Denizden Biri Çıksa!

20.3K 402 126
                                    

Sevgili okurlarımız yıllar sonra yeniden aranızdayız. Hikayeyi bu beş yıllık sürede yarıda bırakan, hikayeden umudunu kesen çok fazla okuyucumuz olduğuna da eminiz. Ama geri döndük, beş yıl büyüdük, beş yılda çok fazla şey oldu hayatımızda ve biz bu hikayeyi yeniden ele almaya karar verdik.Değişen, yenilenen ve eklenen yerler olacak hikayemizde. Umarım hafızalarınızı tazelemek adına bizimle yeniden başlarsınız. İyi okumalar... Yorumlarınızı eksik etmeyin

Görsel: Asuman

Saatin tik takları dışında herhangi bir sesin olmadığı geniş salonda genç bir kız kafasını gömdüğü kişisel gelişim kitabına adeta büyülenmiş gibi bakıyordu. Sanki sahip olduğu tüm sorunların cevabı bu kitap içerisine saklanmıştı.

Yaklaşık 17 kelimeden oluşan bir paragrafı daha okumayı bitirdiğinde kalbinde o tanıdık duyguyu hissetti. "Yapabilirim" duygusunu... Sayfayı çevirirken bu sözcüğün beyninde parlak bir tabela gibi yanıp sönmesine izin verdi.

Yeni bir sayfa...

Yeni bir bölüm...

BÖLÜM 18 YENİLİKLER

Yeni insanlarla tanışmaya açık olun. Hayata korkarak yaklaşmayın. Her insan size yeni bir hikâyenin kapılarını açacaktır. Onları okumaktan çekinmeyin, kim bilir belki biri çok hoşunuza gidecek ve o öykünün müptelası olacaksınız.

Elindeki tükenmez kalemle son cümlenin altını çizdi.

"Yeni insanlar eşittir yeni hikâyeler..."

Bu kulağa çok güzel geliyordu. Yapması gereken şey işte buydu. Yalnız bunun üzerinde biraz çalışsa iyi olacaktı. Zira yaz tatili sona erdiğinde kaydını yeni aldırdığı üniversitede arkadaş bulma konusunda çok sıkıntı çekecekti. Maalesef geçen yıllar düşünüldüğünde bu işte pek başarılı olduğu da söylenemezdi.

"Merhaba!"

Aniden gelen ses genç kızı korkutmuştu. Yine de büyük bir cesaret örneği göstererek başını yukarı kaldırdı. Tam karşısında upuzun bir adam duruyordu. Üzerinde rengi solmuş bir kot pantolonla açık mavi renkte bir tişört vardı. Yüzünde de sevimli bir gülümseme... Daha sabah tıraş olmuş gibi görünen pürüzsüz yüzünün alametifarikası ise parlak ela gözleriydi. Hınzır bir oğlan çocuğunu andırıyordu. Yani yaklaşık 1 90'lık boyu hesaba katılmadığında...

Seher, çocuğu gibi bağrına bastığı kitabı utanarak masaya koydu. Her zamanki gibi rezil olmuştu işte. Acaba ne kadar süredir oradaydı bu adam? Onun kendi kendine konuştuğunu; sebepsiz yere güldüğünü görmüş müydü? Daha da kötüsü onun deli olduğunu düşünüp akıl hastanesini aramış mıydı? Belki de son anda vicdanına sığınıp sizi ihbar ettim itirafı gelecekti şimdi de? Cevap bekleyen çok fazla sorusu vardı. Ancak o hepsini es geçip işyeri sesine büründü.

"Evet, size nasıl yardımcı olabilirim?"

Şimdi de sıkıntı çeken taraf genç adam gibi duruyordu. En azından biraz biraz solmaya başlayan gülümsemesi bunu kanıtlıyordu.

"Ben aslında..." Uzun parmaklarıyla pürüzsüz çenesini sıvazladı genç adam. Sanki az evvelki büyük gülümsemesini yerine koymaya çalışıyor gibiydi. İşe yaradı da zira bembeyaz dişleri yine sahnedeydi. Aynı şekilde çarpıcı sesi yeniden bu defa daha kararlı bir tonda duyuldu:

"Sizi yani seni yemeğe davet etmek istiyordum."

Seher bir an adamı yanlış anladığını düşündü. Bu alışık olduğu işyeri muhabbetlerinden birinin giriş cümlesi olabilecek bir soru değildi zira. Kafasındaki; kitap isimleri, yazar isimleri ve raf sıralamalarının olduğu liste bu noktada işe yaramazdı ki. Kendine kızdı. Elbette ki yaramazdı. Adam ona çıkma teklif ediyordu. Tabi eğer doğru duyduysa... Tabi eğer tüm bunlar gerçekse... Nedense birisinin ona çıkma teklif etmesi imkânsız geliyordu. Çirkin olduğundan değil... Sadece hayatın görünmeyen bir kısmında yer edinmeye çalıştığı için... İnsanların yanından fark edilmeden geçmek onun süper gücüydü. Hal böyleyken daha önce hiç görmediği bir adamın birden bire karşısına çıkıp onu yemeğe davet etmesi oldukça şüpheli bir durum teşkil etmiyor muydu? Milyonlarca soru beyninde gezinip durdu. Milyonlarca düşünce aktı geçti zihninden. Ama o en basitinde karar kıldı.

DAVETSİZ KONUK #Wattys2021(TEKİRDAĞ SERİSİ) DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now