken.

''Kahvaltı hazırlayacağımı söylemiştim, Araf. '' Başımı hafif yana eğerken konuştum.

''Kaç günden beri kaçıyorsun. Yapma. Konuşalım. Bana trip atma, yüzünü asma. '' Alayla birkaç saniye gülerken hafiften gözleri doldu. Bu, kalbimi yakmıştı.

''Huzursuzluk olmasın diye yanında yatıyorum. Sorun çıkarma diye yüzüne bakıyorum. Tartışmayalım diye susuyorum. Kızımızı evden kovmana rağmen bunları yapıyorum. Sence de yetmez mi? ''Dudaklarımı birbirine bastırırken bakışlarımı yatağa çevirdim. Kapının açılma sesini duyunca kafamı yerden kaldırdıktan sonra beklemeden yataktan kalktım ve odadan çıkmakta olan Güneş'i belinden yakalayıp, kucağıma alırken ayağımla kapıyı kapattım. Bağıracağını anladığım için elimle ağzını kapattım.

''Sen inatsan, ben daha inadım hatun. '' Kucağımdayken ayaklarını sallayıp, benden kurtulma çabaları son bulduğunda onu yatağa oturtmuştum.

Bir elim elim belinde, yüzlerimiz hizalı, gözlerimiz kenetli birbirimize bakarken diğer elimle önüne gelen saçlarını geriye ittirdim.

''Yapma şöyle. Yıpratma bizi. '' dedim içinde kaybolduğum gözlerine bakarken.

''Kendi kızına el kaldırıp, onu evden kovdun. Neyin yıpratmasından bahsediyorsun Araf? '' dedi susmayıp, bana çemkirerek.

''Durum anlaşıldı. Peki. '' Güneş'in karşısına geçtikten sonra biraz beklemenin ardından son günlerde konuşmamız gereken konuyu konuşmaya başladım.

''Ben senin kocanım, sen benim karımsın. Beni her şeyden, herkesten çok daha iyi tanıyorsun. Vuslat küçükken de hep söylerdim, 'Kızımı kimseye vermem.' Ben hayatımda olan kimseyi paylaşmayı sevmem Güneş. Bunun birinci örneği sensin. ''

Gözlerime bakmayan Güneş sonunda gözlerimin içine bakmaya başlayınca konuşmamı sürdürdüm. ''Vuslat, bizim biricik kızımız. Ben onu nelerden sakındım sen biliyorsun. Bir dediğini asla iki etmedim. Bir şey istedi, anında oldu. Her isteğini yaptım. Ben Vuslat'ı gözümden sakınırım Güneş. Kızımız aynı senin gibi saf, masum. ''

Güneş'le birkaç saniyelik göz temasını kestikten sonra mırıldandım. ''Yalın Uhud... ''

Bir konuda hesap vermeyi ya da çok konuşmayı sevmediğim için bu konuşma beni daraltmıştı. Ama şu anda olması gereken buydu.

Karımın ağzını bıçak açmazken devam ettim. ''Esat'ın oğlu işte. Aynı babası gibi çapkın, gözü orada burada, kendini bilmeyen bir çocuk. Yalın'ı asla Mirza'dan ayırmam. Bu konuda şüphe bile olamaz. Ama iş benim kızıma gelince değişiyor. Kızımın öyle bir çocukla bir ilişki yaşamasına olumlu bakmıyorum. ''

''Fark ettim. '' dedi Güneş bana ters bakışlar atarken.

''Bak, nefesim... Ben bir babayım. Kızımız için en doğru olanını düşünmem gerek. Dört sene öncesini sen biliyorsun. Yalın her gece barlarda olan, her gün kolunda başka bir kız, serseri bir çocuktu. Diğer yanda da benim temiz kalpli kızım var. Bu şartlar altında ikisi nasıl bir araya gelebilirdi? Vuslat'ı üzerdi. Buna katlanamazdım. Kızımı üzeni ben misliyle üzerim. Ben kötü bir baba değilim. '' Güneş'in bir tepki vermeden sadece beni dinlediğini görünce çaresizce ellerimi iki yana açtım.

ORMANTİK MAFYAWhere stories live. Discover now