6 • şaşkın

2.4K 118 26
                                    

Bölüm Şarkısı: Miley Cyrus - Nothing Breaks Like A Heart
Multimedya: Chris





6.Bölüm





"Babanı sikmek istiyorum Briella!"dedi Simon arabaya bindiğinde. Ashley arkaya geçip yanımıza oturmuştu. Simon'u almaya gelmiştik. "Ah, lanet olası! Yani şu işe bir bakın.. Byron'ın yeniden açılmasını bekliyor gibi. Yani olmayacak hayaller kurma Simon."dedi Ryan sırıtarak ve sonra devam etti. "O adam seni turşuya çevirir. Tony Stark lan bu!"

"Sizin babamla derdiniz ne?"

"Dalga geçiyorum. Bende babana sataşacak göt mü var amına koyayım."dedi poposunu göstererek. Kahkaha attım. Ryan gaza bastığında ana yola çıktık. "Şu konuyu kapatabilir misiniz artık? Bokunu çıkardınız."dedi Grace. Onu kafamla onayladığımda başka konulardan konuşmaya başladık. Simon bizim aksimize üniversiteye gidiyordu. Ashley ile beş aydır çıkıyorlardı. O da en az Ashley kadar küfürbazdı fakat yine de eğlenceli biriydi.














Mekana ayak basmamla yüksek sesli müzik kulaklarımı doldurdu. Gürültüsü o kadar fazlaydı ki bir anlık elimi kulaklarıma götürüp kapattım. Grace koluma girdi. Bar tezgahının hemen önündeki boş tabureleri gördüğümüzde oraya doğru yürüdük. Şansımıza iki tanesi boştu. Birine ben diğerine Grace oturdu. Ryan, Grace'in yanında durup kolunu onun omuza attı. Ashley çantasını bize bırakıp Simon'un elinden tuttu ve birlikte dans pistine yürüdüler. Mekanın tam ortasından dans eden insanların arasına karıştılar. Onlar dans ederken ben ise gülümseyerek etrafa baktım. Oldukça kalabalıktı. "Nerede bu barmen?"diye bağırdı Ryan gürültüyü bastıracakmış gibi. Grace'e döndüm o da benim gibi etrafı inceliyordu. Bana dönüp kulağıma eğildi. "Bizde dans edelim mi?"

"Canım istemiyor."dedim dudak büzerek. Kucağımdaki çantamı ve Ashley'in çantasını alıp Ryan'ın ellerine verdi. Ryan kaşlarını çatıp bize bakarken Grace beni dinlemedi ve kolumdan tutup dans pistine çekti. Ashley ve Simon'u bulduğumuzda yanlarında durduk. Bizi gördüklerinde ikimizide yanlarına çektiler.

"Parti başlasın!"diye bağırdı Simon. Sanki onu duymuşlar gibi müzik sesi daha da arttı. Hep birlikte hem kahkaha atıyor hemde dans ediyorduk.












Yorulduğumda kendimi bar taburelerinden birine attım. Benden hemen sonra Grace'de yanımıza geldi. Ryan elindeki içkisini kafasına dikti. Ben içmiyordum çünkü eve sarhoş gitmeye niyetim yoktu. Üstelik çıktığımdan haberleri yokken! Ashley sinirli bir yüz ifadesiyle yanımıza gelip tam önünde duran içki şişesini kafasına diktiğinde kaşlarımı çattım. Kafamı çevirip etrafta Simon'u aradım ama ortalıklarda yoktu. Acaba kavga mı etmişlerdi? Bu kadar sinirli bir yüz ifadesiyle içkiyi kafasına diklediğine göre?

Hepimiz aynı anda Ashley'e baktığımızda o da tek tek bize baktı. "Ne var?"dedi bağırarak.

"Biraz hızlı gitmiyor musun?"diye sordum hemen yanımda oturan Ashley'in kulağına fısıldayarak. "Yoo, hayır."dediğinde başımı çaresizce iki yana salladım. Ryan'a kaş göz işareti yaptığımda Ashley'in elindeki şişeyi almaya çalıştı.

Ashley "Siktir git!"diye bağırdı. Ryan ellerini havaya kaldırıp "Ne bok yersen ye!"dedi o da bağırarak. Çantamdaki telefonu çıkarıp saatte baktığımda baya geç olduğunu gördüm. Telefonumun ekranındaki saati Grace'e gösterdiğimde kafasını salladı.

"Gitmemiz lazım!"dediğimde Ryan ayağa kalktı. Ashley iyice sarhoş olmuştu. "Ben arabayı alıp geliyorum. Siz başından ayrılmayın!"dedi Ryan, Ashley'i göstererek. Kafamı salladım. Ryan yanımızdan ayrıldığında Ashley eliyle ağzını tuttu ve lavaboya doğru koşmaya başladı. Bizde arkasından koştuk.

Arkasından lavaboya girecektim ki Grace bir an durup bana döndü elime çantaları verdi. "Sen dışarıda bekle."dediğinde ne yapacağımı bilemeyip sadece "Tamam."dedim. Elimdeki çantalarla dışarıya çıktığımda sokakta kimse yoktu. İçeriden gelen müzik sesi kulaklarımı doldururken sokağın başına Ryan'ın arabasını görme umuduyla baktım ama yoktu. Soğuk bir rüzgar estiğinde kollarımı birbirine sardım. Kendimi duvara yaslayıp beklemeye başladım.













