*

''Sen nereye kızım?'' diye sordu annem Arda'nın peşi sıra kalktığımda.

''Hava alacağım ben de biraz.'' dedim yumuşak bir tını ile.

''Akşama geç kalma öyleyse.'' dedi gülümseyerek. Kafamı salladım hafif bir tebessüm eşliğinde.

Alt kata beraber indiğimizde, Arda kaşlarını çatarak bana baktı.

''Sen nereye?''

''Hava alacağım işte.''

''Bir afra tafralar var iki tarafta da, görüyorum.'' dedi azarlar bir abi edası ile, sırıttım.

''Deniz ikisin ha.'' dedim sırıtışı sürdürürken. Cümlemin taklidini yaparak, paltosunu üzerine geçirdi.

''Deniz, benim kopyam asıl.'' dedi, çocuksu bir edayla dil çıkardım. Attığım kahkaha da aramızda yankılandı.

''Kaçtım ben hadi.'' dedi ve yanağımdan makas alarak, dışarıya çıktı. Bu sırada ben de botlarımı giyerek, üzerime kabanımı almıştım. Hava olağandan daha serindi bugün.

Dışarıya çıkar çıkmaz, derince bir nefes çektim ciğerlerime. En sevdiğim o tatlı serinlik havaya hakimdi.

Gideceğim yere yol tariflerinden baktığımda, yürümemin pek uygun olamayacağını görmüştüm. Bu yüzden arabaya geçtim.

Yirmi dakika kadar sonra, sözleştiğimiz saatte varmıştım. Arabayı hemen uygun bir yere park ederek, gayet samimi duran kafeye yönlendirdim ayaklarımı. Dışarıdan minik, denizin kenarına yakışan bir kafeydi. Çevresindeki yeşil alanlara çiçeklendirme yapılarak hoş bir görüntü katılmıştı.

İçerisine girdiğimde  hoş bir sıcaklık karşıladı beni. Gözlerimi çevrede sıra sıra dolaştırdığımda canlı renklerin her birini bir arada gördüm. Küçük ve şirindi. Gerek masalarda, gerekse başka yerlerde kullanılan motifler içeriye samimiyet katmıştı.

Bu sefer gözlerimi bir neden uğruna gezdirdiğimde, bir çift mavi göz ile kesişti. Adımlarımın durgunluğu, onu gördüğümde canlılık kazandı. O da beni gördüğünde, duruşunu dikleştirdi.

''Merhaba.'' dedim. Aslında buraya büyük bir heyecan ya da istekle gelmemiştim ama, geçen geceye bir teşekkür lazımdı en nihayetinde.

Üzerine giydiği bebek mavisi gömlek, tüm vücudunu sararak gözlerini daha bir ortaya çıkarmıştı. Kollarını dirsek altına kadar kıvırarak, taktığı şık saatin görkemini meydana çıkarmıştı.

''Kök saldım beklemekten.'' dedi. Hafifçe saatini de göstermişti. Dalga geçtiği suratında yankılanıyordu.

''Erken gelip yollarımı gözlemeseydin sen de. Bak konuştuğumuz saatte buradayım ben.'' dedim. Kafasını eğerek gülümsedi.

''Ne içmek istersin?'' diye sordu yanımıza yaklaşan garsondan dolayı. Garsonu bekledim, geldiğinde ise onun sorduğu soru ile garsona karşılık cevap verdim. Ben sıcak çikolata isterken, o çay istemişti.

''Ee yerde debelenen kız, o gece orada ne işin vardı?'' diye sordu. Hafifçe geriye yaslanmıştı.

''Herkesin orada ne işi varsa benim de o işim vardı.''

Eliyle çenesini sıvazladı. ''Garip. O ortamda tek başına olman,'' sonra kendisini düzeltti. ''Yanlış anlama. Pek tekin değildir oralar.''

''Çok sorun teşkil etmedi bana.'' dedim. Oysa beni dövülmekten kurtaran karşımdaki mavi göz'dü. Yani bariz bir şekilde sorunlu durumdan beni çıkaran oydu.

EŞSİZ RİTİMWhere stories live. Discover now