Bölüm 22

5.5K 299 9
                                    

Ethan'a bir sürpriz hazırlamam lazımdı ama nasıl? "Benim aklımda bir fikir var ama sen beni kovmuştun..." İç ses. Kandırma beni. İkimizin aklı da aynı. Kendini benim kadar kurnaz zannetme. "Aklımız aynı dedin? Nasıl daha kurnazsın sen?" Aklını nasıl kullandığın önemli canısı. (Canısı? Öyk!) Valla aklıma bir fikir geldi!

-Ethan?
-Efendim?
-Benim canım pamuk şeker istiyor.
-Nereden bulayım pamuk şekeri. Lunaparkta satılıyor. Orası da 20 km uzakta.
-Ya! Ama canım çok istiyor! Lütfen.

(Ve suratıma yavru köpek bakışı ekledim.)

-Öfff! Tamam! Seni kıramam ben ama dönüşte öpücüğümü isterim.
-Anlaştık.
-Ben 1-2 saate gelirim. Gitmişken alışverişi de hallediyim. Dolapta hiçbir şey kalmamış.
-Peki. Görüşürüz.
-Görüşürüz!

Arabanın anahtarlarını alıp evden çıktı. Ben de Usain Bolt hızıyla koltuktan fırladım ve birkaç kağıt ve renkli kalemler aldım. Onları sehpanın üzerine koyduktan sonra buzdolabının üstündeki karttan pizzacının numarasını telefonuma kaydettim. Bana anahtarlar lazımdı. Her annesi gibi Ethan'ın annesinin de mutfak çekmecesine yedek anahtar bırakacağını tahmin ettim ve çekmeceyi açtım. Tek bir sonuca ulaştım: Amber Crosswill sen bir dahisin! "Havaya girme hemen" Sana da iltifat etmiş sayılırım iç ses. "Peki o zaman hihih!"

Anahtarları alıp evden çıktım. Bir taksiye binip kafeye geldim. Kafenin beleş ve bir o kadar da hayat kurtarıcı Wi-Fi'yına bağlandım. "unicorn54" İnternetten beyzbol maçı biletleri aldım. Yarın saat 12:30'da. İnternetten spor mağazalarını araştırdım. Şansıma 2 sokak ötede bir spor mağazası varmış. Zaman su gibi akıyor. Yarım saat geçmiş bile. Ne olur ne olmaz Ethan'ın arayacaktım ki numarasını sildiğimi farkettim! "Son aramalarda yok mu?" İç ses, ilk defa kedi olalı bir fare tuttun! "Bunu bir teşekkür sayıyorum." Tamam teşekkürler iç ses. İç ses? Sana bir ad falan mı bulsak? Sana Grace diyeceğim. Annemin adı. "Çok duygulandım ya! Sağol!" Hemen yapışma iç se- yani Grace. "Öff! Hadi sen Ethan'ı ara. Zaman akıyor." Katılıyorum Grace.
Son aramalardan Ethan'ın numarasını yeniden kaydettim ve aradım. Çalıyor...

-Efendim Amber?
-Nerdesin?
-Daha markete ulaşamadım. Çok trafik var. 1-2 saate gelirim. Niye sordun?

(Niye sordun Amber? Cevapla.)

-Şey... Özledim seni.

("Süper yalan." Grace kes sesini!)

-Ahah! Ben de. Neyse yeşil Işık yandı. Kapatmam lazım. Bye!
-Bye!

Ucuz atlattım. Konuşurken spor mağazasına geldiğimi farkedemedim. İçeri girdim ve gözüme çarpan ilk formayı aldım. "Acaba arkasına 'Ballinger' yazabilir misiniz?"
Formayı hediye paketi yaptırıp taksiyle eve gittim. Hediyeyi koltuğun altına koydum. Pizzacıyı aradım:

-Buyrun Chef Louis'in Pizzacısı, ben Shane. Nasıl yardımcı olabilirim?
-Şey... Ben erkek arkadaşıma bir sürpriz yapmak istiyorum da. Yarın doğum günü. Acaba yarın tam saat 15:30'da vereceğim adrese 3 tane duble peynirli karışık pizza gönderebilir misiniz?
-Tabiki adresi alıyım.

Adresi verdikten sonra telefonu kapatıp buzdolabından çilek ve çikolata aldım. Çikolatayı bir kapta erittim ve çilekleri çikolata batırdım. Hazırladığım çikolatalı çilekleri buzdolabına koydum ve etrafı toparladım.
Kağıtları ve renkli kalemleri aldım. Ethan ve kendimi çizdim. Daha doğrusu çizmeye çalıştım. Sonuç: Çizemedim. Resim konusunda hala 3. Sınıftaki gibiydim. Aslında o zaman daha güzel resim çiziyordum. Ama annemin öldüğü gün ona çizdiğim resmi göstermek için sabırsızlanıyordum. Peki ne oldu? O resim annemin kanı ile kaplandı. O gün bu gündür hiç resim çizmedim. Neredeyse 10 yıl. Belki çizseydim gerçekten ileride bir ressam olabilirdim. Görsel Sanatlar öğretmenim Bayan Culkin benimle gurur duyuyordu. Acaba şimdi o kadın nerededir? Yaşıyor mu? Evlendi mi? Çocukları oldu mu?

Çizdiğim resmi bitirdiğimde onu da formanın içine koydum. Bütün sürprizler tam zamanında hazırdı. Tam kendimi koltuğa attım, kapı çaldı. Zamanlamam mükemmel. Kapıyı açtım ve Ethan elinde poşetlerle girdi. Normalde yardım ederdim ama üşendim. Geriye bir tek yarını beklemek kalıyor.

Kötü Kızlar ÖlmezWo Geschichten leben. Entdecke jetzt