Yan taraftan ses geldiğinde kafamı o tarafa çevirdim. Bir adam bardan çıkmış sigarasını içiyordu. Bu tarafa baktığında beni gördü. Gözlerimi ondan çekip yola odaklandım. İçimden Ryan'ın ya da diğerlerinin bir an önce gelmesi için dua ediyordum. Adam beni baştan aşağıya süzüp bana doğru yürümeye başlarken aniden biri belimden tutup beni kendine çekti.

Şaşkınlıkla yüzüne bakarken o ise gözlerini dikmiş arkamdaki adama bakıyordu. Bende omzumun üzerinde arkama baktığımda bana doğru gelen adamın geri geri gittiğini gördüm. Kafamı tekrar ona çevirdim. Ellerini belimden çekip benden birkaç adım uzaklaştı. Hiçbir şey söylemeden bir süre birbirimizin yüzüne bakmayı sürdürdük.

"Senin ne işin var burada?"diye sordum aramızdaki sessizliği bozarak. Artık 'siz' dememe gerek yoktu sanırım. Cevap vermediğinde daha da çok kaşlarımı çattım. Bu kadar kaba olması gerekiyor muydu? Bir soru sormuştum ve doğal olarak cevabını bekliyordum. Neden bana böyle davranıyordu ki? Onu öylece küçük bir notla bırakıp gittiğim için mi?

Cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Bana bakmadan içmeye başlarken kafasını boş sokağa çevirdi. Öylece durup sigarasını içiyor ve hiç konuşmuyordu. Bende ona bana davrandığı gibi kaba davranmalı mıydım? Sonuçta beni ikinci kez kurtarmıştı. Ona yine de teşekkür etmem gerekiyordu.

''Beni ikinci kez kurtardığın için teşekkür ederim. Arkadaşlarımla gelmiştim arabasını almaya gitti, birazdan gelir."dedim ama o umursamazca kafasını aşağı yukarı salladı. Neden ona sürekli kendimi açıklıyordum?

Sigarasından derin bir nefes alıp beni baştan aşağıya süzdü. Bunu yaparken benim kaşları çatık hafiften şaşkın yüz ifademi takmadı bile.

"Üçüncü kez kurtarmam." Sokakta yankılanan motor sesi duyduğumda yola baktım. Ryan'ın arabası buraya doğru geliyordu. Başımı çevirdiğimde Chris'in gidiyor olduğunu gördüm. Arkasında gidecektim ki araba tam önümde durdu. Ryan arabadan inip yanıma geldi.

"Ashley ve Grace nerede?"diye sordu. Sorusuna aldırmadan Chris'in arkasından bakakalmıştım. Hızlı adımlarla yürüyüp karanlık sokakta kayboldu. Baktığım sokağa bakıp "Neye bakıyorsun?"dedi. Cevap vermediğimde "Hey? Beni duyuyor musun?"dedi elini gözümün önünde sallayıp.

"Ne oldu?"diye sordum.

"Sen içmeden sarhoş olmuşsun kızım! Sen arabada bekle. Ashley ve Grace'i alıp geliyorum."dediğinde kafamı salladım. Ryan bara girerken ben ise arabaya bindim. Chris'i düşünüyordum. Beni ikinci kez kurtarmıştı. Vedalaşmadan gittiğim için mi kızgındı bana acaba? Sıkıntıyla dudaklarımı ısırdım.

Yaklaşık beş dakika sonra arabanın kapısı açıldığında Ashley'i yarı baygın bir şekilde yanıma bindirdiler. Ön koltuğa Grace oturduğunda Ryan'da sürücü koltuğuna geçti. Kafamı çevirip Ashley'e baktığımda uyukluyordu. Ryan arabayı çalıştırıp gaza bastı. "Buradaki tek ayık benim galiba."dedi Ryan kendi kendine. Grace üzerindeki tişörte bakıp "Tanrım! Üzerime kustu gerizekalı!"dedi kızgın bir surat ifadesiyle.

"Simon ile kavga mı etti? O da ortalıklarda yoktu çünkü."dedim. Grace bana döndü.

"Ben direk eve gitsem daha iyi olacak. Sabah olmak üzere annen veya baban beni sorarsa erken gitti dersin olur mu Brie?"diye sordu.

"Tamam."dedim kısaca. Çantamda neyse ki anahtarım vardı. Onlar uyanmadan sessizce girebilirdim. "İlk önce seni bırakalım o zaman."










Beni evin arka sokağında bıraktıklarında hızla arabadan indim. Benden sonra Ashley'i eve bırakacaklardı. Evin kapısına doğru yürüyecektim ki durdum. Tanrım! Korumalar!
Derin bir nefes alıp arka bahçedeki Grace ile çıktığımız çitlere yaklaştım. Birkaç zorlanmamdan sonra ellerimle çitlerin tellerini tutup kendimi yukarı çektim. Bahçeye nihayet girmiştim. Etrafa baktığımda kimseyi göremedim. Babamın korumaları ön bahçede olmalıydı. Bu benim için çok daha iyiydi. Parmak uçlarımda yürüyerek eve girdim. Sessiz adımlarla merdivenleri çıktım. Odama girdiğimde 'sonunda' dedim kendi kendime. Üzerime pijamalarımı giyip kendimi yatağıma attığımda, yarım bıraktığım tatlı uykuma geri döndüm.

THE COINCIDENCE / chris evansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin