Bölüm 46

4.3K 254 21
                                    

"Ama sen maviden nefret ediyorsun!" Ah, hayır etmiyorum. Şu anda Nicolette ile odamı değiştirmem için kavga ediyorum. Bu pembe odada ka-la-mam! Duvarlar üstüme üstüme geliyor! Odanın dört bir tarafını saran peluş oyuncaklar bana Katil Bebek Chucky gibi bakıyor! Daraldım şimdiden! "Ben pembe sevmiyorum!" Nicolette yine aynı Nicolette: Gıcık! Neden odamı değiştirememe izin vermiyor ki? Zevk benim, oda benim!

Tartışmamız enerji patlamasıyla odaya dalan Judy ile kesildi. "Üç aydır nerelerdeydin! Özledik seni Bıcırık!" diyerek kemiklerimi kıracak şekilde sarıldı. Judy de aynı Judy. Bir dakika bu bana ne dedi?

-"Bıcırık" mı?
-Evet? Bu senin takma adın?
-Hmm... İyiymiş.
(Hayır değil.)
-Tabiki iyi olacak! Ben buldum! Neyse Nicolette sen çık odadan biz baş başa kalalım Amberla.

Dedi Judy ukala bir şekilde. Ve Nicolette oflaya poflaya odadan çıkar. Anlaşılan Judy Nicolette'yi pek sevmiyor. Bunu öğrendiğim iyi oldu.

-Anlaşılan Nicolette'yi pek sevmiyorsun.
-Şunu diyebilirim ki o senin "sevgili" ablan olmasaydı şu anda mezarlıkta yaşayacaktı.
-Vay be! Niye bu nefret?
-Öncelikle o tam bir s*rtük.
(Orasını biliyoruz zaten Judy.)
Gerçi şimdi Alex diye bir sevgilisi var ve üç haftadır çıkıyorlar. Bu onun için bir rekor. Nefret etmemin sebebi ise sıralasam bitmez gerçi ama özet geçeyim. Tamı tamına sevdiğim üç çocuğu benden çaldı. Güzel diye kendini bir şey zannediyor. Maymun poposu suratlı! Ayrıca her şeyde beni ezmeye çalışıyor. Takmış bana! Git sınıfın ineği Penny'e tak, niye benimle yarışıyorsun! Anaokulundan beri böyle! Neyseki okul bittiği için benimle yarışamıyor ama size gelince istemeden de olsa karşılaşıyoruz. Senin için katlanıyorum işte. Ne yapacan? Mecbur...
-Öncelikle özetin buysa normal halini çok merak ediyorum. Ayrıca bana farketmez. İstediğini yap ona, yeter ki beni bulaştırma.
-İnanmıyorum! Gerçekten mi?
-Evet?
-Seni daha çok sevmeye başladım biliyor musun?

Konuşmamızı kapının tıklatılması bozdu. "Gir!" diye bağırdı Judy. Hayrola Judy? Ev benim, sana ne oluyor. Gir mir falan?

İçeriye Bayan Culkin girdi. Elindeki telefonu Judy'ye uzattı. "Annen arıyor tatlım." Judy telefonu alıp odadan çıktı. Bayan Culkin de yanıma oturdu.

-Eee nasılsın tatlım?
-İyiyim, siz?
-Bana Kelly de, hep öyle derdin.
(DE-JA-JU?!)
-Peki Kelly. Şey, resim yapmayı sever misin?
-Demek bir şeyler hatırlıyorsun! Bu iyiye işaret!
-Hatırlamak derken.
-Belki söylediğim şey biraz garip gelecek ama ben aslında küçükken senin resim öğretmenindim. Sonra psikolojik sebeplerden dolayı işten ayrıldım. Normalde seni evlatlık alacaktım ama sen çoktan alınmıştın. Kocamdan boşanınca vermesi gereken nafakayı vermedi. Benim de paraya ihtiyacım oldu. Biliyorsun ki bu toplumda bizim kadar sanata önem veren insan çok nadir. Ben de bu işi buldum. Tesadüfen seni evlat edinen aile çıktı. Çok ilginç değil mi?
-Evet.

Konuşmamızı bu kez biri değil karnımın gurultusu bozdu. Klasik Amber Gurultusu.

Bayan Culkin hemen geleceğini söyleyip odadan çıktı. Ardından Judy içeri girdi.

-Amber, annem çağırıyor. Büyükannem ziyarete gelmiş. Gitmem gerek. Üzgünüm. Mesajlaşırız ama.
-Tamam sorun deği- Bir dakika, benim telefon şifrem ne?
-1892 Bir tek ben biliyorum.
-Sağol görüşürüz.
-Görüşürüz.

Judy yanağıma sulu bir öpücük kondurup odadan çıktı.

Ne farkettim biliyor musunuz? Bayan Culkin sahiden resim öğretmenimmiş. Daha da önemlisi ne biliyor musunuz? 1892! Evet, Ethan'ın telefon şifresi.

Bayan Culkin elinde bir tepsi kurabiyeyle geldi! O ünlü kurabiyeler! Yaşasın! Başka bir iyi haber daha! Çamaşırları yıkaması gerektiğini söyleyip odadan çıktı.

Aslında Bayan Culkin'e üzülüyordum. Hayat onu zorlamıştı. Gerçi beni de zorlamıştı ama sadece hayal ürünüydü, yani galiba.

Kötü Kızlar ÖlmezDär berättelser lever. Upptäck nu