2.6

66.4K 2.9K 579
                                    

Güliz Ayla - Olmazsan Olmaz

Multimedia - Arda

Bir çılgınlık yaptım ve araya bir şarkı iliştirdim. Lütfen onu dinleyerek devamını getiriniz. 

İyi okumalara!

-26-

Beynimin en ücra köşelerine de dahil olmak üzere, ince sızılar giriyordu. Üzerinde çakan şimşeklerin o mor ışıkları, bilincimin üzerinde parlıyor ve gözlerimi aralayarak kendimi yeni bir güne hazırlamam için uyarı veriyordu.

Gözlerimi açmayı denedim fakat göz kapaklarım kapandıkları yerden dikilmiş gibiydiler. Üzerlerine bir yorgan örtülmüş de, yorganın ağırlığı onların gücüne fazla gelmişti.

Bilincimin bir kısmı uyandığında, gözlerimi bir kaç kez daha açmayı denedim. Sonucunda, başarılı olmuştum. Bir de şu vardı tabii, Soykan gözlerimi açmamla kadrajıma dahil olmuştu.

Gözlerimi bu manzaranın güzelliği ile bir kaç kez kırptım. Belki beynim benimle oyun oynamayı seviyor olabilirdi. Ya da beynim iflas etmiş olabilirdi. Yani bunlar, Soykan'ın gece bakışlarının beni izlemesinden daha olağandı.

Onun tarafına düşen elim ile, gözlerimi ovaladım sertçe.

Yok, hala oradaydı.

''Ufaklık, günaydın.'' dedi o alımlı ifadesiyle. Sol kolunu yatağa yaslamış, bedenini bana çevirmişti. Dirseğinden kırarak, avuç içine kafasını yaslamıştı. Bana bakıyordu. Ve ne süredir bana bakıyordu, bilinmezdi. Sakalları, suratında yeşermeye başlamıştı. Ağır bir uykudan uyanmış siyahlarda biraz kırmızılık vardı. Üzerindeki yorgan, belinin hemen altında bitiyordu. Pürüz içermeyen teni gözler önünde kalıyordu böylece. Gece adama, beyazlar içinde olmak da pek bir yakışmıştı.

''Günaydın.'' dedim çatalı ses tonumla. Hadi ama, yeni bir güne kendimi aralarken ne ses tonum kusursuz ne de görüntüm kusursuzdu. Muhtemelen saçlarım birbirine karışmış, geceden kalan makyajım da yerini şaşırmıştı.

Ve bu çocuk bana bakıyordu. Hatta belki de beni izlemişti.

''Sen beni mi izliyordun?'' diye sordum kafamdaki belirsizliğe bir sonuç koymak için.

''Kesinlikle.'' diye onayladı beni. Kalbim dört nala koşmaya başlamıştı.

''Neden?''

''Günümü güzel değerlendiriyordum işte.'' dedi. Bu çocuğun beyni sıfırlanmıştı galiba. İki gündür dediği sözler, o değil gibiydi. Elbet hoşuma kaçmış olduğu gerçeğini de es geçemezdim. ''Ayrıca tam bir pandaya benziyorsun.''

''Pandaya mı?''

''Minik, yavru bir pandaya.'' dedi her kelime üzerinde bıktıracak saniyeler harcayarak.

''Minik, yavru bir pandaya mı?''

''Salak mısın Lina?'' diye sordu net bir şekilde.

Sağ ol canım, seni gördüm, daha salak oldum.

''Saat kaç?'' derken, kaçma yöntemi değildi elbet kullandığım. Tamamıyla merak tohumları üzerine kurulan bir soruydu.

''Dördü on iki geçiyor.'' diye cevapladı beni. Şaşırmamak, bu sabahı, dün geceye bağlamamızdan kaynaklanıyordu. Uykuya aç olan zihnim ve bedenim, bu saate kadar sömürmüştüler sonuna kadar. Hafif bir uyuşukluk perde gibi çekilse de üzerime, dinçtim.

''Ne zamandır uyanıksın?''

''Bir saat civarındadır herhalde.'' dedi. Verdiği cevap şaşkına uğratmıştı beni.

EŞSİZ RİTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin